İ. Bülent Çelik
Mesele şu: “YKS değil biz seçelim!”
Püskevit abi yine önden fişekledi.
“Kaldırın şu üniversite sınavlarını, öğrenciler bunalmasın!”
Söylerken kolay da kazın ayağı öyle mi?
Tabi ki değil!
• • •
İşte; “dünyada uygulama böyle, Amerika’da şöyle, Almanya’da şu şekilde, Japonya’da bu şekilde…”
Bir sürü şey söylenecektir.
Her ülke kendi nüfus-istihdam-üniversite oranına, kendi koşullarına göre bir “adalet” oluşturmuş.
Onları boşverin!
Burası Türkiye!
Üniversite sınavlarını kaldırmak şu anda Türkiye’ye uyar mı ona bakın!
• • •
Keşke sınavlar hiç olmasa..
Ama diğer koşulları uygun hale getirmeden üniversite sınavını kaldıramazsınız!
Barajın kapaklarını açabilmeniz için suyun gideceği yolu önceden organize etmiş olmanız gerekir.
• • •
Şu aşağıdaki basit gerçeği
değiştiren bir eğitim ve istihdam
devrimi yaptınız mı?
2,5 milyon sınava giren öğrenci var.
İş garantisi varmış gibi görülen tıp fakülteleri ve benzeri düzeydeki mühendislik fakültelerinin kapasitesi bu öğrencilerin ancak yüzde 7’sini alacak durumda.
Yani yarış aslında öncelikle bu yüzde 7’ye girme yarışı.
• • •
Şöyle düşünün.
Müthiş bir sağanak yağmur yağıyor.
2,5 milyon insan yağmurdan kaçıyor. Ancak bu insanların sadece yüzde 7’sini ıslanmaktan kurtaracak kadar bina var!
• • •
Ya herkes aynı anda start alacak; iyi hazırlanmış olanlar, daha iyi koşanlar, bu sağlam binalara girecek.
Ya da önce gelene bakılmadan, kapıda, bina sahipleri istediklerini seçerek içeri alacaklar!
• • •
Şu anda birincisini yapıyoruz.
Püskevit abi ikincisini öneriyor.
Sonuç değişmeyecek. ıslanmaktan kurtulan insan sayısı aynı kalacak.
Sadece içeri girenler kapıdaki abiler tarafından seçilecek…
• • •
Kapıdaki seçici abilerin kim olduğunu biliyoruz!
Üniversitelere personel olarak eşlerini, yengelerini, gelinlerini, çocuklarını dolduran rektörler!
Arınazda, öğrencileri de aynı parametrelerle seçmemeleri için bir sebep söyleyebilecek var mı?
Bugün sana yarın rakibine..
Bu iktidar gidecek, yarın başkası gelecek!
İktidar partilerinden üyelik referansı ile gelenlerin elbette ki önceliği olacak.
Üniversite giriş prosedürü, Cumhurbaşkanlığı sisteminin diğer prosedürlerine uyumlu hale getirilecek!
• • •
Mesela Boğaziçi’ne girecekleri Melih Bulu belirleyecek.
Böylece sosyal medyada Reis’in videolarının altına “oy yok!” yazan alfa kuşağı Ak Parti gençlik teşkilatlarının yolunu tutacak.
Hayal bu!
Daha fazla bir şey söylemeye gerek var mı?
Dil bilen kapıcılar
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul’un faydalarını sayarken, projenin ‘istidamı da arttıracağını’ söyledi.
Elhak doğrudur!
Haydi gençler, şimdiden Arapça öğrenmeye!..
Katarlılar’ın apartmanlarına dil bilen kapıcılar lazım olacak!
Artık doğalgaz bulmayalım ne olur
Cumhurbaşkanı müjde var dedi!
Heyecanlandık!
“Karadeniz’de zengin doğalgaz yatakları bulduk!” deyince çok sevindik.
Sonra çok geçmeden doğalgaza bir zam geldi.
“Olsun!” dedik. Nasılsa artık membası bizde!
• • •
Derken “ek bir rezerv bulundu!” müjdesi geldi.
Yine sevindik!
Ardından bir zam daha geldi!
Yine “olsun!” dedik.
Nasılsa kuyu bizim değil mi? Zamanla ayarlanır…
• • •
Sonra bir müjde daha geldi!
Zıpladık!
133 milyar metreküplük ilave bir rezerv daha bulduk dediler.
Toplam keşfimiz 540 milyar metreküpe ulaştı diye bayram yaptık.
Sonra bir zam daha geldi!
Bir zam daha, bir zam daha…
• • •
Geçen yılın Ağustos’undan, yani Karadeniz’de doğalgaz buluşumuzdan bu yana yedinci zam da önceki gün geldi.
Yeni zam oranı yüzde 12 dediler, ki biz bu zammın hemen öncesi iyi bir rezerv bulunduğunu anlamış olduk.
Ama artık lütfen!
Bir iki yıl doğalgaz filan bulmayın ne olur!
Kötü para, iyi parayı kovar
2008 yılından bu yana 6 kez varlık barışı yapıldı ve yedinci kez, bu yılın sonuna kadar uzatıldı.
• • •
Diyeceksiniz ki “yahu barış barış diyorsunuz! İşte bu da bir barış!
Varsın uzatılsın?”
Ama bu barış bildiğiniz barışlardan değil!
Varlık barışı: ülkeye kötü parayı çağırmanın janjanlı ismi!
Kötü para, kara para, nasıl kazanıldığı açıklanamayan para, adına ne derseniz deyin; ülkeye güç bela yatırım için getirdiğiniz iyi parayı kovar!
• • •
Öte yandan, hem muhalefetin, hem de aklı başında ekonomistlerin belirttiği gibi bu paraya Türkiye’nin ihtiyacı gerçekten de yok!
Bulunduğu coğrafyada hem nüfus hem de ekonomi olarak ikinci büyüklükte, 200 milyar dolar ihracatı olan bir ülkenin 1-2 milyar tutarında tanımsız, sıkıntılı parayla düze çıkması mümkün değil!
O halde neden, sadece üretimsiz, çelimsiz ada devletlerinde, kaçak para cennetlerinde mutat olan bu yöntem bizde de sürekli hale getirildi?
• • •
Bu paraya sadece, bu modeli bir kolay çıkar aracı olarak kullanmaya alışmış siyasetçilerin ihtiyacı var.
Çünkü:
Bu para komisyonculuğu besler!
Bu para avantacılığı besler!
Bu para rüşveti besler!
Bu para mafyayı besler!
Bu para, uyuşturucu ticaretini, kumarı, kaçakçılığı besler!
Bu para kimilerine, Mevlana’nın felsefesine bile tornistan yaptırtır:
“Gel gel kim olursan ol yine gel!
İster pudra şekerci ol ister peynirci,
İster yeşile tapan ol yine gel!
Bizim tezgahımız ümitsizlik tezgahı değil,
“hallederiz!” tezgahıdır.
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan,
bin kere yolsuzluk yapmış olsan da yine gel!
Yeter ki boş gelme!”
dedirtir!