İ. Bülent Çelik
İşte, yarın sokağa çıkma yasağı bitiyor!
Yani aslında bu gece 12’den sonra sokağa çıkmak serbest de, o saatten sonra sokağa çıkıp ne yapacağız? Bizim açımızdan fiilen yarın sabah uyandığımız saatten itibaren, ne bileyim, saat 11’den sonra sokağa çıkmak serbest.
Peki, soruyorum! Değdi mi o kadar arbedeye, curcunaya, kavgaya, strese, kalp çarpıntısına?
Değmedi!
Yarın sabah dışarı çıkmak serbest hale gelince, hepimiz yine önceden olduğu gibi huzur içinde evlerimizde oturabiliriz!
• • •
Bizim açımızdan aslında sokağa çıkma yasağı filan olmadı.
Sokağa çıkma yasağı ile birlikte, “sokağa
çıkma” olayı oldu!..
Yani ne demek istiyorum!
Biz zaten otuz gündür sokağa çıkmamıştık!..
Benim iki-üç günde bir “pusatlarımı kuşanarak”, büyük bir dikkat ve paranoid bir itina
içerisinde, yüz metre ilerideki markete gidip,
sadece kasiyer Recep ile maskeler arkasından,
o da, en alt protokolden ödeme iletişimimizi
tamamlayıp, toplam onbeş dakikalık bir süre
içerisinde eve dönmem dışında sokak ile hiç bir
ilişkimiz kalmamıştı..
Neredeyse alışveriş paketlerinin sterilizasyonu işlemleri dışında balkona bile çıkmıyorduk..
• • •
Ancak, bir anda her şey değişti.
Misal, bizim evde olay şöyle gelişti:
Yine kavgalı, gürütülü, rekabet ve entrikanın
cirit attığı hepi topu bir üç kişilik okey partisi
sürecindeyiz. Hatta, sonraki beyanlara göre
nasıl oluyorsa üçümüz de okeye dönüyoruz..
Televizyon da açık!
“Büyükşehirlerde sokağa çıkma yasağı ilan
edilmiştir!” anonsunu duyar duymaz sandalyeler, ıstakalar devrilerek kapıya fırladık!..
Beş dakika içinde kendimizi amaçsızca
sokakta bulduk.
Adeta deprem anonsu gibi birşey algılamıştık!..
Sanki hafazanallah ev yıkılacak!
Oytun Hoca’dan biliyorum. Bizde belli ki
“Amigdala” ırsi olarak büyük!.. Ya da küçük!.
Her neyse!.. Bir anda önlem baskısı frontal lobu
çepeçevre sarmış, adrenal bezleri kan damarlarımıza yoğun miktarda adreno bilmemne
pompalamış ve bizi dışarı uğratmıştı!.
Yani tıbbi açılımı her neyse de, Türkçesi şu
ki: “tabanlarımız popomuza vura vura acilen
fıyttık!”
• • •
Sonra dışarıda hemen bir araya gelerek bir
eylem planı yaptık.. Tabi o kadar da boş değiliz!
Kızım, ekmek peşine düşme görevini aldı!..
Ben ağır olması hasebiyle su işini üstlendim!
Karım da koordinasyon görevini üstlendi.
Onbeş dakika sonra aynı noktada buluşma
kararı aldık ve saatlerimizi ayarlayıp kaybolduk..
Kaybolduk derken şahsen ben kayboldum!..
Ortalık o kadar kalabalık ve curcuna içerisindeydi ki beşeri izdihamdan sitenin karşısındaki
dönel kavşağı tanıyamaz durumdaydım. Zaten
ikinci çıkış neresi. beşinci çıkış neresi hep
karıştırırım!..
Uzatmayayım, kendimi upuzun bir kuyruğun
ortasında buldum.
Yirmi dakika kadar, santim santim ilerledikten sonra önümdeki gence:
“Delikanlı, sorması ayıp, bu ne kuyruğu?”
diye sordum!
“Sigara!” der demez, kendimi kuyruktan
dışarı attım!..
Çünkü bizde sigara içen olmadığı gibi,
sigaranın, korona bulaştığında, yoğun bakım
ihtiyacını iki buçuk kat daha fazla arttırdığını
bizzat uzmanından dinlemiştim.
İşin kötüsü ben dahil, kimsede maske de
yoktu..
Derken bir süre sonra kendimizi evde bulduk.
Ne kızım ekmek alabilmişti ne de ben su!
Benim elimde iki kutu diş macunu vardı
sadece.
Karım, koordinatör olarak: “Evde dört paket
vardı. Onlarla altı paket oldu.. Bravo!” diye
takdirlerini belirterek, diş macunu kutularını,
sterilizasyon için balkona atmamı söyledi..
Ellerimizi yıkadık, banyolarımızı yaptık, kolonyalarımızı süründük!
İnşallah virüs kapmamışızdır temennileriyle
oturduğumuzda saat gece biri geçmişti.
Tadımız kaçtığı için okeye de devam etmedik
artık…
• • •
Düşününce, kötü bir şaka gibi geldi aslında.
Şunu bir gün önceden söylemenin ya da sokağa çıkma yasağını bir gün sonradan başlatmanın ne gibi bir sakıncası olabilirdi anlamak
mümkün değil.
Hayır, bilim kurulumuz, sosyal, psikolojik
kurullarımız filan mükemmel olmasa gam
yemeyeceğim.
• • •
Hadi, bu işi yönetmede başarılı olan başka
örnek almayı şu kahrolmayası Türk gururumuza
yediremiyoruz diyelim!
E bari Kuzey Kıprıs’ı kendimize örnek alalım
birader!
Kuzey Kıbrıslı arkadaşım anlattı:
Adamlar işin başından beri salgını tıkır tıkır,
sorunsuz yönetiyorlar.
Adadır filan demeyin.. İngiltere de ada!
Daha olayı Çin’de de duyar duymaz ve “vaka
sayısı birceğez iken” hemen tüm uçak ve gemi
seferlerini iptal ettiler.
Tek hataları, dört tarafı suyla çevrili bir ada
oldukları için bu seferleri iptal edince tıbbi
malzeme tedariki konusunda oldu. Salgın yönetiminin başı..”Bir tayka! Biz şimdi buraşda,
bu minnak gancoloz ile mücadele ederiken tıbbi
malzemeyi nasıl getireceyik?
Diye sordu..
Düşünüp taşınıp o sorunu da Kuzey Kıbrıslı iş
adamlarının uçaklarıyla halletiler. Bitti gitti!
Biz ise, bu kadar darbe görmüş geçirmiş,
defalarca sokağa çıkma yasağı idrak etmiş bir
ülke olarak “bir sokağa çıkma yasağı nasıl ilan
edilmemeli!” noktasını tam isabetle bulup, öyle
de uyguladık!
Gıprıslı arkadaşım şöyle dedi: “Gardaş, hadi
size son taykada haber verirler! Peki belediye
başganlarına neyçin sürpiriz yaparlar?