Haldun Solmaztürk
Meclis açıldı.! Artık yürütmeyi denetleyeceklermiş…
Malum bizim meclis Nisan başından beri—seçim sonrası kısa bir süre hariç—fiilen tatildeydi…
Avrupa Parlamentosu (AP) 25 Temmuz-21 Ağustos arasında ‘dört hafta’ tatilin ardından iş başı yaptı ve diğer işler yanında 13 Eylül tarihli ‘Türkiye’ kararını da görüştü ve oyladı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) dün açıldı; açılışta Cumhurbaşkanı da konuştu.
Diyor ki, Avrupa Birliği’nin “Artık iyice lafta kalan tam üyelik sürecini sonlandırma” gibi bir niyeti varsa “Kopenhag kriterlerini Ankara kriterleri yapıp” yola devam edecekmişiz…?
Keşke o dediğinin ne anlama geldiğini bilse de yapsa—yapabilse…!
Üç ay önce NATO zirvesinden dönerken "AB üyelik sürecimizin canlandırılması, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, vize serbestisinde mesafe alacağımıza inanıyorum" diyordu. Ursula von der Leyen (AB Komisyonu Başkanı) sözde “Olumlu bazı şeyler” söylemişti.
Ama geçen ay Amerika’ya giderken, “Çok açık, net, Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde” idi. İki gün sonra dönerken – birileri ne dediyse – bu sefer de “Türkiye-AB ilişkilerinin yeniden canlandırılması için bir fırsat penceresi açıldığını” görüyordu.
Belli ki ‘yürütmede’ ciddi bir algı hatası, yanlış anlama ve kafa karışıklığı var.
Aslında AP ‘üyelik’ sürecini sonlandırıyor, ‘gerçekçi’ bir işbirliği çerçevesi öneriyor.
Önerdikleri şey ‘tam üyelik’ yerine Stratejik Ortaklık…!
Avrupa Parlamentosu, 27 AB ülkesini temsil eden 705 milletvekilinden oluşan yasama organı ve ‘13 Eylül 2023’ tarihi kararı Avrupa Komisyonu’nun 12 Ekim 2022 ‘Türkiye Raporu’ üzerine…
Komisyon raporu “Demokratik kurumların çalışmasındaki ciddi aksaklıklara” dikkat çekmişti. Parlamento yürütmeyi denetleyemiyordu, yargı bağımsızlığını yitirmişti, tüm siyasi güç merkezileşmiş, Cumhurbaşkanı’nda toplanmıştı.
AP Dışişleri Komisyonunun taslak ‘Türkiye Raporu’ 30 Mayıs’ta—seçimlerden iki gün sonra—açıklandı. Yani Erdoğan NATO zirvesine giderken de dönerken de aslında bunları biliyordu.
Daha 18 Temmuzda AP genel kuruluna sevk edilen Dışişleri Komisyonu raporu 13 Eylül’de 434 kabul, 152 çekimser oya karşılık ‘18 ret’ oyuyla kabul edildi.
Yani Erdoğan geçen ay Amerika dönüşünde “İlişkilerin yeniden canlandırılması için bir fırsat penceresi açıldığını” söylerken sürecin de raporun içeriğinin de kararın da farkındaydı.
Bütün bunlar olurken yasama yani TBMM ne yapıyordu…?
TBMM Avrupa Birliği Uyum Komisyonu 2003 yılında kuruldu. Görevi, Türkiye'nin AB katılım sürecine ilişkin gelişmeleri izlemek, her yasama yılı sonunda bu gelişmelere ilişkin bir raporu TBMM ve yürütmenin bilgisine sunmak, AB süreci konusunda kamuyunu bilgilendirmek…
Komisyon son altı yılda—2017’den 2022’ye—toplam beş kez, ortalama yılda bir toplanmış…
Son toplantısı 10 Kasım 2022 günü ve 2 saatliğine… Hepsi bu.!
Yani ne gelişmeleri takip etmiş ne de kamuoyunu o gelişmeler konusunda bilgilendirmişler.!
Kuruluş kanununda öngörülen yıllık raporu ise yirmi yıldır hiç vermemişler…!
O raporları ne ‘yürütme’ ne de ‘Meclis Başkanı’ talep etmiş; herkes kulağının üzerine yatmış…!
Ama düzenli olarak AB Parlamentoları Avrupa İşleri Komiteleri Konferanslarına katılmak üzere Viyana, Bükreş, Helsinki, Zagreb, Paris dolaşmışlar—hiç aksatmadan.!
Şimdi—28. Dönemde—AB Uyum Komisyonu’nun yeni bir başkanı var
Başkan Bey 1970 doğumlu, Lahor Üniversitesi elektrik-elektronik mezunu, iş insanı…
Lahor, Pakistan’da bir şehir…!
Zaten kendisi de Pakistan, Hindistan, Nepal, Afganistan’da çalışmış. Sonra partiye girmiş, 2007-2018 arası kesintisiz milletvekili—şimdi yine öyle…
Kendi iddiasına göre ‘yedi dili çok iyi bilen’ vekilin, nedense—ant içme dışında—dört yılda toplam üç genel kurul, iki de komisyon konuşması var—hiçbirinin de AB’yle ilgisi yok…!
Şimdi kendisini AB Uyum Komisyonuna ‘başkan’ yaptılar…
Meclis Başkanı dün “Komisyonların çok iyi çalıştırıldığı, yasama ve [yürütmeyi] denetleme fonksiyonunu yerine getiren” yeni bir İçtüzük ihtiyacını anlatıyordu.
Kendisine sormalı:
AB Uyum Komisyonu’nun yirmi yıldır açıkça verilmiş görevleri yapmasına İçtüzük mü engeldi?
Meclis Başkanlarının o raporları isteyip Genel Kurul’a getirmesine İçtüzük mü engel oldu?
Yürütme yirmi yıldır böyle yalpalarken ve şimdi de bu kadar önemli bir konuda ‘kafasına göre takılırken’ Anayasa’nın zaten öngördüğü ‘denetleme’ görevi yeni mi aklınıza geldi.?
Yeni İçtüzük—ve Anayasa—nasıl bir mucizeyle (!) bunları düzeltecek…?
Bir anlatsa da anlasak.!