İ. Bülent Çelik
Öpsün seni Zeki Müren!
Bu polemik bir süredir devam ediyor.
Son olarak, Sabah gazetesinden Tuba Kalçık’a konuşan ve meslektaşı Zeki Müren’i “kötü örnek” olarak nitelediği açıklamalarının halâ arkasında olduğunu belirten kadim müzisyenlerimizden Özdemir Erdoğan:
“Ben ne düşündüysem onu söyledim. Ülkemizde kültür adına söz söyleyen, yazan çizen, satılmamış, namuslu ve cesur eleştirmen kalmadığından, bu görev birkaç sanatçı arkadaşımla bize düştü…” demiş.
Görev ne?
Zeki Müren’e “kötü örnek!” demek!
• • •
Haşa huzurdan!
Şimdi koskoca, satılmamış, namuslu ve cesur Özdemir abi’ye “cahil!” diyecek değiliz.
Buna; satılmamış, namuslu ve cesur olmakla birlikte “bilmemek” ya da “ısrarla öğrenmek istememek” diyelim…
Çünkü bu, Özdemir abi’nin kusuru değil!
Lisede, genetik dersini biraz doğru düzgün öğretseler böyle olmayacak!
• • •
Şimdi Özdemir abi!..
Demek istediğim şu ki: kendilerini LGBTI olarak tasnif eden bireyler, -istisnalar hariç- farklı bir genetik kombinasyona sahipler..
Yani keyfi bir tercih değil!..
Biz beğenelim ya da beğenmeyelim, bu kesim adeta üçüncü bir insan türü!
• • •
Buna neden olan; bu bireylerin kromozomlarında bulunan ve “fıtrattan gelen” kromozomal düzenin; ya da bazı genlerin, sendekinden, bendekinden biraz daha farklı olması…
Sonuç olarak, bu genlerdeki farklı protein sentezi kodları; günü geldiğinde, onların hormonlarını, enzimlerini senden benden biraz daha farklı üretiyor!
• • •
Mesela bu kombinasyonlardan sadece birini örnek vereyim:
Senin benim hücrelerimizde, anneden gelen ‘X’ ile babadan gelen ‘Y’nin buluşması sonucu “XY” olarak birer adet bulunan ve bizi erkek yapan eşem kromozomları, bu arkadaşların bir kısmında, hücre bölünmesinin metafaz evresinde “kromozom paylaşımının bir cilvesi” sonucu “XXY” şeklinde bulunuyor.
Bu nedenle, bu arkadaşların, ergenlikten itibaren hormon sistemleri, senden benden farklı çalışıyor!
• • •
Bu durumda, “hormon düzeyleri seninkinden daha farklı” diye birilerini aforoz etmenin ne kadar saçma sapan bir düşünce olduğunu; sayımız onlardan fazla diye ortalığı onlara dar etmenin ne kadar vicdansız ve adaletsiz bir yaklaşım olduğunu, fazla değil iki tane bilimsel kitap okusan anlarsın.
• • •
Sevgili, satılmamış, namuslu ve cesur Özdemir abi!
Bunu söylemek haddimize değil ama “kesin yargını” oluşturmadan önce az bi okusan; anlamanın, ‘anlamak istememekten’ daha kolay ve daha az sıkıntılı olduğunu göreceksin!
Kadınları trafik canavarı mı öldürüyor?
“Bu işin alıcısı çok olduğu için medya abartıyor. Türkiye’de öldürülen kadın sayısının 12 katı erkek öldürülüyor!” dedi.
Kim dedi?
Ak Parti’li bir milletvekili..
Sadece bir milletvekili değil: bir kadın milletvekili!
• • •
Reklamı olur; biz normal ölümlülerin anlak kapasitesini aşan “bu müthiş kıyaslaması” sayesinde rütbe alır diye ismini yazmıyorum!
• • •
Şimdi Sayın Milletvekilim!
Size basit bir noktayı hatırlatıp hızla sahneden çekileyim.
• • •
Lütfen istisnaları kayda almayın!.. Bu memlekette kadınları kim öldürüyor?..
Erkekler!
Erkekleri kim öldürüyor?
Onları da erkekler!
Anneleri, kız kardeşleri, çocukları, ceylanları, keklikleri, ayıları kim öldürüyor?
Onları da erkekler!
Bu ülkede, hergün ‘en az bir bireyini’ erkek şiddetine kurban veren kadınlar, siz vekillerine diyor ki:
“Yeter!.. Önlem alın! Erkekler artık bizi öldürmesin!”
Konu bu!
Anlatabildim mi sayın vekilim?
Yoksa biraz daha mı açalım?..
Turşu, korona ve Karadeniz
Samsun korona haritası gün geçtikçe daha fazla kızarıyor.
Yakın çevreden vaka haberleri daha sık gelmeye başladı.
Çember daralıyor!
