Cengiz Erdil
CEM TÜZÜN’ÜN GÖZÜNDEN KUZEY EGE…
Cem Tüzün ile 30 yıla yakın dostluğum var. ODTÜ’lü bir endüstri mühendisi olan Cem Tüzün’ü, kamuoyu Gezi Protestoları sırasında daha çok tanıdı. Taksim Dayanışmasından Cem Tüzün, o dönemde Beyoğlu derneklerinin de sözcülüğünü yaptı.
Tüzün, çevre sorunları konusuna yıllarca kafa patlattı, projeler geliştirdi. Kalkınmanın, sanayileşmenin doğaya zarar vermeden mümkün olduğunu ortaya koyan aydınlarımızdandır.
Büyük kent işlerinden arta kalan zamanını yıllardır Çanakkale’nin Büyükhusun Köyündeki zeytinliğinde ve bahçesinde geçiriyor. Yaş kemale erince zeytinciliği, bağcılığı daha ciddiye aldı. “16 yılın sonunda, çiftlikte kendi zeytinlerimizi işleyerek, zeytinyağı ürettiğimiz küçük ölçekli bir tesisimiz, yeraltında büyücek bir sarnıcımız, meyve sebze bahçelerimiz ve kendimize kadar ürettiğimiz şarabı koyacak bir mahzenimiz var. Tükettiğimiz gıdanın üçte ikisini kendimiz üretiyoruz” diyor.
CEM TÜZÜN JES’E KARŞI
Cem’e, “Ağaç ağaç dedin; ormana düştün” diye takılırım. Ancak o nereye giderse peşinden kara bacalı birileri hep geliyor. Yaşadığı yörede de Jeotermal Santral kurulması için çalışma başlatıldı. Üstelik termal kaynak aramaları için devlet baba çevre raporu bile aramadı ‘Çed gereklı değildir’ kararı verdi.
Cem Tüzün ve diğer santral karşıtlarıyla karşılaşacaklarını herhalde tahmin etmediler. Kaz Dağları’nın kıyısında bir hukuk savaşı başlattılar.
Ege ve Marmara Belediyeler Birliği, Gülpınar Sürdürülebilir Yaşam Derneği ve Çakıl Kooperatifi, 118 yöre sakiniyle birlikte dava açtı. Mahkeme termal kazıları durdurdu, ÇED raporunun hazırlanmasını istedi.
Elbette bu mücadele bitmedi, hukuki süreç sürüyor. Kaz Dağları’nda TEMA’nın tespitlerine göre yüzlerce böyle alan var. Dağ arazileri resmen maden arama ve çıkarma ruhsatlarıyla parsel parsel dağıtılmış durumda.
Cem Tüzün şöyle diyor; “Yerin altındaki madenleri, yeraltı kaynaklarını çıkartırken nelerden vazgeçiyoruz. Burada çıkan madenin sadece yüzde üçü beşi bize komisyon olarak kalacak. Bereketli ovaları, yaylaları ve kadim tarihi bunun için heba etmeye değer mi? “
ASIL TEHLİKE
Cem Tüzün’e göre asıl tehlike Kuzey Ege’ye yeni format atacak olan Çanakkale 18 Mart Köprüsü. Bölgeye sadece yurt içinden değil, dışarıdan da ilgi yoğun… “Bu yoğunluk nereden?” sorusuna Tüzün, “Mesela Romanya ve Bulgaristan’dan bile ilgi var. Köprü ve bağlantı yolları yapımı ilerledikçe bölgede gayrimenkul yatırımlarının baskısı artıyor” diye yanıtlıyor.
Artık son soruyu merak ediyorsunuz. Nereye gidiyoruz? (Quo Vadis)…
Tüzün’ün yanıtı çarpıcı. “Bölgede bir inşaat baskısı var. Doğal yaşamın, tarımın, hayvancılığın yok edildiği yerlerde artık inşaatlar yapılmasına pek bir itiraz nedeni kalmayacaktır. Yeni köprünün devamındaki Çanakkale-İzmir Otoyolu ile Ege Deniz arasında daha şimdiden proje üzerinden satışa sunulan yüzlerce site ve konutlar söz konusudur. Otoyolun bir tarafı da sanayi yatırımlarına ayrılmıştır. 1/100 000 ve 1/50 000 ölçekli planlar kapalı kapılar ardında, üniversitelerde tartışılmadan, yerel yönetimlerin, meslek odalarının ve yurttaşların görüşleri alınmadan oluşturulmaktadır.”
İşte böyle… Türkiye’nin oksijen deposu Kaz Dağları ve çevresinin karbon kuşatmasına gireceği günler pek uzak sayılmaz.