Begüm Erdoğan
Görmenin Yeni Yolları
Bu hafta tuhaf bir şey oldu. Spirit Awards ödül töreninde çadırlardan içeriye, dışarıdaki protestocu kalabalığın haykırışları girdi. Atılan sloganlar, ödüle layık görülenlerin seslerine karıştı. Şık elbiselere, teşekkür konuşmalarına gösterilmesi beklenen ilgi, beklendiği yerde kalmadı. Sesler yükseldikçe çadırın içinde olanlardansa, dışında olanlar daha çok ilgi çekti. Hatta ödül töreninin videosunu izlerseniz dışarıdaki “Filistin’e Özgürlük” sloganlarını yer yer duyabiliyorsunuz. İzlerken de çok tuhaf bir dünyada yaşıyoruz hissi iyice oturuyor göğsünüze çünkü yaşanan acılar düştüğü yeri yakıyor. Geri kalanlarsa bir tür çarpık normalin içerisinde yaşamaya devam ediyor. Aynı Jonathan Glazer’ın “İlgi Alanı’nda olduğu gibi…
İlgi Alanı (The Zone of Interest) (Vizyon)
Rudolf Höss ve ailesi, model bir Alman ailedir. Çalışkan baba, titiz anne ve güzel çocuklar. Ebeveynler çocuklarının sağlıklı gelişimi için güzel piknikler yaparlar, onları en iyi yemeklerle ve titizlenerek büyütürler. Evlerinin bahçesi bile bir cennet gibidir. Rudolf’un iş yeri de çok yakındır. Hemen evlerinin bahçe duvarının arkasında olan Auschwitz’in kumandanıdır Rudolf. Tüyleriniz diken diken oldu mu? Olmadıysa bile filmi izlerken olacaktır. Garanti veririm. Jonathan Glazer, Sandra Hüller ve Christian Friedel ile ortaya müthiş bir iş çıkartmış. Anlayabileceğiniz gibi izlemesi oldukça zor bir film ama yine de gözlerinizi ekrandan ayıramıyorsunuz. Mideniz de kalksa, kaşlarınızı çatmaktan başınız da ağrısa, izlemeye devam ediyorsunuz.
Tamamen geniş planlarla çekilen filmde bir insanlık emaresi bulmak için zorluyorsunuz kendinizi ama çıkmıyor. Ekrana yansıyan bir dram değil, özetle anlattığım gibi sakin bir aile hayatı. Ancak duyulan sesler farklı bir hikaye anlatıyor. Arka planda yaşanan acıların ve yakarışların sesleri aslında karakterlerin hayatının tema müziği gibi. Tabi Höss’ler bu sesleri duymuyor bile, öyle alışmışlar. İzleyenlerinse kanını dondurmaya yetiyor. İşte bu görsel ve işitsel tezat, belki onlarca filmde işlenmiş Yahudi katliamı hikayesinin işlenmemiş bir yüzünü ortaya çıkartıyor. Glazer yapısal olarak da senaryo olarak da farklı ve özgün bir stille derdini iliklerimize kadar işliyor. Yaşanan vahşeti göstermek yerine bize onların acılarından geçinen, huzurlu ve mutlu bir aile tablosu çiziyor. Farklı bir uzamda olsa, gerçekten de model bir Alman ailesi olacak Höss’ler, Glazer’ın uzamında ikiyüzlülüğün en saf yansıması gibi.
Kuvvetli Bir Alkış, (Netflix)
“Bir Başkadır” ile sesini bangır bangır duyuran yazar ve yönetmen Berkun Oya’nın yeni dizisi “Kuvvetli bir Alkış” iki gün önce Netflix’te izleyicisiyle buluştu. Berkun Oya bu sefer çok farklı bir işe imza atmış. Başrolde Aslıhan Gürbüz, Fatih Artman ve Cihat Süvarioğlu olan bu yapım, bir ailenin iç çatışmalarını ve karmaşık yapısını inceliyor. Sürreal bir gerçeklik olduğunu da belirtelim dizide. Yani oturup anlaması, herhangi bir dizi gibi pasif bir şekilde izleyicinin oturmasına izin vermiyor. Onun dizide anlamın yaratım sürecine dahil olmasını ve daha aktif rol almasını bekliyor sayın Oya. Bu anlamda da, bölümleri kısa olsa bile izleyiciyi oldukça derinden etkileyen bir yapısı var.