En son bizim Samvos Vosvos Kulübü’nden Haluk kardeşimiz, kızı ile birlikte korona sınavından başarı ile geçti. Kızkardeşi Dilek ise halen yoğun bakımda ama iyileşiyor.
Haluk’a geçmiş olsun telefonu açtım.
• • •
Bir vaka anlattı.
Tam Karadeniz’lik…
Turşunun “koronaya iyi geldiği” haberleri üzerine apartman komşuları, “elbirliği yapıp hepimize yetecek kadar turşu kuralım” demişler.
Turşu kurma imecesine katılan herkes korona olmuş!
Bir emekli olarak huylanıyorum?
Daha önce de yazmıştık..
Sosyal Güvenlik Kurumu kar etmez!..
Hatta hafif içeride olursa iyidir.
Kar ediyorsa işçiden primi fazla kesiyor ve emekliye de az para veriyor demektir!
Biraz zararda olabilir ama belini doğrultamayacak, memleket bütçesini süründürecek kadar da göçertilmez!
• • •
Dünyada kabul gören, makul zarar, Gayri Safi Milli Hasılanın %1’i kadardır.
Peki, vaktiyle, yani 1995 yılında, o zamanki adıyla SSK’nın Genel Müdürlüğünü yapan “Bay Kemal” döneminde bu oran kaçmış?
Emin Çapa Halk Tv’de pek güzel grafiklerle açıkladı.
‘Yüzde 1.1’ miş.
Yani Bay Kemal SSK’yı batırmamış. Makul zarar rasyosunda yönetmiş!
Kaldı ki, Demirel ve onun ekonomi bakanı Çiller’in 40 yaşında emekliliği devreye sokma karanına rağmen!
• • •
Peki 2020 yılında gerçekleşen oran ne kadar?
‘% 4,9’
Zarar o kadar büyük ki, 2021 yılında, genel bütçeden SGK’ya 259 milyar TL aktarılacak!.. Yani GSMH’nın %4.9’u…
• • •
Ak Partinin, 11. Kalkınma Planında, 2023 için koyduğu hedefin, Bay Kemal’in “batırdı” dedikleri %1’lik rasyoya ulaşmak olduğunu söylesem, güler misiniz ağlar mısınız?
• • •
Ezcümle, Sosyal Güvenlik Kurumu, ömrü hayatında hiç bu günkü kadar zararda olmadı!
“Bay Kemal” SSK’yı batırmış ise bu günkü yönetim SGK’yı ondan 5 kat daha fazla dibe gömmüş demektir!
• • •
Neden girdim bu konuya? Söyleyeyim!
İngiltere’de; Covid-19 yüzünden hayatını kaybeden emeklilerin ‘sistemden düşülmesiyle azalan maaş ödemeleri’ ve onların miras vergileri nedeniyle, devlet hatırı sayılır bir gelir elde etmiş!
• • •
Hem SGK’nın durumuna; hem de aşı tedariki konusundaki isteksizliğimize bir arada bakınca, bir emekli olarak “huylanmamak” elde değil!
Mizah mühim
Siyasetin bünyesi gittikçe geriliyor, gerginleşiyor, sertleşiyor.
Bir kardeşiniz olarak uyarayım!
Bu bünyeyi biraz mizah sosuna bulayıp gevşetmezseniz, hafazanallah, kasılmalar, kramplar ve sonunda da felçler gelir!
• • •
Bakın bilim adamları açıklamış.
Dünya’da canlı yaşamı 1 milyar yıl sonra, güneş radyasyonu nedeniyle bitecek!
Yani bitecek!..
Öyle ilelebet birşey yok!
Ne kitaplar, ne eserler, ne köprüler, ne yollar!..
Tıp, cehdedip ölümsüzlüğü bulsa bile, bulan dahil, hiç kimse kalıcı değil.
• • •
O halde mevcut yaşama biraz mizah katmak lazım.
Öyle sulu zırtlaklık değil kastım!
• • •
Misal, Cübbeli Ahmet Hoca, neden her mahallenin tv’sinde reyting yapıyor?
Adam, en ürkütücü şeyleri söylerken bile mizah yapıyor. Hayatı biraz ‘ti’ye alıyor da ondan.
• • •
Cemaat, camiyi hıncahınç doldurmuş.
Hutbede Cübbeli Hoca! Diyor ki:
“Yapılan araştırmalar, Ramazan’da hırsızlık, gasp, soygun olaylarının azaldığını gösteriyor…
Demek bu hırsızlar müslüman!..
Öyle ya, gavur olsa tam gaz devam eder!..
Bu müslümanların da yemediği nane yok ki?” (Gülüyor!)
Cemaat, “Vay sen ne diyorsun hoca?” demiyor..
Onlar da gülüyor!
• • •
“Allah” diyor “Hepimize bir Cuma günü ölmeyi nasip etsin!..”
Sonra ekliyor..
“Bu cuma değil ama!”
Cemaat yine gülüyor!
• • •
Yani ibadet bile mizahı kaldırıyor.
Siyaset ne ki?