Mehmet Şandır
SİYASETİN BİTTİĞİ NOKTA; DÜELLO…
Sığınmacılar konusu, “kabak tadı” verse de bir toplumsal sorun olarak gündemi meşgul etmeye devam ediyor. Bu meseleden toplumun her kesiminin günlük yaşamı bir şekilde etkilenmekte veya en azından yapılan tartışmalar psikolojimizi bozdu.
Konu artık uçlarda; vatan hainliği ile ırkçılık sarkacında tartışılmaktadır. “Sığınmacılar ülkelerine dönmelidir” diyenler ırkçı olmakla; “dönmesin” diyenler de “vatan satmakla”, küresel projelerin ajanı olmakla suçlanıyorlar. Tam bir deli saçması, akıl tutulması veya “bir deli kör kuyuya bir taş attı kırk akıllı çıkarmaya çalışıyor” durumu…
Ne oruç ayının kutsiyeti ne de bayram sevinci bir şeyi değiştirmiş; sığınmacılar konusunda toplum, hızla sağduyusunu kaybediyor; patlamaya hazır barut fıçısı gibi… Yeni bir kırılma, yeni bir ayrışma, kutuplaşma ve çatışma anaforuna sürükleniyor; hararet her geçen gün artıyor.
Geçen hafta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın Ankara’nın orta yerinde düello gösterisini izledik; Allah’tan Bakan davete gelmedi de facia önlendi (!)
Bakan Soylu, katıldığı bir televizyon programında, “Bu olayların hepsi bir merkezden yönetiliyor. Batı eksenini AB ve ABD oluşturuyor. Büyükelçilerin içinde olduğu operasyon yapılıyor. AB, Türkiye’nin ‘göçmen deposu’ olmasını istiyor. Bu teklifi kaç kere getirdiler. Bizim yaptığımız insanlık yetmiyor. Tam tersini istiyorlar. Tamamen Türkiye’yi daha sonra operasyon yapabilecekleri bir sistemin içerisine düşürmek istiyorlar” diyerek sığınmacılar konusunda çok doğru ve cesur bir açıklamada bulundu. Bu sağduyulu açıklamanın ardından, bazılarının bu konuyu istismar ettiğini, iç politika malzemesi yaptığını ifade etti ve Ümit Özdağ’ın yaptırdığı “Sessiz İstila’ adlı kısa filmi “Bu Soros taktiğidir’ diye suçladı. Programın sunucusu Ümit Özdağ’ın telefonla programa katılabileceğini söyleyince Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun tepkisi korkunçtu; “Ben bu adamı adam yerine ve insan yerine koymam. Bu hayvandan aşağı bir adamdır. Bu kadar basit. Adam yerine koymam. Kendisi adam yerine girmeye çalışıyor, Soros çocuğudur ve operasyon çocuğudur. İstihbarat elemanı olduğu apaçık bellidir.”
Siyasetin, nezaketin, sağduyunun bittiği noktada Bakanın psikolojisi cinnet tavanı yapmıştı.
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ geri kalır mı? Anında aynı tonda “yanlışa yanlış” cevap verdi; İçişleri Bakanlığı’na yürüdü, Bakan Soylu’yu “Süleyman geliyorum, kaçma, ölünceye kadar peşindeyim” dedi ve düelloya davet etti.
Devlet yöneticileri, bakanlar ve tabii ki Sayın Bahçeli, Süleyman Soylu’nun arkasında dururken sosyal medyada Sayın Özdağ’a yoğun bir destek vardı.
Tam bir rezalet! Dünyaya rezil olduk!
Sorunları tartışırken nezaket ve karşılıklı saygının kaybedilmiş olması, sağduyulu ve sorumluluk anlayışından uzaklaşılması seçim sürecine girilen ülkemizde tüm sorunların önüne geçecek gibi görünmektedir.
Sayın Bakan, “AB, Türkiye’nin ‘göçmen deposu’ olmasını istiyor. Türkiye’yi daha sonra operasyon yapabilecekleri bir sistemin içerisine düşürmek istiyorlar” derken çok doğru söylüyor ancak Sayın Özdağ da aynı şeyleri söylüyor hatta yıllarca MHP ve İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı olduğu yıllarda da aynı şeyleri söylüyordu, kitaplar yazıyordu.
Yanlış politikalar takip ederek sorunun oluşmasına sebep olsa da AKP hükümetleri de düzensiz göçle mücadele konusunda önemli adımlar atmış ve samimi bir gayret içinde olmuştur.
Bu dönemde, Türkiye’nin göç alanındaki politikalarını düzenlemek ve göçü daha etkin yönetmek için 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun verdiği yetkiyle İçişleri Bakanlığı bünyesinde Göç İdaresi Genel Müdürlüğü kurulmuş ve 11.04.2014 tarihinde faaliyete geçmiştir. 15.07.2018 tarihinde Düzensiz Göçle Mücadele Dairesi kurulmuş ve 2015 2018 yıllarını kapsayan Düzensiz Göçle Mücadele Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı ile ülkemizin düzensiz göçle mücadelesinde stratejik hedefler belirlenmiştir. 2021-2025 yıllarını kapsayan Düzensiz Göçle Mücadele Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı yeniden hazırlanarak yürürlüğe sokulmuştur.
Ancak ilk düğme yanlış iliklenince yakaya kravat bağlamak imkansız oluyor!
BENCE
Mesele üzerindeki tartışmalar, körler sağırlar diyaloğuna dönüştü.
Muhatap olduğumuz bu uluslararası sorunla mücadele için samimi bir işbirliği şarttır. Sebebi sorgulayarak ve muhataplarımızı suçlayarak bir istila ve milli güvenlik sorunu haline dönüşen düzensiz göç ve sığınmacılar sorununu çözebilmenin mümkün olamayacağını artık görmemiz gerekmektedir.
Türkiye; Asya, Avrupa ve Afrika Kıtalarının kesişim noktasında bir köprüdür; düzensiz göçlere bundan sonra da muhatap olacaktır. Bu bize tarih ve coğrafyanın yüklediği bir kaderdir.
Sokak ağzı ile tartışarak değil sorumluluk anlayışı içinde birbirimizi anlamaya çalışmalıyız!