Alaaddin Dinçer
Geleceği Çalınan Milyonların Umut Yolculuğu Başlıyor
2024-25 Eğitim ve Öğretim Yılı okulöncesi, ilkokul, ortaokul ve lise birinci sınıfları için uyum, “okula alıştırma eğitimi” adı verilen aşaması 2 Eylül’de başladı. Diğer sınıflar için eğitimin başlama tarihi dündü. Okula alıştırma eğitimine başlayan öğrencilere aynı zamanda bu yıl adına “Türkiye Yüzyılı Maarif Müfredatı Modeli” denilen program uygulanacak. Öğretmen atamalarında yargının mülakat ile ilgili kararını beklemeyi bahane olarak gösterip atamaları yapmayan Bakanlık, dava konusu yapılan müfredat ile ilgili yargı kararını beklememeyi tercih etmekte. Maalesef bu konuda da çifte standart uygulama karşımıza çıkmakta.
Ebeveynleri çocuklarını okula hazırlama telaşı, çocukları okula başlama heyecanı sarmış durumda. Ebeveynler, artan eğitim masraflarının bütçelerinde yaratacağı açıkları nasıl kapatacaklarının telaşını yaşarken, çocukları okula, arkadaşlarına ve öğretmenlerine kavuşma heyecanı sarmakta. Okul yönetimleri ile eğitim emekçilerini ise herkesin malumu olan ve yıllardır çözülmediği için kronikleşen sorunlar beklemekte. Sorunlar denilince okullar ve eğitim emekçileri okul ve eğitim emekçileri denilince sorunlar akıllara gelmekte. Oysa okul ve eğitim toplumların hayatında sınıfsal değişimlere, dönüşümlere gelişmelere ve ilerlemelere katkı sağlamakta. O nedenle eğitimin bütün yurttaşlara devlet tarafından bir fırsat olarak değil eşit ve temel bir kamusal hizmet olarak sunulması gerekmekte. Ancak bırakalım eşit temel bir kamusal hizmet olarak sunulmasını bir yük olarak görülmekte. Böyle düşünüldüğü içindir ki sorunlar yıllardır çözülmemekte.
Sorunlar listelendiğinde,
-okula erişemeyen, okullaşmayan ve başta sosyo ekonomik statüye bağlı olmak üzere değişik nedenlerle (etnik kökene ve cinsiyete) devamsızlık yapan, okulu terk eden çocuklar,
- hijyen olmayan ilkel ve çağdışı görüntüye sahip okul ve sınıf ortamları,
-kalabalık ve ikili eğitim yapılan sınıflar,
-ücretli öğretmenlerle kapatılan öğretmen açıkları,
-eğitime ilişkin hiçbir formasyonu olmayanlara çeşitli adlar altında ders verdirilmesi,
-ebeveynleri, çocukları ve eğitim emekçilerini karar alma süreçlerine katmayan anlayış,
-iktidarın öncelediği derslerin zorunlu seçmeli ders olarak dayatılması,
-yöneticilik kadrolarına liyakati ve yeterlilikleri tartışılan kadroların atanması,
-çocukların karşılaştığı şiddet ve istismarlar,
-anadillerinde eğitim görmeleri yasaklanan çocuklar,
-okullar arasındaki eşitsizlikler, iktidar tarafından özel ayrıcalık sağlanan okullar,
-MESEM adı altında çocukların işçiliğe yönlendirilmesi,
-akademide kendi kadrolarını yetiştirmek ve seçmek,
-soruşturma, ceza ve sürgün,
-yetersiz bütçe, zamanında yapılmayan yetiştirilmeyen yatırımlar,
-yaşanan her depremde hasar alan ve yıkılan okul binaları,
-ezbere, tekrara, sınava ve teorik bilgiye odaklı uygulamadan uzak, çocukların yaratıcı düşünme, problem çözme ve eleştirel düşünme gibi önemli becerilerini geliştirmelerini engelleyen.
-öğretmenlerin nitelikleri ve çalışma koşulları, düşük maaşlar, fazla çalışma yükü,
-öğrenci ve beceri odaklı olmayan, öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına ve ilgi alanlarına yeterince önem vermeyen,
-hemen her dönemde etkin olmuş ideolojik yaklaşımlar, sürekli değişen eğitim politikaları ve hantal bürokratik yapı, sıralanmaktadır.
Sonuç olarak, çocuklarımızın geleceğinin çalınmaması ve yukarıda yer alan sorunların çözümü için eğitim sisteminde kapsamlı reformlar yapılması gerekmekte. Eğitim politikaları, öğrenci odaklı, esnek ve güncel olmalı, eğitim emekçilerinin nitelikleri ve çalışma koşulları iyileştirilmeli, altyapı ve kaynak sorunu çözülmelidir. Uygulamalı eğitime ve hayat becerilerine daha fazla önem verilmeli ve teknolojinin sunduğu olanaklar daha etkin şekilde çocukların kullanımına sunulmalıdır.
Eğitim sisteminin yukarıda sıralanan temel sorunlarının çözülmesi nitelikli, adil, eşit ve kapsayıcı bir eğitim sistemi oluşturulmasına ve bireylerin tam potansiyellerini gerçekleştirmesine katkı sağlayacaktır.