Alaaddin Dinçer
Jeoloji/Jeofizik Zorunlu Ders Olmalıdır
Ülkemiz bir deprem ülkesi. 81 ilden 67 tanesi 1, 2. ve 3. derece deprem riski olan faylar üzerinde kurulmuş. Sadece iller değil ilçeler ve köylerde aynı risklerle karşı karşıya. 1977’den bu yana eğitim tarihimize bakıldığında ne jeoloji ve jeofizik bilimlerine ders olarak, ne de müfredat içeriklerinde jeoloji ve jeofizik ile ilgili yaygın bilgiye rastlamak mümkün. Sadece depremlerden ve korunmanın öneminden yüzeysel olarak bahsedilir ve göstermelik tatbikatlar ile süreç geçiştirilir. Oysa Dünya’nın özellikle de Yerkürenin üzerinde yaşadığımız dış kabuğunu oluşturan katı maddesini “taş küre”nin içeriğinin yapısını, fiziksel özelliklerini, tarihini, yer kabuğunu şekillendiren süreçleri anlatan bilim dalı olan jeoloji bilimi ile yer fiziği ya da yer bilimi olan jeofizik bilimini ortaokul sıralarından başlayarak öğretmemiz gerekmekte.
Herkese Bilim Teknoloji Platformunun internet sitesinde Jeoloji Yüksek Mühendisi, Tıbbi Jeoloji Uzmanı, Dr. Eşref Atabay, Jeoloji Bilimini ve Jeolojinin Ülkemizde ders olarak okutulma tarihine ilişkin makalesinde, şöyle diyor:
“Jeolojimi bilimi, deprem, tsunami, volkan patlaması, sel, su taşkını, heyelan, zemin sıvılaşması, çökme, kaya düşmesi, çığ, göktaşı yağmuru, erozyon, çölleşme, toz fırtınaları gibi doğa tehlikelerini inceleyerek, araştırarak insanların yaşamlarının tehlikeye girmemesi için sezinleyip, görerek önceden uyarı görevini yapar. Yaşam boyunca hayatta kalma mücadelesi içinde tek çare, yerkürenin devam eden evrimini doğru anlamak ve ona uyum sağlamaktır. Bu da jeoloji bilimini anlamaktan geçiyor. Bilim her zaman gerçeği aramaktır Jeoloji de. Bilim dışı yapacağımız her şey bizler için potansiyel bir tehlikedir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında jeoloji her lise öğrencisine 3 yıl boyunca zorunlu bir ders olarak okutulmuştur. 1929’da jeoloji, 1931 ve 1932’de yeni jeoloji, 1941, 1952, 1955’de jeoloji okutuluyordu. Liselerde jeoloji dersi müfredattan kaldırılmadan önce 1972, 1973, 1974, 1975, 1976 ve 1977’de jeoloji ders kitapları vardı ve seçmeli olarak jeoloji dersleri veriliyordu. Jeoloji dersi önce seçmeli ders haline getirildi, sonra coğrafya dersi kapsamına alındı ve en sonunda da müfredattan tamamen çıkartıldı. Burada amaç belliydi.
Gezegenimizin devam eden evrim gerçeğini yok sayarak, evrimsel düşünceye set çekmekti. Doğal afetler, doğanın kendi iç dengelerinin olağan sonuçlarıdır. Gerekli önlemler alınmadığında çok ürkütücü sonuçlara yol açar. Karşılaşılan kayıpları en aza indirgemek, bilimsel temelde bilinçli bir planlama, hazırlama ve yerleşimi zorunlu kılar.”
Yaşadığımız bu büyük felaketler gecikmeli de olsa Jeoloji/jeofizik bilimlerinin zorunlu ders olarak okullarda okutulmasını gerekli kılmakta. İlgisiz ve gereksiz, yaşamda hiçbir karşılığı olmayan yığınla bilim dışı dogmatik bilgi ile çocuklarımızın beyni yıkanırken, bu denli önemli bilim alanları öğretisinden uzak durulmasını en hafif anlatımla akıl ve bilim karşıtı olmakla açıklayabiliriz.
Okullarda bu bilim alanlarıyla ilgili eğitim ve öğretim yok düzeyindeyken, yükseköğretimde de tablo bundan farklı değil. YÖK Program Atlasında yer alan bilgilere göre, Jeoloji/Jeofizik ve Maden Mühendisliği binlerce program arasında ancak 28 programda kendine yer bulabilmekte. Bu üç bilim dalı, 204 üniversitenin 28’inde kendine yer bulurken, bunların tamamına yakının eski tarihlerde kurulmuş devlet üniversiteleri olması dikkat çekmekte. 28 üniversitede, maden mühendisliğine 12, jeoloji mühendisliğine 10 (2005’te bu sayı 27 idi) jeofizik mühendisliğine 6 program ayrılmakta. Ayrılan kontenjan sayıları 9 üniversitede dolarken, 19 üniversitenin kontenjan sayılarının dolmadığı görülmekte. Maden mühendisliğine ayrılan 400 kontenjanın 107’si, jeoloji mühendisliğine ayrılan 293 kontenjanın 48’i, jeofizik mühendisliğine ayrılan 138 kontenjanın 49’u boş kalmakta. Kontenjanları dolan üniversiteler; Maden mühendisliğinde, Dokuz Eylül 41, Hacettepe 62, İTÜ 62,ODTÜ 52 kontenjan. Jeofizik mühendisliğinde İTÜ 62 kontenjan. Jeoloji mühendisliğinde Ankara 41, Hacettepe 52, İTÜ 62, ODTÜ 62 kontenjan.
Jeoloji, jeofizik ve maden mühendisliği program kontenjanlarının dolmamasının/ilgisizliğin pek çok nedeni bulunmaktadır. Mezunların kamuda ve özel sektörde istihdam olanağı bulmaması nedenlerin ilk sırasında yer almakta. Bununla birlikte bu alanların gereksizliği üzerine toplumda oluşan olumsuz algı ile birlikte ülkeyi yönetenlerin duyarsızlığından söz edebiliriz.
Sonuç olarak, önümüzdeki dönemde yapılması gerekenler üzerine öneriler. Ekoloji, ekonomi, sağlık, dijital okuryazarlıkla birlikte jeoloji/jeofizik okuryazarlığının ders olarak okutulması için gerekli planlamalar yapılmalı, program içeriklerinin hazırlıklarına zaman kaybetmeden başlanmalıdır. Başlangıç olarak, ortaokullarda Sosyal Bilgiler dersine jeoloji ve jeofizik ile ilgili bölümler eklenmeli, liselerin 9.sınıflarında jeoloji, 10.sınıflarında jeofizik zorunlu ders olmalıdır. Her iki ders içinde öğretmen yetiştiren kurumlarda programlar açılmalıdır. Gerek kamuda gerekse özel sektörde istihdam olanaklarını genişletecek tedbirler alınmalıdır. Temel bilimlerde olduğu gibi bu programlara da tercihlerinin ilk beş sırasında yer verenlere çeşitli teşvikler (Burs, ücretsiz barınma, kredi gibi) verilmelidir. Bunlar gerçekleştiğinde doğal olayların “kader planı” değil, bilimin ve evrimin kendi döngüsü içinde meydana gelen olağan olaylar ve olgular olduğunu gelecek nesiller bilince çıkarma fırsatı bulacaktır.