Cengiz Erdil
Futbol kentinin zengin çocuğu, Mehmet Ali Yılmaz
Muhabirlik mesleğinde bana olan katkısını asla unutmayacağım bir kenttir Trabzon. TRT muhabiri olarak çalıştığım Trabzon Bölge Radyosu’nda Haber Müdürüm ve öğretmenim Nejat Toprak’ı her zaman şükranla anarım. Allah uzun ömür versin; haber metinleri üzerinde hassasiyetle durması, bazen kara kalem resim çalışmasına dönen redaksiyon işlemi bir kağıt parçasının adeta ameliyat edilmesi gibiydi. Habercilik anlayışımın insan ve çevre odaklı olması; Nejat Toprak’tan ve Karadeniz’in o güzelim coğrafyasından gelir.
Bu kentte görev yaptığım 80’li yıllarda Trabzon plansız kurulan çimento fabrikasının tozuna, balık unu ve yağı fabrikasının kokusuna boğulan bir yerdi. Kentin tepeleri ve yaylalarına ise cennetin köşeleri demek az bile kalır.
Ancak İstanbul’dan bakınca; kenti gazete sayfalarına ve dönemin tek televizyon kanalı TRT ekranına taşıyan futboldu. Dağlarla deniz arasına sıkışıp kalmış kent, zor bulunan arsalarında yetişen yıldızlar fırtınasına yakalanmıştı. Sonradan İstanbul’un üç büyüklerinde de top koşturanları saymaya yerimiz yetmez. Trabzonspor destanında pek çok spor adamının katkısı var.
Mehmet Ali Yılmaz’ın doğduğu Trabzon’a en fazla katkı sağlayan bir İstanbullu olduğunu burada yazabiliriz. O da gönülden bağlı olduğu topraklara çok sevdiği futbolla dokundu. Şampiyonlukları ara sokakta bir idman sahasında elde eden futbol kulübüne spor tesisleri armağan etti. Bu kulübe aralıklarla başkanlık yaptı, zaten onursal başkandı.
Yılmaz, ilerleyen yıllarda Demirel’in yanında yer aldı, siyasete girdi; milletvekilliği ve bakanlık yaptı. Bugün Futbol Federasyonu’nun özerkliği varsa onun Spor Bakanlığı döneminden kalmadır. Gerçi özerkliği de geçmişte yankılanan bir türkünün adıdır. Yılmaz, bir iş insanı ve medya patronu olarak adından söz edilmesini severdi elbette.
Trabzonspor’a başkanlık yaptığı dönemde kendisine mikrofon uzattığım Yılmaz ile şampiyon oldukları 1984 yılında röportaj yapmıştım. “Trabzonspor’un başarısını neye bağlıyorsunuz” sorusuna verdiği şu yanıt önemliydi:
“Trabzonspor için altyapıya önem verdi, başarısı bundan kaynaklanıyor diyorlar… Bu elbette önemli… Bakın; şimdi İstanbul kulüpleri de altyapıya önem veriyor, Beşiktaş bu altyapı işinde daha başarılı görünüyor. Trabzonspor’ u başarıya ulaştıran bu kent, İstanbul’da yaşayan Karadenizli hemşerilerimizdir. Biz İstanbul’a deplasmana değil, evimize gidiyoruz. Trabzon’da futbol ekmek su gibi bir şey, arkamızda halk desteği var.”
300 şişe üretilen viski
Mehmet Ali Yılmaz bir dönem Babıali’ye damga vuran Güneş Gazetesi’nin de patronuydu. Gazetede köşe yazarı olan Çetin Altan ile de “Bir yudum politika” adı altında TV programı yapıyorduk.
Altan, konuklarını bazen Göztepe’deki evinde ağırlıyordu. Kameraman arkadaşım rahmetli Murat Öztürk ile evine gittiğimizde, çekimden önce bize birer kadeh viski ikram etti. Sonra da “güzel mi, ne anladınız?” türünden bir laf söyledi.
“Viski işte üstat, her gün viski içmiyoruz” dedim. Çetin Altan, viskinin patronu Mehmet Ali Yılmaz tarafından hediye edildiği söyledi. Yılmaz, Altan’a şöyle demiş; “Üstat bu viski özel imalat, yılda 300 şişe üretiliyormuş, bana hediye geldi ama size yakışır.”
Üstada “ Vay be! Patrona bakın, size ne kadar değer veriyor” gibi bir laf ettiğimi hatırlıyorum.
Çetin Altan da şöyle demişti; “Mehmet bey zarif bir adam, bu viskinin değerini sadece benim anladığımı biliyor!”
Burada bir önemli ayrıntı var, Altan’ın iki viski bilmeze dünyanın en kaliteli viskilerinden birini ikram etmesi. Ne diyelim; bir yanda Yılmaz, bir yanda Altan’ın inceliği… Eskiler öyleydi…
Mehmet Ali Yılmaz çevresinde insan olmasından mutlu olan, en kızgın anında bile gülümseyerek konuşan bir insandı.
Yılmaz’ı daha yakından tanıyan pek çok kişi vardır, ben de kısa olan anılarımı yazayım dedim.