Balık kavağa çıkınca!

Denizin ekmek gibi balığı sayılan palamut bu sezon zaten az avlandı, fiyatı da el yaktı. İstavrit ve hamsi gibi bolluğuna alıştığımız balıkların fiyatı bile 150 lirayı buldu. Bunu hava sıcaklığına veya iklim değişikliğine bağlayanlar vardır ama balıkçıyı asıl korkutan akaryakıt fiyatlarındaki artış oldu.

Sizin anlayacağız çevresel ve parasal nedenlerle balık resmen tavan yaptı; kavağa çıktı!

Denizlerimizdeki sorunlara çoğunluğun gözleri zaten tamamen kapalıydı, bu sorunları anlatanlara “Kısa kes Aydın havası olsun” diyenlerin çoğu zaten deniz küskünü, maviliklere sırtına dönmüş kişilerdi. Bunların arasında da ilk sırada siyasetçiler vardı…

Önce şunu yazalım; ülkemizde avlanma usul ve sahalarının yeniden belirlenmesi artık şart…

Ülkemizde avlanan deniz balığı miktarı 20 yıl önce 750 bin tonu buluyordu. Geçen yıl ise bu rakam 200 bin ton oldu. Çok büyük düşüş var.

İşte bunun üzerine düşünmeliyiz.

ASIL SORUMLU DEVLET

Bu köşede de birkaç kez yazdım. 70’li yıllarda balık o kadar boldu ki; avlanan balık alıcı bulamayınca çöpe giderdi, gazete arşivleri tanığımızdır.

Balık boldu ama bir Norveç ve Japonya falan da değildik. İşte 12 Eylül cuntası bu konuya da el attı. Balıkçı filosu teşvik edildi, hayvan yemi için balık unu ve yağı fabrikaları kuruldu(konserve ve kurutulmuş balık alışkanlığımız fazla değil)

Türkiye sağlanan teşviklere açık deniz balıkçılığı yapan Japonya ve Norveç gibi balıkçı filosuna sahip oldu. Tekne ve ağların boyutları büyüdü.

İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, ülkemizde 15 binden fazla büyük balıkçı teknesi var. Boyu 20 metrenin üzerinde tekne sayısı da binin üzerinde. Balık sürülerini çevreleyen gırgır ağları 40 kulaç uzunluğunda, balığı yuvasından bile çıkarıyor. Dünyada iç denizlerde tamamen terkedilen Trol ağlarıyla avcılık 3 mil açıkta serbest, Marmara Denizi’nde yıl boyunca yasak olmasına rağmen kaçak kullanılıyor.

Türkiye’de 2002 yılından buyana büyük balıkçı teknesi için ruhsat verilmiyor ama tekne ruhsatları taksi plakasına dönmüş durumda. Devlet işin biraz olsun farkına vardı büyük balıkçık teknelerinin bazılarını satın alıp hurdaya çıkardı, ancak yeterli değil.

Açık deniz balıkçığı yapmayan, yaptırılmayan balıkçımız minareyi kaybetmeden, fazla da yakıt harcamamanın hesabıyla denizlere açılıyor. Sonra ‘balık neden azalıyor’ hesaplarını yapıyoruz.

Karadenizli balıkçı kendi sularında balık azalınca başka ufuklara yelken açtı.

Şimdi İzmir Karaburun’a uzanalım…

Karaburun açıklarında Karadeniz limanlarına kayıtlı bazı teknelerin yasak olmasına rağmen trol ağlarıyla avlandığı iddia edilmiş, balıkçılarla çevreciler karşı karşıya gelmişti. Sorun çözüldü mü? Elbette hayır…

Bazı tekneler de Afrika kıyılarına kadar uzandı. Ancak yeterli değil…

Burada Türk Deniz Araştırmaları Vakfı TÜDAV’a kulak verelim.

TÜDAV araştırmasında şöyle bir not var; “Türk balıkçılar ilk kez 2015 yılında gittikleri Moritanya’da 52 tekne ile avcılık yapıyor. Türk Deniz Araştırmaları Vakfı, Türk balıkçılarının açık denizlerde ve okyanuslarda balıkçılık yapmasını desteklerken, başta Batı Afrika kıyısındaki ülkeler olmak üzere diğer kıyı ülkeleriyle ikili işbirliğinin bir an önce imzalanmasını öneriyor.”

Doğu Afrika’nın Kızıldeniz ve Hint Okyanusuna açılan Somali ülkesi ile aramız çok iyi. Türkiye her alanda işbirliği yaptığı bu ülkeyle balık avı kültür balıkçığının geliştirilmesi yönünde de bir anlaşma imzalamıştı. Şimdi Afrika’nın denizlerle kuşatılan bu burnunda kalıcı bir filo oluşturmanın tam zamanı… Elbette kuralına uygun avlanması şartıyla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi