Mehmet Şandır
Muhalefetin sefaleti
Ülkemizin birçok sorunu bulunmaktadır!
Ancak siyasi ve sivil muhalefetin sefaleti hızla demokrasi sorununa dönüşüyor.
Demokrasimizi yaşatamazsak cumhuriyetimizi yaşatamayız!
Toplum olarak, “Umduklarımıza nail olalım ve korktuklarımızdan emin olalım” ümidi ile seçimlere gittik, görevimizi yaptık; İktidarı belirledik, bazı partileri muhalefet olarak görevlendirdik.
Ne yazık ki ümit ettiklerimiz Kaf Dağı’nın arkasında korktuklarımız ise kapıda bekliyor!
Yeniden seçilen AKP İktidarı, yeni döneme başlarken kendisine OY verene de vermeyene de sanki bir cezalandırma gibi zulme dönüşen zam sağanağı ile insanımızı bunalttı. İnsanımız, şimdilerde çaresiz; ümidine, öfkesine sözcülük yapacak muhalefet partilerini arıyor!
Türkiye’nin muhalefet partileri ne ile meşgul, bir bilen var mı?
Demokrasilerin olmazsa olmazı muhalefettir.
Bir ülkenin yönetim sistemini o ülkede yaşayan insanların özgür ve eşit iradesi ile yani serbest seçimlerle belirleyen sisteme “demokrasi”; seçimlerle oluşan yönetime “demokratik cumhuriyet” denir. Seçimlerin iki sonucu vardır. Biri iktidardır biri de muhalefettir. İkisi de halkın iradesidir ve toplum adına çok önemli görev yaparlar. Toplumun sorunları ile ilgili, etkili ve tutarlı bir muhalefet, iktidarın başarısına dolayısıyla ülke kalkınmasına iktidarın kendi kadro ve programından daha çok katkı verecektir. Demokratik sistemin sağlıklı işlemesi güçlü bir muhalefetin “denge ve denetim” görevini etkili ve sürekli yapabilmesine bağlıdır.
Her sistemde iktidar vardır muhalefetin olduğu sisteme demokrasi denilir. Bir demokratik yönetimin kalitesi muhalefetinin gücü ve kalitesi ile ölçülür.
Bu beylik ve bilinen cümleleri hatırlatmaktan maksadım; baştan bu yana karşı çıktığım Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nin ileride, kendiliğinden demokrasi dışı bir yapıya evrileceği, seçimlerin göstermelik bir törene dönüşeceği ve güney komşularımızda örneği yaşandığı gibi adı cumhuriyet olan bir diktatörlüğün eşiğinde olduğumuz endişesi içindeyim; böyle bir sonuç ihtimaline karşı yegane tedbir olarak gördüğüm, “toplumun muhalefet gücünün ve değişim arzusunun” ve bunu temsil etmek durumunda olan muhalefet partilerinin önemini vurgulamak istedim. Siyasi muhalefetin seçim sonrasında gösterdiği perişanlığa dikkat çekmektir amacım.
Türkiye’deki sivil toplum muhalefetinin güçsüzlüğü bir başka yazının konusudur. Barolar, yazılı ve görsel medya, anayasal kuruluşlar, bağımsız yargı, odalar, sendikalar, dernekler gibi kısaca STK’lar diye ifade edilen sosyal/sivil muhalefet, ne yazık ki çok uzun zamandan bu yana iktidarın belirlediği alanda ve gündemde sözde muhalefet yapmaktadır. Yaptıkları muhalefet mi iktidar yandaşlığı mı belli değil!
Yaklaşık üç ay önce; 14 Mayıs seçimlerinde demokrasinin asaletini yaşamıştık. Seçmeninin yüzde 88,92’si, 81 ilde ve yurt dışında 73 ülkede 151 temsilcilikte ve 167 noktada toplam 196 bin 999 sandıkta coşkuyla, ümitle OY verdi. Seçimlere katılmaya 36 parti hak kazandı, her partiye az çok OY verildi. TBMM’nin 28. Dönemi için 15 partiden 600 milletvekili seçildi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine birinci turda 4 aday katıldı neticede ikinci turda Sayın Recep Tayyip Erdoğan yüzde 51.91 OY alarak cumhurbaşkanı seçildi. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da yüzde 48.09 OY aldı. Bu seçimin bizatihi kendisi ve alınan sonuçlar çok değerlidir.
BENCE
Bu sonucu çok önemsiyorum. Demokrasi varsa ümit var demektir.
Bu seçimin yapılmasına emek veren herkesi ve her kurumu kutluyorum ve sandığa giden her vatandaşımıza teşekkür ediyorum.
Ancak vatandaşlar olarak bugün bir ekonomik felaket yaşıyorsa, hayat pahalılığı altında eziliyorsak, bir hafta içinde her ürüne yaklaşık yüzde 50 zam yapılıyorsa ve her geçen gün değerini kaybeden varlıklarımızı kaybetmek korkusu ile yaşıyorsak, bunun müsebbibi bu iktidardır; hatta bizatihi Sayın Cumhurbaşkanı’nın 2021 Eylül ayında yaptığı “naas var nas, sana bana ne oluyor” efelenmesidir.
Bunun hesabını sorması gereken muhalefet partileri ne ile meşguller?
Her akşam televizyon haberlerinde ve tartışma programlarında Anamuhalefet Cumhuriyet Halk Partisi’nde “değişim olacak mı olmayacak mı” tartışmalarını seyretmekten gına geldi, gerçekten bıktık. Sayın Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, hiçbir şey olmamış gibi televizyonda Cumhurbaşkanı’na meydan okuyor, “Sandığı koysun tekrar seçim yapalım, seçimi kaybeder” diyor. Şaka gibi. Toplumun aklıyla sanki alay ediyor.
Diğer muhalefet partisinin Genel Başkanı Sayın Meral Akşener ise seçim sonuçlarının suçunu teşkilatlarına, yol arkadaşlarına yükledikten sonra, “Bugün Türkiye'de muhalefeti bir şamar oğlanına çeviren tutum var. Sürekli özeleştiri vereceksiniz, Muhalefet bu geçmiş hesaplaşmasıyla maalesef baş başa bırakılmıştır" diyerek içinde bulundukları zavallı durumu samimiyetle itiraf ediyor.
Bunlar mı vatandaşa ümit olacak, iktidardan millet adına hesap soracak muhalefet partileri?
“Kıyametler kopuyor zavallı yüreğimde”
Muhalefetin sefaleti felaketimiz olacaktır!