SİYASAL İSLAMCI KADINLAR MEDYAYA YERLEŞTİRİLDİ

ÇİĞDEM ANAD; 18 yıldır muhafazakar, dinci, otoriter bir yönetim var. Medya alt üst olurken, medya içindeki kadınların hayatı nasıl etkilendi? 
AYŞENUR Arslan; Hani korona günlerinde çok sık söyleniyor ya; “hiçbir şey eskisi gibi değil.” Biz bunu Türkiye’de yaklaşık 20 yıldır deneyimliyoruz. AKP iktidarından bu yana bizim bildiğimiz Türkiye, alışkanlıklar, yasalar, hukuk yok. Evet medyayı ele geçirdi Erdoğan ve bu medyada kadın erkek ayrımı, cinsiyetçi bakış vesaire hepsi bir kenarda kaldı. Biz ana akım medyada çalışabildiğimiz dönemde kadın olarak erkeklerden hep daha az ücret aldık, hangi mertebede çalışırsak çalışalım, parasal karşılığını göremedik ama geldiğimiz nokta artık şu; siyasal islam bakışıyla terbiye edilmiş kadınlar toplumu terbiye etmek için medyaya yerleştirildi. Bu kadınların aldığı maaşlara baktığımızda “, vay canına , kadınlar şimdi çok kazanıyor” diyebilirsiniz ama o kadınlar siyasal islamın erkek bakışını topluma anlatmak üzere görevlendirilmiş insanlar. Medyada bugün kadının varlığı reisin varlığına armağan. 
ÖZLEM GÜRSES; Şimdi mesleğimizde ne söylememiz gerektiği, hangi ideolojiye yakın durmamız gerektiği, nasıl bir anne ve eş olmamız gerektiği dikte ediliyor. Kadın erkek bütün meslektaşlarımız benzer psikolojik şiddete maruz kalıyor. Ancak sektörden ilk gönderilecek kişiler hep kadınlar oluyor. Bugün geldiğimiz noktada ise böyle baskıcı bir rejimin araçları haline dönüştürülen kadın meslektaşlarımız var. Onlara meslektaş demeli miyiz, bilmiyorum.
AYŞENUR Arslan; Hatta kadın demeyi bile tırnak içine alabiliriz. Bakın bugün her alanda kadının konumu siyasal islam davası güdenlerin sıkıştırdığı bir noktada. Buna en güçlü itiraz da vaktiyle AKP’nin mücadelesi için ön saflara sürülen başörtülü genç kadınlardan geliyor. O kadınların sesi çok güçlü çıkıyor. Diyorlar ki; “ sen bize böyle bir dünya mı sunuyorsun, biz bununla mı yetineceğiz, biz bunun için mi mücadele verdik? “
ÖZLEM GÜRSES; Muhafazakar kadınlar kendi kimliklerinin, inançlarının, özgürlük olarak kabul ettikleri tercihlerinin nasıl suistimal edildiğini ve siyaseten nasıl kullanıldığını çok derinden sarsılarak gördüler. Bugün 8 Mart’ta feminist gece yürüyüşünde türbanlı kadınlarla yan yana yürüyebiliyorsak ve fetvalarınız değil, kadınlar kazanacak dövizini aynı anda elimizde tutabiliyorsak, bu bir eşiktir diye düşünüyorum. 
ÇİĞDEM ANAD; Rakamlar ; Kadına yönelik şiddetin ciddi oranda arttığını gösteriyor. Diğer yandan buna itiraz edenler ve şiddetin sadece daha görünür hale geldiğini iddia edenler var. 
AYŞENUR Arslan; Şiddetin daha görünür olduğuna katılmakla beraber , henüz sadece buz dağının tepesini gördüğümüz kanaatindeyim. Çok çaresiz kadınlar şiddeti dile getiremiyor, varlıklı eğitimli kadınlar ise belki utandıkları için, belki aile birliği yara almasın diye konuşmuyorlar.Yine de şiddet konusunda kadın bilinci yükseldi. Şiddete karşı kadın programları da çok önemli bir işlev üstlendi. Müge Anlı’nın programı önemlidir; her türlü şiddeti dışlayan, kadınlara şiddete karşı durmasını öğütleyen bir program. Tabii bir yandan da aynı kanalda tersi yapılıyor. Esra Erol’un programında da kadınlara şiddete katlan minvalinde tavsiyeler veriliyor, en çok kullanılan kavram aile birliği. Yani aslında islamcı feministler ve seküler feministler belli bir bilince ulaştı ama iktidar bunu geriletmek için her türlü mecrayı, platformu kullanıyor. 
ÖZLEM GÜRSES; Şöyle bir durum var; Bir yanda modern yaşamın dinamikleri, bir yandan kadınların istihdam içinde daha çok yer alıp, para kazanması erkeklerle kadınlar arasındaki uçurumu açtı. Erkekler ortaçağ’da kalmaya devam ediyor; Kutsal aile, allah korkusu, annelik üzerinden duygu sömürüsü, yetmiyorsa tehditle, korkutarak kadınları sindirmeye çalışıyorlar. Bir yandan da muhafazakar bu erkekler başı açık, modern kadınlarla evleniyorlar. Benim birçok başörtülü arkadaşım; “ bu ne ya, biz hayatımız boyunca bir inancın içinde bir vaade girdik ama bu adamlar bizi bırakıp gitti” Yani erkeklerin iki yüzlülüğü görüldü. Mesela islamcı feminist Hidayet Şevkatli Tuksal niye atıldı Yeni Şafak gazetesinden? Keza islamcı feminist Berrin Sönmez müthiş yazılar yazıyor. Havle diye müslüman feminist bir kadın derneği var; Anadolu’yu dolaşıp, cinsel terapi atölyesi yapıyorlar. Yani böyle bir kırılmanın içindeyiz. 
ÇİĞDEM ANAD; İktidar kadınlardan çekinmeye başladı mı? 
AYŞENUR Arslan; Kadınlar susmuyor. Bakın zinde güç diye bir kavram var. Bir toplumda en çok talebi olan, çünkü en çok ezilen, sesini duyurma ihtiyacı en yüksek olan kesim zinde güçtür. Zince güç; Türkiye›de kadınlar.Bütün kadınların biraraya gelme potansiyeli çok yüksek. 
ÖZLEM GÜRSES; Bence kadınlardan ödleri patlıyor. Çünkü muhafazakar kadınlar da bu meseleyi anladılar.Yani dönüp dolaşıp dayağı yiyecek olanın yine kadınlar olduğunu anladılar. Kadınların hangi mahalleden gelirse gelsin çıkacağı aynı meydan. Hepimiz Taksim›de 8 Mart›ta buluşuyoruz. Bu böyle, her yol oraya çıkıyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Çiğdem Anad Arşivi