Mehmet Şandır
YEZİD’İN ÇOCUKLARI
Yaklaşık bir aydan bu yana Afganistan’ı ve Taliban’ı konuşuyoruz.
Gazetelerden, sosyal medyadan okuduklarımız, televizyon programlarından dinlediklerimiz ve ekranlardan izlediklerimiz içimizi burktu. Milli mücadelemize verdikleri destekle kardeş bildiğimiz Afgan halkının içine sürüklendiği “onursuz duruma” çok üzüldük.
Bu filmi değişik versiyonları ile daha önceleri birçok defa izlemiştik. Fail aynı, senaryo yalanlar üzerine kurulu, oyuncular yetiştirilmiş, sonuçlarda yaklaşık aynı…
Kendi çıkarları için bir ülkenin, bir halkın yok edilişini amaçlayan büyük(!) projelerin nasıl hazırlandığını nasıl uygulandığını ve bunun için kimlerin kullanıldığını yakın tarihlerde yakın coğrafyalarda görmüştük.
Afganistan’da İngiltere, Rusya ve ABD arasında oynanan satrançta yeni bir dönem başladı.
Ancak, Küresel Dünya, İç Asya’nın çok bilinmeyen gerçekleri ile Afganistan’da yüzleşecek; kendi elleri ile yaratıkları bataklığın üreteceği terör, uyuşturucu ve göçmenler seli yine kendilerini vuracak.
“Güney Türkistan” olarak tanımladığımız ve Türk Dünyası açısında stratejik değerini bildiğimiz Kardeş Afganistan’ın NİÇİN bu duruma düştüğünü ve bu Taliban belasından NASIL kurtulacağını tartışmamız gerektiği kanaatindeyim.
Afganistan, kavimleri, medeniyetleri yutan bir dipsiz kuyudur. Medeniyetler mezarlığıdır. Rusya, Çin ve Hindistan arasında bir kavşak noktasıdır. Tarih boyunca kavimlerin, kültürlerin, dinlerin “yolgeçen hanı” görevi görmüş ve oluşan jeopolitik değeriyle küresel güçlerin hedefinde olmuştur.
Afganistan’da yaşayanların kötü kaderi coğrafyanın karakterinden kaynaklanmaktadır.
Tarih boyunca bölge dışı güçlerin istilasına uğramış ancak hiçbir millet burada kalıcı olamamıştır. Aslında hiçbir kavim bu coğrafyada milletleşememiş ve kalıcı bir devlet kuramamıştır. Etnik ve inanç farklılıkları milli kimliğe dönüşmüştür. Bir cam kırığı yığını halinde yüzlerce topluluk, aşiret ve kabileler halinde birlikte yaşamışlardır. En büyük etnik grup olarak özellikle ülkenin güneyinde ve Pakistan’da yaşayan Peştunlar, kabile asabiyetini ve mezhep farklılıklarını aşarak bir milli devlet için kurucu millet olamamışlardır. İkinci büyük topluluk olan Türkler de (Kırgız, Türkmen, Özbek ve diğerleri) ne yazık ki birlikte hareket edebilme becerisi gösterememektedir.
Bu durum Afganistan’ın tarihi gerçeğidir.
Birinci dünya savaşı sonrasında İngiltere egemenliğine karşı başlatılan bağımsızlık hareketi ile 1919 yılında kurulan bu günkü Afganistan Devleti bu gerçekliğin sonuçlarını yüz yıldan bu yana yaşamaktadır. Bağımsız Afgan Devleti’nin ilk Başkanı Emanullah Han, Türkiye’nin Milli Mücadelesini, kurulan milli devleti ve Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek almaya çok çalıştı, birçok iyi işler de yaptı ancak millet dayalı bir milli devlet kurmakta başarılı olamadı.
Emenuallah Han ve Onu takip edenler, etnik ve mezhep farklılıklarının üstünde bir milli kimlik/kurucu bir unsur oluşturamadı. Din ve devlet işlerini birbirinden ayıran yani LAİK bir yönetim sistemi kuramadı. 19. Yüzyılda başlayan yenileşme gayretlerini milli, demokratik bir cumhuriyet devrimine dönüştüremediler.
Aslında Asya’da Türkiye dışında bunu başaran bir başka ülke de olmadı.
Bu sebeple Mustafa Kemal Atatürk’ün büyüklüğünü ve yaptığı işin değerini hatırlatırım.
Afganistan’da yaşanan kıyametin NİÇİNLERİ bunlardır. NASIL kurtulur başka bir yazının konusudur.
Bunların ötesinde ABD ve müttefiklerinin acımasızlığını/yıkıcılığını unutmamak gerekir; Taliban’ı Rusya’ya karşı kurdular, büyüttüler, desteklediler, donattılar ve Afganistan’ı tahrip etmesine müsaade ettiler.
Suriye’de DEAŞ ve PYD/YPG, Irak’ta PKK ile yaptıklarını burada Taliban terör örgütü ile yaptılar. Alacaklarını aldılar, ülkeyi tahrip ettiler, arkalarında bir bataklık bırakarak çekip gittiler… Yüzbinlerce silahı, çok sayıda uçağı, helikopteri ve savaş araçlarını Taliban’a bırakarak iç savaşa zemin hazırladılar.
Ayrıca Taliban’a karşı savaşmış 300 bin kişilik Afgan ordusu mensuplarını, kullandıkları binlerce Afgan vatandaşını ve Afganistan hükümetinin binlerce çalışanını Taliban’ın insafına terk ettiler.
Şimdi Taliban vahşetini seyretmeye hazır mısınız?
“İslam şeriatını uyguluyoruz” iddiasıyla kadınlara, suçlulara, farklı olanlara verilen cezalar ve uygulamalar, insanlık dışı olmanın ötesinde vahşettir; suçlu ilan edilen insanların “tekbir” çığlıkları atan çıldırmış kalabalıkların önünde boğazını keserek katledilmesi, kadınların topluluklara taşlatılarak yine meydanlarda yakılarak öldürülmesi, kız çocuklarının insandan sayılmaması ve daha birçok uygulamaları 21. yüzyıl insanlığının yüz karasıdır.
BENCE
Küresel güçler Ortadoğu’dan sonra Asya’nın orta yerinde ve Türk Dünyası’nın kenarında yeni bir mayınlı alan oluşturdular. ABD ve NATO’nun hedefi Çin, Rusya, İran ve Türk Dünyası’dır.
TALİBAN, bir terör örgütüdür. Yaptıkları İslam şeriatı gereği değil vahşettir.
Matem ayı muharrem ayındayız.
Savaş yapmanın haram olduğu Muharrem ayında Kerbela çölünde, Hazreti Muhammed’in torunu İmam Hüseyin’i kafasını keserek katleden YEZİD de şeriatı bahane ederek katliam yapmıştı.
Taliban, günümüzün Yezid’idir.
Yezid’in çocukları ile Türkiye’nin paylaşacağı hiçbir değer olamaz.