VİRÜSE NELER BULAŞTIRDIK?

Korona günlerini saydık, öldük, yattık, kalktık yine saydık bir yılı doldurduk. Dünya, “En az ölü sayısı bizde” diyen ülke liderleri gördü. Nice savaşlar ve salgınlar gören dünyamızda bir yıl içinde ölümler yine sıradanlaştı. Bazı Avrupa ülkeleri dışında virüse siyaset bulaştırmayan neredeyse kalmadı.

Bizde de önce ‘maske- mesafe- temizlik’ denildi. İşyerleri kapandı, esnaf karalar bağladı, 65 yaş üstü tarlaya bile gidemedi. Sonra bir şeyler oldu, yasaklar sürerken, parti kongrelerinde, cenazelerde, düğünlerde, Uludağlar’da insanlar lebalep (hınca hınç- adeta dudak dudağa!) bir araya geldi.
Şimdi hatırlatayım…
VİRÜSLÜ BİR YIL
Virüsün adı duyulduğunda, “Türklere bulaşmaz, bizim genlerimiz farklı” diyen doktor bile çıktı. Önce “maske fazla korumaz” dediler sonra, maske başlıca koruma silahı ilan edildi. Devlet maske dağıtımını örgütleyemedi. Testler yolsuzluk kapısı oldu, sahte testçiler türedi, evler soyuldu. Sahte Covid 19 raporu düzenleyen çete bile çıktı. Milyonlar kazanan çetenin düzmece raporları sınır kapılarından geçer not aldı.
Kısaca virüs ülkemizin sıradan kaosuna teslim oldu.
Bir yılın sonunda kontrollü gevşemeye(!) geldik dayandık. Bilim insanları karşı çıktı ama iktidar sokağın baskısına fazla dayanamadı. Esnaf işyerlerini saat 19’a kadar açık tutacak, sonra yine paket servis… Meyhaneler, barlar yine yandı, onlara ekmek yok… Hele müzisyenler… Asık suratlar ülkesinde onlara yer yok.
Bence en can yakıcı tablo eğitimde. Bazı uzmanlar, bir kuşağın heba edildiği görüşünde. Okullar kontrolü açılıyor, sınavlar yapılacak.
Bu uygulamayı üç harfli(!) kuşakların (x y z her neyse!) unutmayacağı kesin…
BU DÜNYANIN ADALETİ YOK…
“Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum.”
Kısa süre önce konuştuğunuz, sapasağlam bildiğiniz insanlar, ya bir hafta ya da aylar içinde adeta boğularak can verdiler. Cemal Süreya’nın dizelere döktüğü acıyı yaşayan binlerce insanımız var şu memlekette. Daha çok yaşlı ana ve babalar, ekonomik yük olduğu söylenenler ayrıldı bu dünyadan.
Dünya genelinde bu virüsten ölenlerin sayısı hastane istatistiklerine göre üç milyonu buldu. Pek çok kişi inanıyor ki; dünyanın her yerinde evlerde, bakım yurtlarında, sokaklarda ölenlerin kaydı bile tutulmadı. Türkiye’nin 2021 nüfusu azalmış… Salgından kaynaklı ölümlerin azalmada etkisi var mı? Araştırılması lazım.
“İnsanlar ölüyor, ben bir istatistik çıkarayım” diyen bilim insanlarına kızmıyorum; tam tersi takdir ediyorum. Çünkü bu sayılarla salgınla mücadele stratejileri belirleniyor. Yakınları ölenlere gel de anlat bu durumu… Ölüp istatistik olurken, geride kalan ağlanası ve gülünesi izler, turkuaz tablolarda yer almıyor.
Virüsün fakir fukarayı, emekçiyi daha çok vurduğu kesin. İnsanlığı bölen, ayrıştıran ‘her vuruş serbest’ ilkesini benimseyen ekonomik sistem aslında. Daha aşının ulaşmadığı ülkeler var. BM Genel Sekreteri itiraf ediyor; “Aşıyı üretip paylaşmazsak bu salgın zor biter. Aşıların yüzde 75’i, gelişmiş 10 ülkede. 130 ülkede daha aşı yok.”
Bu sözlerin üzerine yapılan açıklamalar, virüse insan kötülüğü bulaştırmaktan öteye geçmiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi