Kaosu severiz biz…

Ülke olarak, duygularımızı uçlarda yaşarız hep. Ortamız yoktur… Kabul edelim; Gürcistan maçının büyük bir bölümünü, kötü oynamamıza rağmen kazandık. Arda ile Mert’in birbirinden şık iki golü Portekiz maçı öncesi ayağı yere basmayan “beklentilere” girmemize yetti. Ancak yenildiğimiz takım; son 12 resmi maçının hepsini kazanmış, 41 gol atıp sadece 3 gol yemiş, yakın dönemde hem Avrupa Şampiyonu olmuş hem UEFA Uluslar Ligi şampiyonu olmuş, son 24 yılda yapılan 13 büyük turnuvanın (Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası) hepsine katılmayı başarmış Portekiz Milli Takımı. Bu turnuvanın da beş favori takımından biri…

Soyunma odasının tozunu, hasbelkader de olsa yutmuş bir futbol delisi olarak şunu iyi bilirim: Fikstür belli olduktan sonra, teknik adamlar kaç puan alabileceklerinin hesabını yaparlar. EURO2024 grupları ve fikstürü belli olduktan sonra, Portekiz maçına lehimize “üç puan” yazabilecek bir teknik adam tanımıyorum. Tarihinde ilk defa bir turnuvaya galibiyetle başlayan A Milli Futbol Takımımız için, Portekiz beraberliği “harika” bir hedef olurdu, işin açıkçası… Üstelik grubun diğer iki takımı 1-1 berabere kalmışken Portekiz’e karşı, “kale önüne otobüs çekmeyi” futbol aklı olan hiç kimse ayıplamazdı. Milli Takımın, Portekiz’e karşı “beraberliğe yatması” dünyanın sonu falan da değildir işin açıkçası. Beşli defans, beşli orta saha oynayıp, açık alan bırakmadan alınacak bir puana kim “hayır” diyebilir ki? Sonuçta turnuva oynuyorsun ve bir puan seni son 16 turuna taşıyacak. Bölüm sonu canavarı Portekiz’e karşı puan kapmayı düşünebilmek daha akıllıca bir taktik olmaz mıydı?

Portekiz maçı öncesi ve sonrasında, Milli Takımda ciddi bir iletişim sorununun yaşandığına inanıyorum. İtalyanca bilmem. Ancak iyi düzeyde İtalyanca bilen dostlarım var. O dostlarım; Montella’nın maç sonu verdiği röportajında Arda için; “sakatlık riskinin” olduğunu söylemesine rağmen, tercümanın çeviride ısrarla “yorgun” kelimesini ilave ettiğini söylediler. 19 yaşında ve üstelik Real Madrid gibi üst düzey bir takımda oynayan bir futbolcu için, ağızdan çıkmayan “yorgun” sözcüğünü çeviriye katmak, en hafif tabirle abesle iştigaldir. Bir başka çeviri hatası da; “sonuçlar kötü olunca ilk düşman Mili Takım hocası oluyor.” cümlesiyle ilgili. Bu cümlede de “düşman” yerine “hedef tahtası” olarak çevrilmesinin daha doğru olacağını söylüyor İtalyanca bilenler. Milli Takımızın teknik direktörü; “kötü bir maç çıkarmadığımızı” söyledi maç sonu röportajında. Haklı, çünkü takımımız Portekiz karşında, “çok çok çok kötü oyun” çıkardı. Ya da biz farklı maç seyrettik…

Kaosu severiz ülke olarak, besler bizi bu duygu. Her alanımıza da yansır. Bu turnuvada da kaos futbolu oynuyoruz her zamanki gibi. Perşembe akşamı Çekya’yı, zorlanarak da olsa, yener son 16 turuna çıkarız. Yine manşetler değişir, hatalarımızı “halı altına” saklarız… Ve muhtemelen ikinci tur, EURO2024’e veda maçımız olur. Her ne kadar sevsek de kaosun da bir gücü var…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Temel Arşivi