İ. Bülent Çelik

İ. Bülent Çelik

TCG Anadolu Sünnetlere de Açılır mı?


Orduya karşı geliştirilen asimetrik savaşa, komutanların tepkisizliğine kızdı. Orduda Fetö yapılanmasına ses çıkarılmamasına, tarikata yol verilmesine tepki olarak, adeta intihar etti; Tuğamiral rütbesindeyken askerlikten istifa etti.
…   

“Lozan Türkiye’nin tapusu, Montrö de onun mütemmim cüzü!” dediği için darbeci suçlaması ile yargılandı. Tutuklandı. Ayağına elektronik kelepçe takıldı.
Her gün mahalle karakoluna, imzaya sürüklendi.

Üç kuşak asker, istiklal madalyalı Bahri Paşa’nın torunu, ailenin son kuşak komutanının orduevlerine girişi yasaklandı…

‘Montrö’nün önemine ilişkin bildiriye imza atan 12 komutanla birlikte, rütbelerinin sökülmesi, er statüsüne indirilmesi talep edildi.

Halbuki “Çok önemli” dediği Montrö ile ilgili “bilirkişi” lazım olsa, ona başvurulacaktı.

Kimdi  bu komutan biliyor musunuz?

İşte bugün gemilerin şahı diye liman liman sergilenip vatandaşın ziyaretine açılarak, seçim otobüsü muamelesi çekilen, iktidarın kötü gidişinin imdat freni olması umuduyla asıldığı TCG Anadolu gemisinin, ilk projesini yapan komutandı!.

Projeyi Deniz Kuvvetleri Komutanlığına sunan ve kabul ettiren Paşaydı!

Bu iktidarın daha ilk yıllarında, ağaların fırkateyn ile hücumbotu ayırt edemedikleri çıraklık dönemlerinde, projenin geliştirilmesinde bugünlere gelmesinde en önemli kilit taşını yerine yerleştiren askerdi..  

Evet, Emekli Tuğamiral Türker Ertürk’den söz ediyoruz!

TCG Anadolu’yu hala ‘evladı gibi’ sevdiğini söyleyen Ertürk bugün ne diyor?


“Aman ha!” diyor… “Gemiyi  sakın Askeriyeye teslim etmeyin!”

Neden?


Çünkü İspanyol dizaynı olan bu geminin tıpkısının aynısı olarak İspanya deniz kuvvetlerinde kullanılan Juan Carlos’ta büyük bir üretim hatası var!

Geminin tahrik sistemi hatalı.
Askere teslim ederseniz bu doğumsal hatanın en az 30 milyon Euro tutarındaki maliyeti, onu üreten Türk-İspanyol ortaklığındaki tersane şirketine değil Türk Askeriyesine yüklenecek!
Dolayısıyla bu kazığın bedelini de vatandaş, yani sen ben ödeyeceğiz!

Komutanın bu feryadını kimse duymuyor!
Çünkü Seçimde TCG Anadolu’ya ihtiyaç var.

Eksik de olsa, hatalı da olsa yürüsün, bir limandan diğerine varsın yeter.
30 milyon Euronun esamisi mi okunur?

Kaportası dışında önemli her aparatının İspanya’dan satın alınmasına rağmen gemiye ‘yerli milli” denilmiş ne gam!
Ya da tahrik sistemi hatalıymış, 30 milyon Euro ilave masrafı varmış o da dert değil!

Sıkıntı şu:
Ege limanları hep CHP seçmeni!
Onlara gemiyi göstermekle fikirlerinin değişmesini beklemek biraz enayi işi! 

Keşke işin daha en başında, proje ekibinde "liyakatlı" bir partili olsaydı da şu gemiye, karada yürümesini sağlayacak tekerlekler de takılabilseydi…

Afyon senin, Dinar benim, Malatya senin Tokat benim; Fatih gibi karadan yürütüp gezdirebilseydik!

Güzel olmaz mıydı?

— 

TOGG bilmecesi


Aslında azıcık ‘Enigma’ oynamış olanlar için ‘bilmecelik’ bir yanı yok!..
Verileri üst üste koyunca, olay gayet net ortaya çıkıyor!

Enigma mantığına göre, sonuçları madde madde sıralıyorum!

Yanlışsa yanlış desinler, düzeltelim.


1- TOGG diye bir yerli milli otomobilimiz maalesef henüz yok! Korkarım asla da olmayacak.

2- Plakaları değiştirilip değiştirilip Bakanlara makam aracı olarak verilen aynı araçlar, prototip olarak yurtdışında bir yerlerde (Muhtemelen İtalya, Cambiano’da, Pininfarina tesislerinde) üretilerek Gemlik’e tırlarla hazır getiriliyor.


3- Gemlik’te, uzay üssü gibi korunan tesiste, bazı bölümler kurulmuş gibi ama öyle bildiğimiz otomobil fabrikaları gibi üretim bantları mevcut değil.

4- 60 bin TL kapora yatırarak sıraya giren 20 bin kişinin, seçim öncesi otomobillerine kavuşacak talihli ‘ilk bir kaç yüzü’ dışındakiler araçlarını,

taa Kanal İstanbul’un açılış töreninde alabilecekler…

5- Hele o bir kaç yüz talihlinin otomobilleri arıza yaparsa yandı gülüm keten helva!

