İ. Bülent Çelik
Kanun hükmünde kararname!
Şimdilerde, Dünya’nın 1.5 milyon kilometre uzağına gönderilen James Webb teleskobu, oradan pırıl pırıl, “geçmişimize ait fotoğraflar” gönderiyor.
● ● ●
Yaş mevhumunu, bizim zaman ölçü birimlerimizden ‘yıl’ ile, yani ‘Dünya’nın güneş etrafında bir tur dönme süresi’ ile ifade edecek olursak, Evren 13.8 milyar yıl yaşında.
● ● ●
Güneş 4,5 milyar yıl önce oluştu.
Samanyolu Galaksisinde, Galaksinin merkezine 30 bin ışık yılı uzaklıktaki bir köşesinde…
● ● ●
Öyle bir galaksi ki, bizim Güneş gibi 200 milyar yıldızdan oluşan ve kendi etrafında bir dönüşü 50 milyon yıl süren dev bir gökada!
● ● ●
Dünya da, hemen hemen Güneşle aynı zamanlarda doğdu ve Güneş’in peşine takıldı!
Yazıyla, dört bin beş yüz tane ‘1 milyon yıl’dan beri; başlarda daha hızlı; şimdilerde ise biraz daha yavaş olmak üzere, Güneş’in etrafında dönüp durmayı iş edindi!.
● ● ●
Bruno, 1599’da, yani neredeyse daha dün; “Ağalar, Dünya, Güneş’in etrafında dönüyor!” dediği için Engizisyon mahkemesi tarafından yakıldı. Hem de meydanda ve halkın önünde!..
Bruno alevler içinde yanarken, Dünya, alevler içindeki Güneşin etrafında dönmeyi sürdürüyordu.
● ● ●
Dünyada yaşam, 3,5 milyar yıl önce başladı. Bütün bildiklerimize rağmen, yaşamın kaynağı, bilimin en çözülmemiş gizemlerinden biri oldu.
● ● ●
İlk atamız, bundan sadece 3,5 milyon yıl önce ayağa kalktı.
Milyonlarca yıl dünyanın efesi olan ve gittikçe zekileşmeye başlayan dinozorların 70 milyon yıl önce aniden yok olması sayesinde bu fırsatı bulduğumuz iddia edildi.
● ● ●
İlk tuvalimiz olan mağara duvarlarına resim çizmeye ise şunun şurası, 30 bin yıl önce başladık.
10 bin yıl önce bir yerlere yerleşmeyi, buğdaydan ekmek yapmayı öğrendik!
● ● ●
Taa 3,5 milyon yıldan bu yana yatay bir şekilde gelen eğriyi fişekleyip grafiği dikleştiren bir buluşu bundan 6 bin yıl önce yaptık.
Yani yazı yazmayı icat ettik!..
● ● ●
Lan, bunun için mi diye ağlayası geliyor insanın!
Çalıyoruz diyen esnafa niye kızıyorsunuz?
Devlette liyakat var mı ki esnafta basiret olsun?
● ● ●
-Aşırı yağış yüzünden oğlunun açık hava düğünü yarım kalan bir meteoroloji müdürünüz olursa;
● ● ●
-Cehalete güzelleme yapan, cahil, eğitimsiz insanların ferasetinden bahseden ama maaşını insanları eğitip cehaletten kurtarmak faaliyetine karşılık alan profesörleriniz olursa;
● ● ●
-Siz önden yıkın hukuk peşinden gelir diyen bir içişleri bakanınız olursa;
● ● ●
-Kendi bakanlığına dezenfektan satan ticaret bakanınız olursa;
● ● ●
-Kendi turizm şirketine otel yeri ayarlayan turizm bakanınız olursa;
● ● ●
-Koronaya karşı en büyük silahımız ona yakalanmamak diyen bir sağlık bakanınız olursa;
● ● ●
-Yaptırdığı yıllık bütçe altı ayda biten, am hedefin yarısını tutturduk diye övünen bir cumhurbaşkanınız olursa;
● ● ●
-Paramız dibin dibinde, korkmayın daha fazla düşmez diyerek piyasaya cesaret pompaladığını sanan çorapçılıktan gelme bir maliye bakanınız olursa;
● ● ●
-Alavere dalavere ile kazandık” diyen ve bu cümleye salondan alkış alan iş adamınız olursa,
“Tabi ki çalacaklar, çalmayan mı var? hepimiz çalıyoruz!” diyen esnafınız olur.
Adama niye kızıyorsunuz?
Haftanın hesap soranı
Xanax nic’li twitter fenomeninin paylaştığı bir video ekli tweet!
Bir hanım kızımız, ağlamaklı bir sesle yayın açmış, takipçisine hesap soruyor:
“Madem evlenmeyecektin;
● Neden takip ettin?
● Neden storilerime alev attın?
● Neden mesajları kalpledin?
● Vee en önemlisi neden dört tane ‘n’ ile ‘günaydın’ yazdın?
● ● ●
Hadi buyrun bakalım!
Hayır dalga geçmiyorum! Örnek olsun diye altını çiziyorum!
Şu kadar net parametreli, kenarı köşesi belli. çerçevesi net bir hesap sorma işini, misal fındık üreticisi iktidara yapabildi mi?
Yapabilse fındık fiyatı 54 lira mı olurdu?
KPSS
Zaten mülakatlarda istediğiniz kişileri, yani kendi adamlarınızı işe almıyor musunuz?
Alıyorsunuz!
Peki birader, üstüne soruları niye çalıyorsunuz?
El cevap: El alışkanlığı!
Cezaevleri iş yeri mi?
“Non bis in idem”
Roma Medeni Hukukuna dayanan kadim bir kuraldır.
“Bir suça iki ceza olmaz!” mealinde latince evrensel bir hukuk kuralı!
● ● ●
Cezaevine düşen hükümlülere elektrik faturası ödetilmesi ayrı bir huhuk garabeti!
Adamı bir suçtan yargılayıp, diyelim ki haklı olarak hapsediyorsun. Çalışma, para kazanma dahil bütün özgürlüklerini elinden alıyorsun.
Sonra da cezaevinde kullandığı elektriğin parasını istiyorsun?
● ● ●
Bu bir garabetken, bu ücretlendirmeyi hane sarfiyatı değil, onun en az iki katı olan “işyeri sarfiyatı” üzerinden bedellendiriyorsun!
Bu da katmerli adaletsizlik!
● ● ●
Gerçek Adalet, “Yaa bunlar zaten suçlu, vur gitsin!” prensibini tanımıyor!
● ● ●
Ama uygulamada öyle büyük adaletsizlikler var ki, yüksek elektrik faturası yüzünden çayını demleyemeyen, yemeğini yapamayan hükümlülerin adalet talebi arada kaybolup gidiyor!
● ● ●
Yarın o hücrelerde, kimin ucuz elektrik ihtiyacı olacak belli değil! (bkz:fetöcüler)
O halde, onlara, yeni kaybettiğimiz İlhan İrem’den gelsin!
“Anlatsam dinler misin / Yine de sen bilirsin!
Haftanın sözü:
Zulümden daha kötüsü, o zulmü kanıksamaktır!
Prof. Emre Kongar