Mehmet Şandır
Suriye Dersleri
BENCE; “Ders alınsaydı tarih tekerrür etmezdi” demiş atalarımız; Suriye’de yaşanan çöküşten çıkarmamız gereken dersler olmalıdır.
Suriye iç savaşı, Suriye’ye özel, tekil bir olay değildir; bölge için düzenlenen “çöküş projesi” kapsamında bir planın uygulamasıdır.
ABD, özellikle El Kaide militanlarının 11 Eylül saldırılarından sonra küresel terörizmin kaynağı olarak gördüğü İslam ülkelerini ve Müslüman coğrafyasını öncelikle de Ortadoğu bölgesini kontrol altına almayı bir dış politika doktrini haline getirdi.
Aslında, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde ABD Başkanı Truman tarafından yürürlüğe konan “Komünizmi Çevreleme Stratejisi”nin gereği 1970’li yıllarda Başkan Jimmy Carter döneminde “Yeşil Kuşak Projesi” uygulamaya konulmuş; "İslam'ın komünizme karşı bir kalkan olabileceği" düşünülmüş ve bu yönde bölge insanı terörize edilmiştir. Birçok terör örgütü kurulmuş ve desteklenmiştir. Sonuçta rüzgar eken fırtına biçmiş, 2000’li yıllara gelindiğinde canavar sahibine evinde saldırmıştır.
CIA’ye stratejik AR-GE hizmeti veren “RAND Cooperation” tarafından hazırlanan raporda ,“İslam ve Müslümanlar, Batı demokrasi değerlerine ve küresel düzene uyumlu hale getirilemezse medeniyetler çatışması olasılığının yüksek olduğu” iddia edilmektedir.
Bu iddialar doğrultusunda hazırlanan Genişletilmiş Ortadoğu Projesi 22 ülkeyi kapsamaktadır. Bu ülkelerin hepsi stratejik enerji kaynaklarına sahip ve ulaştırma hatlarının üzerinde değerli ülkelerdir.
Sonuçta, 2010 yılı Aralık ayında başlatılan Arap Baharı ile Ortadoğu hallaç pamuğu gibi atılmış; devletler çöküşe sürüklenmiş toplumlar çözülmüş, göçe zorlanmış hatta son olarak Gazze, Lübnan, ve Suriye’de olduğu gibi soykırıma tabi tutulmuşlardır.
Küresel güçlerin amacı, toplumları ve bölge ülkelerini demokratikleştirerek Batı değerlerine uyumlu hale getirmek ve özgürleştirmek değil bölgenin stratejik konumunun avantajlarını kullanmak ve enerji kaynaklarını kontrol etmektir. Bunun için toplumları etnik ve mezhep farklılıkları üzerinden ayrıştırmış ve cepheleştirerek çatışmaya hazır hale getirmişlerdir. Ülkeleri ekonomik krizlerle yoksullaştırmışlar, yaşanan gelir dağılımı adaletsizliği ile toplumlar çözülmüştür. Yönetimlerin hukuk ve demokrasi dışı uygulamaları ile toplumun öfke biriktirmesine zemin hazırlamışlardır:
Bu bölgenin tüm diktatörleri kendilerinin adamlarıdır(!)
Sonuçta, bölgeyi müdahale etmeye ve iç savaşa hazır hale getirdiler.
ABD’lilere göre Amerika İmparatorluğu devam etmelidir. Çünkü "Amerikan liderliği hem Amerika hem dünya için iyidir" ve ABD “vazgeçilmez ulus” tur.
Müslümanlara yapılanlar ise G.W. Bush’a göre “Haçlı Savaşı”dır.
Herkesin bir hesabının olması doğaldır...
Ancak Allah’ın da bir hesabı vardır ve mutlak doğru olan odur!
Ayrıca burası Ortadoğu’dur!
Burası, bölge dışından gelen saldırganlara bir karanlık kör kuyudur!
Makedonya/Yunan kralı Büyük İskender, MÖ 336 yılında bölgeye geldi 10 yıl savaştı, Babil şehrinde öldü; kurduğu imparatorluk kısa sürede dağıldı.
Pers, Roma, Bizans imparatorluklarının yıkılış süreçleri bu bölgede başladı. Avrupalılar (Haçlılar), Moğollar/Cengiz Han, Timur Şah, bu coğrafyadan geçtiler; yakıp yıktılar ancak hiç biri kalıcı olamadı. Yalnız Türkler, Kıpçaklar (Mısır) ve Oğuz boyları, Selçuklular ve Osmanlılar Ortadoğu bölgesinde MS 868 yılından bu yana adaletle hüküm sürmüşlerdir huzur getirmişlerdir.
Sonraki yüzyıllarda İngilizler, Fransızlar, Almanlar geldiler; Çanakkale’nin geçilmez olduğunu gördüler... Günümüzde Amerikalılar ve Ruslar bu coğrafyaya hükmetmeye çalışıyorlar; coğrafyanın karakteri onları da sırtından atacaktır; kör kuyuda boğulacaklar ve hüsrana uğrayacaklar; ”geldilkleri gibi geri gideceklerdir.”
Türkiye, BOP’un kapsamındadır.
Arap Baharı ile başlayan BOP sınırlarımıza dayanmıştır.
ABD’nin koruması altında besleyip büyütülen iki terör örgütü artık güney komşumuzdur. Suriye Devleti çökmüş, toplumu dağılmış ve çözülmüştür.
Arap Baharı’nın Suriye ayağı tamamlanmıştır.
Bundan sonrası bundan öncesinden daha da büyük riskler taşımaktadır
Türkiye’yi yönetenler çok dikkatli olmalıdır.
Unutmayalım ki Ortadoğu, Türk coğrafyasıdır. Milletimiz bu coğrafyayı 1000 yıl yönetmiştir. Bu coğrafyanın hemen her bölgesinde soydaşlarımız yaşamaktadır ve geçmiş Türk asırlarının faturasını bugün canları ile ödemektedirler.
Türkiyesiz Ortadoğu Türksüz Suriye olmaz!
Yeni Suriye tanzim edilirken Suriye Türkleri’nin varlığı ve egemenlik hakları anayasal hukukla garanti altına alınmalı ve Türkiye’nin garantörlüğünde olmalıdır.
Bölgenin ve özellikle Suriye’nin huzuru bu gerçeğin kabul edilmesinden geçer, Türkiye’nin güvenliği de...
Sözün sonu; Suriye için yeni bir süreç başlamıştır.
Türkiye, yolun başında “doğru adamlarla” doğru işler(!) yapmalıdır!