Haldun Solmaztürk
Savruluyoruz.!
Bosna-Hersek’e resmi ziyarete gidiyor. Oradan da Karadağ’a geçecek.
Önündeki metni yavaş yavaş okuyor. Sesi yorgun, bedeni de.
Metin bitince basın (!) mensuplarının sorularına geçiyor.
Belli ki sorular sıraya konmuş, gazetecilere paylaştırılmış, cevaplar da masada hazır.
Soru ‘tahliye süreci’ ve 31 Ağustos’tan sonra ‘beklenen tablo’.
Tahliyeleri anlatıyor ama 31 Ağustos sonrası ‘nasıl bir tablo’ bekleniyor sorusu cevapsız kalıyor. Gazeteci de aldırmıyor zaten.!
Bir sağ el jesti sonraki gazeteciyi devreye sokuyor: Taliban’la temas, ‘yol haritası’, havaalanının işletilmesi, Taliban’la temasa yönelik ‘eleştirileri’ soruyor.
“Herkes eleştirebilir” diyor. ‘Arkadaşlar’ Taliban’la büyükelçilik ‘nezaretinde’ görüşmüşler.
Araya, diplomasi dersi (!) de sıkıştırıyor: “Diplomasi nedir arkadaş? İşte diplomasi budur.!”
Ama ne Kabil havaalanının işletilmesi ne de ‘yol haritası’ sorularına cevap veriyor.
Sonraki gazeteciyi gözle (!) işaret ediyor—bir karışıklık var, Allah’tan herkes sırasını (!) biliyor.
Avrupa’dan gelen yorumları ‘samimi’ buluyor muymuş? Bu soruyu kim icat ettiyse çok düşünmüş olmalı.!
Sonra ip kopuyor.
Soru Avrupa ama o “Türkiye içindeki mahfilleri” anlatıyor, Bay Kemal ve “Onun izinde gidenlere” çatıyor. “Bir şaklaban da bulmuşlar” diyor—o şaklaban her kimse onu söylemiyor.
‘Yalan terörü’ varmış, “İçişleri Bakanlığı kayıtlarında kayıtlı-kayıtsız mevcut Afgan göçmen sayısı [1,5 milyon değil] 300,000’miş”.
Sınır hattı ‘neredeyse her yeri’ duvarlarla örülmüş, “Az bir miktarda örülmeyen bölge kalmış”.
Bir göz işareti daha—uçak seferlerini sorduruyorlar. (Sonraki, ürkek bakışlarla sırasını bekliyor.)
Anlaşılıyor ki, hala, hem işletme hem de güvenlik sorumluluğunu almak hevesi (!) sürüyor.
Sonrakinin eline mikrofonu tutuşturuveriyorlar; önce uzun uzun anlatıyor, sonra da ‘BBC Türkçe haberi’ hakkında muhalefetten ‘özür’ bekleyip beklemediğini soruyor—ne soru ama.!
Merkez Bankası’nın döviz rezervinden, AFAD’ın [IBAN’lı] yardım kampanyasına, yangın, sel felaketleri operasyonlarındaki başarıya (!) kadar daldan dala konuyor—soruya cevap vermiyor
Muhalefet “Yalan makinası bir kadın bulmuş”, ona bol bol yalanlar söylettiriyorlarmış. Gözlerini kısıyor, dudaklarını büküyor, yüz kasları geriliyor, “Bunlar böyle kepaze bir takım.!” diyor.
Ne Bosna-Hersek’le ne de Karadağ’la ilgili tek bir soru yok—adları bile geçmiyor. Belli ki Propaganda Başkanlığı bu oturumu (!) muhalefetin eleştirilerine cevap vermek için fırsat bilmiş.
Bir kere, yurt dışına resmi ziyarete giderken iç politika konularına girmek, hele muhalefete hakaret etmek ziyaret edilecek ülkelere büyük saygısızlıktır.
Bir şey söylenecekse her gün 250 insanımızın öldüğü pandemi hakkında olmalıydı. Gelin görün ki, gazetecileri bile dip-dibe, diz-dize oturtmuşlar—kendileri de öyle oturuyorlar.
Merkez Bankası rezervlerini de, yangında, selde neler yaşandığını da zaten herkes çok iyi biliyor.
Afganistan hakkında söyledikleri ise külliyen tutarsız…
“Yirmi yılda, barışına, huzuruna ve istikrarına çok önemli katkılar sağladık” dediği Afgan halkı Ortaçağ’ın da gerisinde, ancak ‘cahiliye’ devrine benzetilebilecek bir karanlığın içine düştü. Milyonlar ölümü göze alarak kaçmaya çalışıyor, kalanlar hayatta kalmak için bile dünyanın sadakasına muhtaç haldeler. Ne barış kaldı, ne huzur, ne de istikrar.!
Cumhurbaşkanı’nın ‘300,000’ dediği Afgan sığınmacı sayısı, İçişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün 13 Temmuz 2021 tarihli açıklamasına göre—sadece yakalananlar—1 milyon 257 bini aşkın.
‘Neredeyse her yeri’ örülmüş sınır hattı vardı ya, 534 km. Türkiye-İran sınırında sadece 149 km. duvar var—Van sınırı tamamen, Hakkari sınırı büyük kısmıyla açık.!
Ya Cumhurbaşkanı’na gerçekler söylenmiyor ya da söylenemiyor.
Sadece yorgun, sinirli, tepkili, saldırgan değil, aynı zamanda kapalı…
Bilgiye de, girdiye de, görüşe de, farklı yaklaşıma da.!
Ama yürütme—tek karar verici—denetlenemiyor, sınırlanamıyor, gözetim altında tutulamıyor.
Kötü—aşiret gibi—yönetiliyoruz.!
Sorunları çözmek yerine—akıllarınca—algı yönetimiyle zaman harcıyor, onu da beceremiyorlar.
Ama ülke bu kadar hayati badireyle karşı karşıyayken bile Meclis yaz tatiline devam ediyor.
Onun için savruluyoruz…