Mehmet Şandır
ZOR SORULAR
“Ukrayna Savaşı” gündemimizi tümüyle kapladı.
Rusya’nın Ukrayna’yı mukayese edilmez bir güç dengesizliği ile ezmesini çaresizlik içinde izliyoruz.
Rusya, günler öncesinden yaptığı askeri yığınakla, göstere göstere Ukrayna üzerine bir kabus gibi çöktü; uçaklarla, tanklarla şehir merkezlerine binlerce ton bomba yağdırıyor. Kadın, yaşlı ve çocuk 1,5 milyondan fazla insan komşu ülkelere sığındı, yurt içinde yer değiştiren insan sayısı bu sayının birkaç katı. Dünyanın gözü önünde bir ülke ve bir masum halk yok ediliyor. Afganistan’da, Suriye’de Irak’ta, Libya’da ve Afrika kıtasında olduğu gibi…
ABD, NATO ve AB liderleri “savaşa karadan ve havadan müdahil olmayacağız” sözlerini ısrarla tekrarlayarak Putin’e zımnen destek veriyor ve teşvik ediyorlar. Küresel güçler birlikte, mazlum bir milleti ezerek insanlığa gözdağı veriyorlar. Yeni bir yüzyılın ilk çeyreğinde dünyayı yeniden paylaşıyor ve yeni güç dengelerini oluşturuyorlar. Muhtemelen önümüzdeki günlerde bir uluslararası konferans toplanır; yenidünya düzenini ilan ederler.
Geçmişte de böyle olmuştu;
1789 Fransız Devrimi ve Napolyon Bonapart savaşları sonrasında bozulan Avrupa düzeni, tüm Avrupa devletlerinin katılımı ile Avusturya Başbakanı Metternich liderliğinde düzenlenen 1815 Viyana Konferansı ile yeniden tanzim edildi. O tarihte Avrupa’nın en büyük karasal gücü olan Osmanlı Devleti, konferansa davet edilmedi. Çünkü Avrupa devletleri kendi aralarındaki ihtilafları dondurduktan sonra ittifakla Şark Meselesi’ni kararlaştırdılar; “Yüzyıl içinde Türkler Avrupa’dan çıkarılacaktır” kararını verdiler. 1821 Mora isyanı, 1829 Kara Yorgi isyanı ile başlayan “Türk Milleti’nin kıyamet yüzyılı” içinde 1915 yılına kadar milyonlarca insan yerinden yurdundan sökülüp atıldı, katledildi. 500 yıllık Türk yurdu olan Balkanları Osmanlı’dan koparttılar ve onlarca devlete bölüştürdüler.
Yeni bir yüzyıl başlamıştı. Geçen yüzyıldan kalan paylaşım ihtilafları 1914 yılında yeni bir savaşa dönüştü; dünyayı yeniden ateşe verdiler. Birinci Dünya Savaşı’na İtilaf ve İttifak devletleri olarak 62 devlet katıldı, 4 yıl sürdü ve savaşta yaklaşık 10 milyon asker öldü, 21 milyon asker yaralandı ve 7,5 milyon asker de kayıp oldu. Savaş, özellikle Avrupa için bir yıkım oldu.
Savaşın galibi küresel güçler ABD’nin liderliğinde,18 Ocak 1919 Paris Barış Konferansı ile yeni bir paylaşım yaptılar, yeni bir dünya düzeni ve güç dengesi oluşturdular.
1939 yılında yeniden savaşa tutuştular; İkinci Dünya Savaşı, Müttefikler ve Mihver ülkeler olarak 60'dan fazla ülkeden gelen 100 milyondan fazla askerin katıldığı yaklaşık 22 milyon askerin ve yine yaklaşık 50 milyon sivil insanın öldüğü insanlık tarihindeki en ölümcül savaştır. 1991 yılına kadar sürecek Soğuk Savaş dönemi başladı.
20. yüzyılın ilk çeyreğinde, Paris Barış Konferansı’nda bize düşen SEVR’dir, devletimizi yıktılar ve vatanımızı aralarında paylaştılar. Yetmedi, “Türkler geldikleri Orta Asya karanlıklarına geri dönecektir” diye nutuk attılar ve kapalı kapılar arkasında karar verdiler. Türk Milleti, Büyük ATATÜRK’ün liderliğinde Milli Mücadele’yi başardı ve Anadolu topraklarını düşmandan temizledi, bize SEVR’i dayatanlara LOZAN Antlaşması ile unutamayacakları bir ders verdi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti işte böyle kuruldu.
Şimdi yeni bir yüzyılın ilk çeyreğindeyiz ve yeni bir dünya savaşının eşiğindeyiz veya yeni bir küresel paylaşım öncesindeyiz. Kafkaslar, Karadeniz, Balkanlar, Ege ve Doğu Akdeniz, Ortadoğu gibi Küresel çatışma bölgelerinin tam ortasındayız; küresel güçler etrafımızda mevzi tuttular; ülkemizi savunmaya hazır mıyız?
Dünyanın en değerli coğrafyasında yaşıyoruz ve dünden yarım kalan kapatılmamış hesapların muhatabıyız. “Ermeni soykırımı”, “Kürt Sorunu”, “Ege adaları sorunu” SEVR’den kalan sorunlardır. Bunların her biri küresel güçlerin küresel projelerinin bir aracıdır. Bu projelere karşı tedbirlerimiz yeterli mi?
Ukrayna Savaşı’nın ülkemiz için riskleri olduğu gibi süreci iyi yönetebilirsek devasa fırsatları da olacaktır. Öncelikle en kötü ihtimalin hesabını yapmalıyız ve can acıtıcı soruyu sormalıyız; Bu sürecin sonunda Milletimizin birliğini, ülkemizin toprak bütünlüğünü ve Devletimizin bağımsızlığını koruyabilecek miyiz?
450 milyar dolar brüt dış borç birikmiş, elektriğe, akaryakıta ve üretim girdilerine sürekli yapılan zamlarla artık üretim yapamaz hale gelmiş bir ekonomi ile bu borcu nasıl çevireceğiz?
Açlık, yoksulluk, işsizlik kıskacında kıvranan toplumu nasıl bir arada tutacağız?
Sürekli kavga yapan bu siyasi kadro ile bu süreci nasıl yöneteceğiz?
BENCE
Savaş hallerinde durum muhakemesine kendimizden başlamalıyız; küresel gündemi yok saymadan kendi gündemimize dönmeliyiz. Üretim, tasarruf ve enflasyonla mücadele programlarını başlatmalıyız.
Ancak öncelikle siyaseti barıştırmalıyız. Gönül seferberliği ilan etmeliyiz.