Cengiz Erdil
EGE’DE GÖZDEN KAÇAN ANTİK ALANLAR
‘Ege Bölgesi’nde kaldırdığın taşın altından tarih çıkıyor’ sözü çok doğru. Muğla’nın Milas ilçesinde birkaç yıl önce, apartman inşaatı sırasında çok büyük bir lahit yani anıt mezar bulunmuştu. Yine çok değil, bu yılın mart ayında Bodrum’da konut inşaatı sırasında 2 bin 400 yıllık lahit bulundu. Buna bazıları şaşırmış olabilir ama bu toprakların güngörmüşleri hiç önemsemediler. Çünkü Bergama’dan başlayıp Güney’e uzanan coğrafyada bazı köylerde evlerin duvarlarının antik yapı taşlarıyla örüldüğünü biliyoruz.
Anadolu’da eski zaman insanlarının günlük hayatları, kentler arasında savaş, Ege’nin diğer yakası ve Doğu’dan gelen saldırganlar, tarihçiler için en can alıcı araştırma konuları. Yabancıların belgesel çalışmalarında görev aldığım zaman yüzeysel de olsa arkeoloji konusunda biraz bilgi sahibi oldum. Elbette araştırıp okuyunca da öğreniyorsun antik alanları.
Ege’de gözlerden kaçan ilginç antik mekanlar var. Uzmanlar ve meraklıları bilir ama yöre halkı bile nasıl topraklarda yaşadığı bilmez, çoğuna göre taş taştır, köy evlerinde dolgu malzemesi olarak kullanılması bir zamanlar çok zahmetsizdi. Şimdi turizm sayesinde, önce devletin sonra da yerelin gözü açıldı. Ancak yine de devletin buralara gönderdiği görevlileri de tarihi mekanların farkında olmadan görev sürelerini tamamlar. Elin adamı ise haritalarla belgelerle gelir, Ege’nin karış karış tarih atlasıyla karşına çıkar, şaşırırsınız.
İASOS VE HERAKLİA
Ege’de yaygın bilinen, daha doğrusu turist çeken antik alanlar Efes, Milet, Didim Afrodisyas, Bergama ve Halikarnas harabeleridir. Popüler olmayan ama işin uzmanlarını heyecanlandıran iki yerden söz edeceğim şimdi.
İyi haberden başlayalım, uzun süredir duran İasos arkeoloji kazıları yeniden başlıyor. İasos harabeleri Muğla Milas’a bağlı Kıyıkışlacık Köyünde bulunuyor. Kuruluşu 5 bin yıl önceye gidiyor, Perslerin, Büyük İskender’in ayak bastığı bir yerden söz ediyoruz. Tarihteki ilk zeytinyağı atölyesi ve balık pazarının izleri var burada.
Kıyıkışlacık Köyüne giden yollar şimdilerde taş ocakları, madenlerin, balık çiftliklerinin kamyonlarıyla dolu. Antik alan çok bakımsız durumda.
Antik kent limanı üzerine kurulan iskele yıllardır çevre ve deniz kirliliğine neden oluyor. İasos’da kazılarla birlikte deniz kıyı temizliğin şart olduğunu belirtiyor uzmanlar.
Ve Herakleia… Bafa Gölü’nün kıyısında şimdi Kapıkırı Köyünün tam ortasında. 1991 yılında şöyle bir dokunarak başlanan kazılar 2 binli yıllardan sonra durdu. Bu süre içinde Latmos dağlarında tarih öncesinden kalan kaya resimleri de bulundu. Bugün Agora ve tapınak kalıntılarına kısmen ulaşıldığı söylenebilir.
Bafa bir dönem denizle bağlantılıydı. Herakleia da bir liman kentiydi. Altı buçuk kilometre uzunluğunda surları ve 65 kulesi vardı. Büyük bir deprem sonrası denizden kopuş kenti yok olmaya mahkum etti. Arkeologlar, buradaki kazı çalışmalarından değerli sonuçlar alınabileceğini belirtiyorlar.
Bir yanda Bafa Gölü, bir yanda önemli bir antik alan… Taşlık arazisi yüzünden Ege’nin yoksul köylerinden sayılan Kapıkırı ve Herakleia bugün kaderine terkedilmiş durumda. Sadece meraklılar ve doğa yürüyüşçülerinin yolu düşer, ara sıra da bazı yerli ve yabancı turist grupları şöyle bir uğrar gider.
Herakleia ve İasos harabeleri ortaya çıkarsa, çevresi de düzenlenirse asıl turizm ve kültür yatırımı bu olur. Ancak bölgede peynir ekmek gibi taş ocaklarına izin verenlere gel de anlat bu durumu… Onların gözünde koylara devasa oteller dikmek daha önemli.