6- Teslimatın ikinci kez ertelenmesi üzerine CEO diyor ki: “Aşırı talep yüzünden teslimatları erteledik!” 


Yine Enigma’ya göre ince bir kurgu hatası var! 


Mesela fırının önünde aşırı talep olur da millet ekmek kuyruğuna girerse, fırıncı “Aşırı talep var, hiç birinize ekmek vermiyorum, hadi dağılın!” mı der?, yoksa ekmeği yettiği yere kadar sıradakilere mi satar?  

7- Gülsan Sanayi’de bir motor ustasına sordum!
“Usta, sen bilirsin! Sence bu TOGG’lar Gemlik’teki fabrikada mı üretiliyor?” dedim..


Usta:  “Güzel Abim!” dedi, “Sence ‘uçak gemisi’ dediği alete uçakları vinçle yerleştiren mantık, Gemlik’teki fabrikada üretim olsaydı, o  robotlara, o otomobillerin şasi kaynaklarını, bilumum tv ekranlarından, 7/24 bizim kafamızda yaptırmaz mıydı?”
“Haklısın usta!” dedim..
Sustum…

—   

Bir Siyasal İslamcı Kadar Hızlı Dönen Rüzgar Gülü Bulamazsınız


Türk bayrağının isminden rahatsız olduğunu belirten HÜDA PAR Başkanı TBMM’ye girdiğinizde "Yemin edecek misiniz?" sorusuna "Yemin edip etmeyeceğimize bakacağız!" cevabı veriyor.

Peki baksın da, neye bakacak, neye göre yemin edip etmemeye karar verecek dersiniz?

Hava durumuna mı bakacak?

Güneşliyse yemin edecek, yağmurluysa etmeyecek!

Tabi ki hayır!

Hiç uzatmadan söyleyelim.

AKP'nin meclis çoğunluğunu kazanıp kazanmadığına bakacak!

Kazandıysa yemin etmeyecek, kaybettiyse yemin edecek!

Ünsal Ünlü'nün kulakları çınlasın!

"Bir siyasal islamcının ne menem bir dönüş ve kıvırtma hızına sahip olduğunu, her sabah anlata anlata çocuğun dilinde tüy bitti!

SSK'yı batırdı yalanı!


Işte koskoca Güvenlik Uzmanı, bu işin profesörü değerli akademisyen kardeşimiz Aziz Çelik de aynı şeyi söylüyor.

Kılıçdaroğlu'nun SSK'yı batırdı savı koskoca bir yalan!

Kılıçdaroğlu'nun kırk yılı aşkın devlet deneyiminde tek bir pürüz bulamayan siyasi rakipleri, bir SSK yalanı tutturmuşlar, temcit pilavı gibi masaya sürüp sürüp çekiyorlar.

Daha önce bu sütunlarda naçizane yazmıştık. 

SSK, bugünkü adıyla SGK batmaz demiştik!

Hatta bir miktar zarar etmesi ve hazineden destek alması iyidir bile, diye belirtmiştik!

Çünkü Sosyal Güvenlik Kurumunun müşterisi de patronu da çalışan kesimdir. 

Bu kurum "Sosyal güvenlik" adı verilen ürününü çalışan kesime satar, maliyetini de yine onların cebinden karşılar. 

SSK ne kadar kar ederse, çalışanın cebinin o kadar derinlerine el daldırdığı anlamına gelir.

Bu nedenle sadece işverenden işçi adına kestiği ‘primlerin gözüne bakmayıp’ bir miktar da hazine tarafından desteklenmesi: emeklinin daha iyi maaş alması; çalışanın daha iyi sağlık hizmeti alması anlamına gelir ki, bu da kurumun ismindeki ‘sosyal’ kelimesine daha çok yakışır.  

İşin matematiği, orta durgunlukta beyin yapısına sahip bir vatandaşın şıpın işi anlayabileceği kadar basit!

Emeklilik yaşının 40 olduğu bir dönemde 2,3 milyarlık SSK açığını ‘batmak’ olarak isimlendirenler; emeklilik yaşının 65 olduğu bu gün, SGK’nın 85 milyarlık açığına, yani Kılıçdaroğlu’nunkinden 40 kat fazla borcuna acaba ne isim koyacaklar?  

Profesör Aziz Çelik o dönem için diyor ki: “SSK’yı zora sokan yapısal sorunlarıydı. Kılıçdaroğlu, Genel Müdürlüğü döneminde bir bürokrat olarak SSK’nin sorunlarına dikkat çekti ve çözümler önerdi. 

Kısaca baston değil asa, İsa değil Musa ve Fırat değil Kızıldeniz!..”


Haftanın Sözü

“Bu seçim onlar için hayat memat meselesi. Ya bitecekler ya kalacaklar… Her şeyi kullanarak seçimi manipüle ediyorlar!”

Kemal Kılıçdaroğlu / CB Adayı

Haftanın özlü sözü

“15 Temmuz sabahı seçim sonuçlarını  ya şampanya patlatıp kutlayanlar olacak, ya da temiz alınlarını secdeye koyup şükür duası okuyanlar olacak!”
Bekir Bozdağ / Adalet Bakanı

Önceki ve Sonraki Yazılar
İ. Bülent Çelik Arşivi