Meclis’te AKP ve CHP sözcüsü iki isim birbirini ağır eleştirip, hakaret ettikten sonra kürsüye gelen Sırrı Süreyya Önder, “Her iki arkadaşa da katılıyorum, sözlerine imza atarım” demişti. Fenerbahçe’nin iki başkan adayının günlerdir süren karşılıklı suçlamalarından sonra Dursun Özbek çıksa, “Ali Bey de haklı, Aziz Bey de…” dese verecek cevabımız yok.
İki aday da birbirini o kadar ağır suçladı ki, kim kazanırsa kazansın sırtında bu suçlamaların yükünü taşıyacak. “Fenerbahçe iki aday arasında sıkıştı kaldı, neden üçüncü bir isim çıkmıyor” diyenlere katılmadığımı yazmıştım. “Ne mutlu, spor dünyasının en güçlü iki ismi Fenerbahçe başkanlığı için yarışıyor” demiştim. Galiba sözümü geri alsam iyi olacak, ortada mutlu olacak bir durum yok.
Yirmi yılı devirmiş bir kongre üyesi olarak her iki isme de oy vermeye korkuyorum. Ali Koç’a oy versem Aziz Yıldırım hakkındaki suçlamalarını kabul etmiş olacağım. Aziz Yıldırım’ı desteklesem Ali Koç’un arkasında “kimliği meçhul baronlar” olduğuna evet demiş olacağım. Bunlara ancak bir Galatasaraylı evet der, ben asla demem…
Benim gibi düşünen o kadar çok Fenerbahçeli var ki, “yahu keşke ben aday olsaydım” diyorum. İlla birini suçlamak gerekiyorsa, koca bir yılın emeğini çalanları bir kez daha deşifre ederdim. Seçilemesem bile kongreden sonra üstümde bir leke kalmazdı.
Yalnız kendinize değil, Fenerbahçe’ye de ayıp ettiniz. Neyse en azından canlı yayını kazasız belasız tamamladınız, buna da şükür.