Nuray Babacan
15 Temmuz ve AKP gerçeği... AKP’de Üç Kapanma Dönemi
İktidar partileri, ne zaman yönetim krizi yaşasa yaratılan mitlerin ve algı operasyonlarının arkasına sığınır. Bu tür analizler daha çok siyaset bilimcilerin işi olsa da bazen durum tespiti konusunda öyle güzel analizler yapılıyor ki, “Daha iyi anlatılamaz” diyorsunuz. AKP’nin yaşadığı çıkmazı, “üç kapanma” dönemiyle anlatanlar var. Gezi olayları, 15 Temmuz ve hükümet sisteminin değişmesi. Bu süreçlerdeki atılan yanlış adımların faturası ödeniyor.
AKP’nin çıkış noktasıyla evrildiği yeni hali analiz edenler, önce FETÖ, sonra da ittifak ortağı tarafından kullanışlı halini şöyle tarif ediyorlar;
“AKP’de üçlü kapanma dönemi yaşandı. Birincisi Gezi olaylarından sonra oldu. Verilen mesajları doğru okumak yerine ‘dış güçlerin oyunu’ söylemiyle ülke dışa kapatıldı... İkincisi 15 Temmuz darbesinden sonra oldu. Bu kez yeni korkular oluşturuldu ve ‘yerli milli’ söylemiyle devlet halka kapatıldı… Üçüncüsü referandum ve hükümet sistem değişikliğinden sonra oldu. Burada da parti dışarı kapatıldı. Tek ölçü sadakat ve biat oldu. Parti yenilenemedi, gelişemedi. Sonun başlangıcı böyle geldi…”
“BEN SÖYLEMİŞTİM” HAVASI
Bu yorumu yapanlar, verileri analiz edemeyen ve elde ettiği konumu kaybetmek istemeyen liyakatsiz kadroları suçluyor. Bu AKP içinde sık sık gördüğümüz “ben söylemiştim, ama dinlemediler” psikolojisini yansıtsa da gerçeklik payı yok değil. Hazır 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yapılan hatalar konuşulurken, o geceye ait bir anekdotu buradan paylaşalım.
O GECEKİ MİT ANALİZİ
MİT o gece sokağa çıkan, darbeye karşı direnen ve hatta hayatını kaybedenleri incelemiş. Bu kitlenin yarısının AKP’ye yakınlık duymayan kişiler olduğu ortaya çıkmıştı. Yani demokrasi uğruna sokağa çıkan kitlelerin yarısı, darbe girişiminden aylar sonra çıkarılan yasalar ve cumhurbaşkanı kararnameleri ile mağdur edilenler, hayatı karartılanlar. Yukarıdaki analizi destekleyen bir durum…
15 TEMMUZ HATIRLATTI
15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümü, tüm bu yanlışların bir kez daha hatırlanmasına neden oldu. 22 yıllık kısa siyaset tarihi gösterdi ki, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları isteyenler hep kaybedenler olmuş. AKP’de bu eksikliklere vurgu yapanlar da sürekli hayal kırıklığına uğramış. İsimlerin yerine zihniyet değişmediği sürece farklı sonuç çıkmayacağı anlatılıyor. Makam ve mevkilerin ahbap-çavuş ilişkisiyle donatıldığı düzende, yeni bir şey söylenmediği ifade ediliyor.
DEĞİŞİM HAYAL
O yüzden partide değişim yaşanacağına olan inanç son günlerdeki gelişmelerle iyice ortadan kalktı. SETA’ya hazırlatılan raporlar, bilim insanlarından alınan değerlendirmeler, kamuoyunun talepleriyle ilgili yapılan araştırmaların sonuçlarının ete-kemiğe bürüneceğine inanan kalmadı.
SAPTAMA DOĞRU AMA…
Parti kurmayları arasında, “Biz bürokratik oligarşi ile mücadele ederek bugünlere gelmiştik ama son dönemde bürokrasi bizi teslim aldı. Yasal düzenlemeler bile siyasetin bakış açısı ile değil bürokrasinin taleplerine göre yapılıyor. Toplumdaki karşılığı nedir? Vatandaştaki etkisi ne olacak? Bu konular dikkate alınmıyor. Seçim sonuçlarında sadece ekonominin etkili olmadığını unutmamak gerek. Partide farklı yapılar oluşmaya başladı. ‘Herkes birilerinin adamı’ Ekipleşme hızla arttı. Bu yapılar bize çok şey kaybettiriyor…” analizleri yapanlar var.
Önce seçim sonuçları, ardından 15 Temmuz darbe girişiminin kötü anıları, kötü gidişatın daha iyi görünmesini sağlasa da batı cephesinde değişen bir şey yok...