Cengiz Erdil
AYDIN OVALARI ENERJİ ÇÖPLÜĞÜ MÜ OLSUN?
Petrolümüz, doğal gazımız yok denecek kadar az. Tam anlamıyla dışa bağımlıyız. Gerçi artık ana gıda ürünlerinde de durum aynı. Tarihin her devrinde bereketiyle anılan ovaları da ‘enerji elde edeceğiz’ diyerek çöplüğe çeviriyoruz.
Dersimiz; yine jeotermal… Jeotermal santral kitabına uygun yapılırsa temiz bir enerji. Çıkarılan suyu ve kimyasalları yeniden yeraltına verirsen mesele kalmıyor, İtalya jeotermal santrallerle enerji ihtiyacının büyük bölümünü sağlıyor.
Ancak arsenikli, cıvalı suyu yeraltına değil de tarım alanlarına verirsen sorun başlıyor. Vahşi kapitalizmin uygulamalarıyla artık kafayı yiyecek hale geldiğimiz ülkemizde durum budur. Yeraltından sıcak su al, para harcamadan doğaya ver enerji üret…
Bu yöntemle başı dertte olan yöremiz Aydın’ın bire yedi veren ovaları.
Ege Bölgesi, Türkiye’nin en büyük yeraltı sıcak su kaynağına sahip. Ülkenin jeotermal kaynaklarının yüzde 78’i Ege Bölgesi’nde.
Bu Jeotermal santrallerin (JES) beslenmesi için Aydın yöresindeki 200 dolayında kuyudan çıkarılan sıcak su bölge tarımına nasıl zarar veriyor? İşte yanıtı… Kuyulardan çıkarılan sıcak su yeraltına verilmesi gerekirken Büyük Menderes Nehrine ve tarım arazilerine salınıyor. Salınan sıcak suyun içinde arsenikten tutun da bakır ve cıvaya kadar her şey var.
Tarım bitiyor, bölgede kanser vakaları artıyor, KOAH hastalığında artış ortaya çıkıyor.
YENİ SANTRALLER YOLDA MI?
Aydın’ın Kızılcaköy, Gerenova ve Dereağzı mahallelerinde (eskiden buraları köydü!) yeni jeotermal santraller için dört yıldan beri süren bir çalışma var. Elbette geçimini topraktan sağlayan yöre halkı bu santrallere karşı çıkıyor.
Bölgede bir süredir devam eden sondajlarla ilgili rapor, aslında gerçeğin altını çiziyor. ÇED Proje tanıtım dosyası, JES sondajlarının çok önemli bir bölümünün incir bahçesi ve birinci sınıf tarım arazisinde yer aldığını gösteriyor.
Aydın Çevre ve Kültür Platformu’nun(AYÇEP) verdiği bilgiye göre, santraller Aydın’ın 50 yıllık su ihtiyacını karşılayacak olan İkizdere Barajı’na iki kilometre mesafede ve birinci sınıf tarım alanı. Zeytinlik alanların da hemen yanı başında. Gerçi zeytin ağaçları sorununu çözdüler. Başka bir yere taşınıverir canım!
Geçtiğimiz günlerde söz konusu alanlarda bilirkişi incelemesi vardı. Yöre halkı, bilirkişi incelemesine ‘Acaba nasıl ve neyi bilecekler?‘ diye merakla bakarken, çevrecilerden de destek aldılar. "Organik zeytin ağaçlarıma dokunma", "Her yer bitti buraya mı geldi yeter gari" yazılı pankartlar gölgesinde heyet incelemesini tamamladı, şimdi sonucu bekleniyor.
Burada bir notu eklemekte yarar var… Sondajları yapan şirketin tarih bilgisi çok şaşırtıcı doğrusu!
Şirket açıklamasında bir sondaj tarihçesi de eklemiş. Tarihte ilk sondajın Filistin’de Hazreti İbrahim tarafından yapıldığını yazmış. Milattan Önce Çin uygarlığına uzanmış, oradan Herodot tarihine bakmış, Da Vinci’nin sondaj çizimlerini örnek göstermiş…
Yani demek istemiş ki; halka siz bilmezsiniz, bizim çok derin, ama acayip derin bir sondaj bilgimiz var. Kaza kaza bitiremeyiz bu toprakları…