KAPANAN KONSOLOSLUKLAR ve ASKIDA İLİŞKİLER

Türkiye’de bazı NATO üyesi ülkelerin (İsviçre hariç hemen hepsi NATO üyesi ülkeler), Türkiye de kendileri gibi bir NATO üyesi olmasına rağmen, belli bir istihbarat almalarına rağmen, Türkiye’yle paylaşmadıkları ve bu istihbari bilgileri istişare etmeden doğrudan konsolosluk kapatma eylemine girişmeleri çok dikkat çekici gelişmeler olarak değerlendirilebilir.

Özellikle bunu Türkiye - ABD ilişkilerinde de test edebiliyoruz. Daha on gün önce yayınlanan Kongre Araştırma Biriminin 26 sayfalık (Turkey / Türkiye: Backround and U.S. Relation in Brief), Türkiye: Arkaplanı ve Birleşik Amerika İlişkileri başlığı altında somut olarak görmek mümkün.

Her ne kadar Türkiye’de hak ettiği ilgiyi görmese de rapor oldukça çarpıcı. Türkiye ile S-400 ve PKK/YPG konusundaki yaklaşım farklılıklarının devam ettiğini, hatta bu farklılıklar daha keskin bir yol ayrımına gittiğinde Güney Kıbrıs (Onlar Kıbrıs Cumhuriyeti diyor), Yunanistan ve Ürdün’de, Türkiye’deki NATO ve ABD üslerinin fonksiyonel görevlerini ikame edecek yedeklemelerin yapıldığını bile ifade ediyorlar.

Bu itibarla Türkiye - ABD ilişkileri sadece yukarıda bahsedilen başlıklar dışında

1 - Rusya’nın Batı ambargosu altında olduğu böyle bir dönemde, Türkiye’nin Rusya ile enerji ve finans alanındaki işbirliğinin rahatsız edici boyutta olduğunu;

2 - Suriye ile yeniden bir araya gelerek bir barış sürecinin tanzim edilmesi ve bunu Rusya’nın öncülüğünde gerçekleşecek olması ABD’nin arzu etmediği bir süreçtir.
Zira Türkiye’nin desteklediği SMO (Suriye Milli Ordusu) ve ABD ile İsrail’in de Esad’a karşı denge unsuru görüp zımnen desteklediği radikal/cihadist grupların bölgeden çıkarılması belli ki ABD’yi uzun vadede (belki de orta vadede) bölgeden tecrit edecektir.

Bu bağlamda ABD, Rusya-Ukrayna savaşının bahanesiyle Biden dönemiyle birlikte trans-atlantik ilişkileri yeniden canlandırmak istemektedir. Bunu da Fransa ve Almanya’nın çoğu kez şiddetli itirazlarına rağmen şu ana kadar büyük ölçüde başardı.

Rusya’nın Kuzey Avrupa tarafından çevrilmesi (containment) İsveç ve Finlandiya ile tamamlanacaktı.

Türkiye, aranılan terör listesindeki kişilerin isimlerini sundu. Karşılık göremeyince (veya Türkiye’nin hassasiyeti yeterinde anlaşılmayınca) süreç kesintiye uğradı.

İşte konsolosluk kapatılma hadiselerinin başlayışı da ABD tarafından bir istihbarata dayalı olarak oluştuğu varsayımıyla harekete geçirildi. Bu ülkelerin sayıları 6’yı buldu.

Tam ne olduğu açık kaynaklardan anlaşılmasa da ülkemizde bakanların kendi görev alanı dışına çıkan konularda açıklamalar yapmaları da oldukça ilgi çekici.
Eğer özellikle İçişleri Bakanının yaptığı açıklamalar,

1 - Hükümet talimatlarının dışındaysa, talimat dışı politik mecralara girilmesi tadilatı zor olan neticeler de doğurabilir.

2 - Elinizdeki istihbari bilgiler net ve somut ise derhal “istenmeyen kişi” (persona non grata) ilanıyla büyükelçiyi geri çekmeye zorlayabilirsiniz.

Ancak anlaşılıyor ki ABD’nin bu açıklamaları ile fazla komplo teorileri kurgulamak beyhude bir çaba olur.

ABD’nin derdi, biat etmeyen Türkiye…

Trans-atlantik kümesi içinde periferik tüm ülkeleri merkezden gelecek talimatlar ile yönetmek istiyor.

2020 NATO Zirvesi’nde Rusya düşman, Çin rakip idi. 2021 zirvesinde hem Rusya hem de Çin düşman ilan edildi.

Bu çerçevede Türkiye’nin bölgedeki manevra alanlarını marjinal görüyor ve 27 senatör kongreye mektup sunarak F-16’ların Türkiye’ye verilmemesini talep ediyor.

Türkiye’de NATO’dan çıkışın tartışıldığı bir iklimde, askıya doğru giden Türk-ABD ilişkileri ve yine askıya hazırlık yapılan Türk-AB ilişkileri sahnede yerini alıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mithat Baydur Arşivi