Bir aile ilişkisindeki yaraları ve karışık yapıyı incelerken aynı zamanda çocuk yapma kararının modern toplumdaki değişik anlamlarına da işaret ediyor. Gerçekten de şubat ayında bahar yaşatan küresel ısınmanın etkisinde, güncel ekonomide, savaşların ortasında, çocuk dünyaya getirme kararı vermek farklı bir yük ile birlikte geliyor olmalı. Bu karmaşıklığı, yüksek bir duygusal farkındalıkla ele alıyor Berkun Oya ve ortaya standart Türk dizisi çizgisinin tamamıyla dışında özgün ve başarılı bir dizi çıkıyor.
Bu hafta sizlere iki farklı yapım sunduk, bu yapımlar konu olarak çok farklı ve bağımsızlar. Ancak onları birbirlerine yaklaştıran bir şey var ki o da hikaye anlatmanın yeni yollarını keşfetmeleri. Jonathan Glazer, İlgi Alanı’nda görsel ve işitsel zıtlıklardan faydalanarak bir ikiyüzlülük hikayesi anlatıyor. Berkun Oya ise Türk seyircisine güveniyor ve sürrealizm akıntısına bir adım atıyor. Dördüncü duvarı yıkacak mı yıkmayacak mı derken, birden bambaşka bir anlatıyla seyirciyi şaşırtıyor, etkiliyor. Sonuçta iki yönetmen de görmenin yeni yollarını keşfe çıkıyor ve bizi onların hikaye anlatma kabiliyetlerine hayran bırakıyor.
Platformlarda Öne Çıkan Türk Dizileri
Berkun Oya’nın yeni dizisinden söz ettik, peki platformlarda başka neler izlenmeli? İşte Türk yapımlarını sevenler için son dönemde öne çıkan platform dizileri:
Gibi (Exxen)
Gibi son dönemlerin en çok konuşulan ve izlenen içerikleri arasında. Çok komik olduğu için inanılmaz beğenilen dizinin bu kadar komik olmasının bir sebebi var tabii. Aziz Kedi ve aynı zamanda başrolde olan Feyyaz Yiğit’in yazdığı dizinin bu kadar başarılı olmasındaki temel sebep, bana sorarsanız yazarların müthiş sosyal gözlem yeteneği. Toplumun dilini ve halini o kadar başarılı bir şekilde gözlemlemişler ki diyaloglar doğallıklarıyla şaşırtıp yıldız gibi parlıyor. Dizinin yeni sezonu 8 Mart günü yani haftaya Exxen’de izleyicilerle buluşacak. Herkes takvimlerini işaretlesin.
Kübra (Netflix)
Artık Netflix logosundan sonra görmeye en çok alıştığımız isimlerden olan Çağatay Ulusoy yine fantastik temalar barındıran bir dizide ekranlarımızla buluştu. Ancak bu sefer çok daha farklı bir yapımın içine girmiş durumda ve bir süredir verdiği en iyi performansla beğeni topluyor. Diziyle ilgili tek negatif, ortalarında birkaç bölümün hikayeyi ileri götürmüyor gibi hissettirmesi. Ancak yine de son dönemde yapılan en özgün ve başarılı işlerden diye düşünüyorum. Hem dizi sektörümüzün farklı senaryolara ve İngilizce’den Türkçe’ye çevrilmiş hissiyatı yaratmayan dizilerle çeşitlenmesi sevindirici bir olay.
Kulüp (Netflix)
1950’ler Türkiye’sinde geçen dizinin dönem havasının yaratımında çalışan herkesi tebrik etmek lazım. Gerçekten de setlerine inanılmaz emek harcanmış bu dizinin ve bu sayede bir o kadar daha izlenilesi olmuş. Zeynep Günay Tan tarafından yaratılıp yönetilen ve Gökçe Bahadır, Barış Arduç ile Asude Kalebek’in başrolde olduğu dizi, gece kulübünde çalışan bir annenin ve onun kızının hikayesini konu alıyor. Gayrimüslimlerin çektikleri sıkıntılara da değinen bu dönem projesi, yerli dizi sevenler için kesin izlenmesi gerekenler arasında.
Şahsiyet (Gain)
Aradan beş yıl geçtikten sonra, Şahsiyet dizisinin ikinci sezonuna sonunda kavuştuk! Onur Saylak yine yönetmen, Hakan Günday yine senarist koltuğunda tabii. Dizi yine aynı canlılıkta set tasarımlarıyla sanki ilk sezon dün bitmiş gibi başlıyor yeniden. Haluk Bilginer’in Emmy ödülü performansına bu sefer bir de Erdal Özyağcılar’ın başarılı performansı eşlik ediyor. Yine politik söylemleri hikayeye yediren Şahsiyet, ilk sezonun yanında biraz daha sönük kalmış olsa da kıymetli ve heyecanlı bir yapım olmayı sürdürüyor.