Nuray Babacan
NATO, AB, Biden, İsveç…
Birçok kişi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşmede Türkiye’nin AB süreciyle ilgili başlığın girmesine şaşırdı. Normalde İsveç’in NATO üyeliği için Türkiye’yi ikna turları çerçevesinde yapılan bu görüşmeye AB montajı yapılmasının iki hafta geriden başlayan bir hikayesi var. Türkiye’nin dış politikadaki strateji değişikliğinin bir parçası olarak ABD ve AB ile ilişkileri güncelleme çabasının sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.
İki adam, iki adım
Bundan iki hafta önce, yeni Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve yeni MİT Müsteşarı İbrahim Kalın, İstanbul Galataport’ta sahil yürüyüşü yapıp "birlikte çok iyi çalışıyoruz" pozunu verdikten sonra, AB konusunda "bekletilen" adımların atılması ve vize muafiyeti talebiyle AB’nin kapısını gidilmesi konusunda Cumhurbaşkanı'nı ikna turlarına başladılar. Amaç, AB Reform Grubunun 2019’da kesilen toplantılarına geri dönmekti.
Böyle bir adımın dünyaya vereceği mesajın, ekonomik katkılarının olabileceği, batılı yabancı yatırımcı açısından ‘terkedilen ülke’ konumundan çıkılabileceğine dair değerlendirmeler yapıldı. Aynı zamanda ABD ile donmuş ilişkilerinin kapısını aralayacağı umut edildi. Tabii gelmesi olası parasal desteğe olan ihtiyaçtan hiç söz etmiyorum. Halen ABD’de olan bazı AKP’lilerin sürece katkısı da hesaba katılmalı. İşte Biden görüşmesine beklenmedik şekilde giren AB başlığının böyle bir başlangıç hikayesi var.
Önemli başlıklar
Dün öğleden beri art arda yapılan açıklamalar, 24 saat geçmeden Türkiye’nin tüm tezlerinden vazgeçerek, İsveç’e kapı aralaması, Biden’ın “Türkiye ve Erdoğan’la çalışacağız” açıklaması, aslında asıl konunun ABD’yle ilişkileri düzeltmek, AB’yi de buna çıpalamak olduğu ortaya çıktı.
AB yolu hâlâ çok uzun
AB süreci bugünden yarına olacak bir iş değil. Sadece, ‘kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklarla’ yola devam edilecek anlaşılan. Zira, Türkiye’nin 6 başlıktan oluşan dev bir ev ödevi var ki bu konuda adım atmak, ekonomi politikalarında olduğu gibi U dönüş gerektiriyor. Konu, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, adil yargılama ve Cumhurbaşkanı'na hakaret suçuyla açılan yüzlerce davayla yakından ilgili. Türkiye, bu adımları atsa, zaten AB’ye girmesine bile gerek kalmayabilir.
Önce reform grubu
Yapılması gerekenlere gelince… İlk olarak uzun süredir çalışmayan AB Reform Grubu'nun yeniden hayata geçirilmesi gündeme gelecek. Reform grubunun belli aralıklarla toplanması ve çalışmaya geri dönmesi planlanıyor. Vize serbestisi için AB’nin istediği 6 şartın yerine getirilmesi konusunda atılabilecek adımlar masaya getirilecek.
Çarpıcı saptama
Yapılan değerlendirmelerde, AB’nin istediği şeyin, “Tuttuğunu terörist ilan etme, teröristi tut” olduğu; terörün tanımının net olarak yapılarak terör tanımından teröriste gidilmesi önerisi gerektiği dile getiriliyor. Vize serbestisi için gerekli 72 kriterden 6’sı halen beklemede. Özellikle son 4 yıldan bu yana hiçbir adım atılmamıştı. Vize muafiyeti için gereken 6 kriter hangi düzenlemeleri içeriyor?
Kritik başlıklar
1- Terörle mücadele mevzuatında düzenleme… Kişi güvenliği ve özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüğünün AB ile uyumlu hale getirilmesi.
2- Yolsuzlukla mücadele… Avrupa Konseyi'nin Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’nun (GRECO) tavsiyeleri doğrultusunda yolsuzlukla mücadele için düzenlemeler gerekiyor.
3- Europol ile işbirliği… Avrupa Polis Teşkilatı (EUROPOL) ile işbirliği, kişisel verilerin korunması yasasında yeni düzenleme.
4- Kişisel verilerin korunması… AB standartlarında düzenleme yapılması isteniyor
5- AB ülkeleri ile adli yardımlaşma ve suçluların iadesi…
6- Geri Kabul Anlaşması… Türkiye, Geri Kabul Anlaşması’nı uygulamaya başlayarak özellikle Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya geçişinin engellenmesinde büyük sorumluluk üstlenmiş durumda. Ancak AB, ikili geri kabul protokollerinin uygulanmasında bazı sorunların olduğunu savunuyor.
İnandırıcılık sorunu
Seçimlerden sonra değişen yeni ekip ve kurulan ılımlı kadronun yeni şeyler denemek gibi bir niyeti var. İçişleri Bakanlığı’ndaki değişen havanın da buna katkı sağlayacağına inananlar az değil. Ancak, diplomasiden görülmemiş bir hızla, bir tezden diğerine atlamak, inandırıcılık sorununu da beraberinde getiriyor.
Ne olacağını birlikte göreceğiz. ABD ve AB ile yapılan pazarlıklar yakında ortaya çıkar. Ya pazarlıksız teslimiyet varsa, o zaman da iktidarın ‘söz verip yapmadıklarına ilişkin dev listeye’ yenileri eklenir…