Uğur Temel
“…çünkü ayrılık da sevdaya dâhil…”
Hasbelkader, Sosyoloji mezunu olan ve hâlihazırda “Sosyolog” ünvanını da taşıyan bir gazeteciyim. Toplumların yaşadıklarının, birbirleri ile bağlantılı olduğunu düşünürüm hep… Bu anlamda, siyaset ile futbolun ilişkisi de yadsınamaz. Bu yüzdendir; yazının girişini siyasal hayatımızın önemli bir ismi ile yapmam…
Dün akşam-ve en nihayetinde-Trabzonspor üçüncülüğü kaybetti. Son üç maçını kazanamayan iki ekibin, kahır dolu, doksan dakikasının sonunda kaybeden, Abdullah Avcı oldu. Hem Trabzonspor hem de Beşiktaş, üst üste kazanamadığı için sıralama değiş(e)miyordu… Bordo Mavili takımın değerli hocası Abdullah Avcı da futbol kamuoyuna verdiği her mesajında, özetle; “yenildik ama hâlâ üçüncüyüz.” diyebiliyordu… Yani kendi başarısızlığını örtüyordu. “Süper “olan ligimiz, o kadar kalitesiz ki; ligin zirvesinde sadece iki takım puan puana yarışıyor. Bugün itibarıyla, bu iki takım üçüncüye – yani Beşiktaş’a 24 (yirmi dört) puan fark atmış durumda. Lig sonuncusu İstanbulspor’u çıkın, üçüncü ile on dokuzuncu arasındaki puan farkı 17… Yani; on dokuzuncu Konyaspor’un bile üçüncü olma ihtimali, matematik olarak, var… Bu kadar “Süper” bir ligimiz var yani… Kafadaki iki takım farkı bu kadar açmışken, üçüncülük, Avrupa Kupalarına gitme yolu. Hafife almayın; ligin üçüncüsü tek eleme oynayarak Konferans Ligi’ne gidecek. Tek ön eleme oynayacağı için, sezonu geç açacak. Konferans Liginde gruplara kaldığında da katılım bedeli olarak -2023/24 sezonunda uygulanan tarifeye göre- 2,94 milyon Euro alacak. Her bir galibiyet 500 bin Euro… İyi para… Yani üçüncülük, çok ama çokkkk önemli…
Dönelim şimdi yazının başına, siyaset ile futbol ilişkisine… Dedik ya; “Çoban Sülü” seçmen kitlesi için hep bir umuttu diye, Abdullah Avcı da geçen sezonki başarısızlığına rağmen, “umut” olarak gelmişti, tekrardan takımın başına. Hırvat Teknik Direktör Nenad Bjelica, istenen başarıyı yakalayamamıştı. 38 yıl sonra takımı şampiyon yapan Abdullah Avcı hem takımı hem de şehri tanıyordu. Takımı yeniden ayağa kaldırabilirdi… Bu yüzden, yeniden Trabzonspor’a dönebilirdi. Tıpkı “Baba” Süleyman Demirel gibi… Gitmek zorundaydı gitmişti şimdi yeniden kendisine ihtiyaç vardı, gelebilirdi…
Zaman zaman oluyor böyle, evdeki hesap sahada tutmayıveriyor işte… Ekim ayında, büyük ümitlerle takımın başına geçen Abdullah Avcı, büyük çoğunluğu kendi transferi olan oyuncularıyla başarıya ulaşamadı. Futbolun içinde başarı kadar başarısızlık da var ve bu çok doğal. Dün akşam itibarıyla Trabzonspor’un tek hedefi kaldı artık; Türkiye Kupası…
Abdullah Avcı maç sonu açıklamasında; “son haftalardaki en iyi oyunumuz” dedi, “oyun olarak kaybetmedik(!)” dedi, “hedeflerden şaşma yok” dedi, “Trabzonspor vazgeçmez” dedi... Bence siz artık vazgeçin Abdullah Mucip Avcı hocam… İlerisi için “Çoban Sülü” gibi, umut olun Trabzon taraftarının gözünde. Ve hatta sizinle beraber, sizi getiren, Ertuğrul Doğan başkan da vazgeçsin artık. Diyorsunuz ya; “telefonda dahi görüşemiyoruz, transfer için çok yoğun mesai harcıyor” diye, harcamasın gerek yok bu sezon için…Hem sizin için hem Başkan Doğan için, hem de Trabzonspor için bu sezon bitti dün akşam… Türkiye Kupasında, Gençlerbirliği karşında, saha kenarında siz olmasanız da tur atlar bu takım…
Edebiyatımızın ve düşünce hayatımızın entelektüel yazarı ve şairi Atillâ İlhan, o muhteşem şiirinde; “…çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var/çünkü ayrılık da sevdaya dâhil/çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili/hiçbir anı tek başına yaşayamazlar/her an ötekisiyle birlikte/her şey onunla ilgili…” diyor, ayrılıklar için….
Değerli Başkan Ertuğrul Doğan, sevgili hocam Abdullah Avcı; yeniden “umut” olmak için, severek ayrılalım sizinle. “Çok geç olmadan vakit” gidin hocam. Şiddetli geçimsizlik olmadan, Trabzon caddelerinde rahatça gezebilirken gidin, “ayrılık da sevdaya dâhil” olsun...