Cengiz Erdil
Fotoğrafa bakmanın bin bir türlü hali
Bu seçimlerde oy kullanacak genç seçmenlerin sayısı hayli fazla. 30 yaşın altında 20 milyon genç seçmen olduğu söyleniyor. Her dönemin genç kitlesinin kendine göre bir ateşi vardır. “Bizim zamanımızda” lafı teraneden ibarettir.
Gençlerin siyasetten kitlesel kopuş tarihinin 12 Eylül 1980 darbesi olduğunu belirtir siyaset bilimciler. 68 kuşağının devamı olan 78’lilerin bir ferdi olarak söyleyebilirim; evet, 12 Eylül büyük bir kırılmaydı. Mesela o yıllarda yoğun bir kitap okuma merakı vardı, kitapçı çoktu, okuyan çoktu, cadde ve sokaklarda serili kitaplar alıcı beklerdi.
Hatta darbe günü evler didik didik aranırken, bahçelerden dumanlar yükseliyordu. 12 Eylül cuntacıları Hitler gibi meydanlarda kitap yakma seansları düzenlemediler ama toplu ve gizlice kitap yakma kampanyasına bilmeden imza attılar. Bilselerdi hem kitapları hem de yakanları içeri tıkarlardı. Bazı mahallelerde insanların dumanla haberleştiğini falan sanırsınız; o derece yani.
Ev baskınları dedim ya; bir öğrenci evini basan ekipler, Karl Marx’ın fotoğrafını bulur, “Bu kim?” diye sorar birisi… Evin dernek üyesi polisçe mimli genci cevabı hemen verir; “Dedemiz”… Görevlinin “Böyle mübarek adamın böyle torunu” diye dert yanması 12 Eylül’ün unutulmazları arasındadır.
Marx tarihe yön veren düşünür ve bilim insanıdır. Nedense bizde fotoğrafına soldan bakanlar ‘ruhanilik’, sağdan bakanlar ise ‘Şeytanilik’ görürler!
Bu seçimde yetişkinlerin tercihi aşağı yukarı belli de gençler tam bir muamma. Apolitik gençliğin sandığa gideceği bile şüpheli.
Seçim havasını soluduğumuz şu günlerde siyasetçi ve yorumcuların şu lafı kafama çok takılıyor: “Fotoğrafa iyi bakalım, iyi okuyalım”
Siyaset aleminin fotoğraf dediği; sayılar silsilesidir. Kısacası anketler… Partilerin alacakları oyun hesapları, gencinin yaşlının, kentlinin, köylünün tercihi falan…
Ancak kazın ayağı öyle değil; fotoğraflar tarihi belgedir, bazen bir kare fotoğraf, bir saatlik belgesele fark atar. Türkiye’nin yaşadığı şu günler, tarihe herhalde katmerli acı dolu fotoğraflarla geçecek.
Mevzu gençlerse zaten okumuyorlar, bakıyorlar… (kastım sayıları hiç de az olmayan gençlerdir, ne olursa olsun siyasetin fitilinde yine gençler var)
Zamane gençliği artık bir çamaşır yıkamadığı kalan, her işi üstlenen akıllı telefonların tutsağıdır. Fotoğraf ve videoların yolu da bu aletten geçiyor. Çocuğun yanında duruyorsun, sana WhatsApptan mesaj atıyor, “Yanındayım ya; söylesene” diyorsun, suratına bakıp; sana bir de dinozor muamelesi çekiyor.
Ruhçusu, ilahiyatçısı istedikleri kadar “bundan kurtulmak lazım” desinler, bu alet bağımlılığın ve yabancılaşmanın simgesidir.
Gençlerin elinden bu aleti alırsanız, hayat damarlarından birini kesmiş olursunuz!
Bu alete sızan siyasetçiler kazanacak ama zamane gençliğinin sandıkta ne yapacağı belli olmaz diyorum. Sol gösterir sağ vurur. Sağ gösterir sol vurur!
Fotoğrafa nasıl bakacakları konusunda papatya falı açsanız yeridir.
Onların alemi çok farklı; çok.