Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

İstanbul’un orta yeri sinema: “Erkek olan buraya gelsin”

Geçen hafta bir Suriyeli sığınmacı İstanbul’un Bağcılar semtinde, cadde ortasına sandalyesini atıyor ve sokaktakilere şöyle bağırıyor; erkek olan buraya gelsin!

Rivayet muhtelif; elinde palası bir başka yerli kabadayı bu davete icabet ediyor ancak ahali araya giriyor, kan akması zor önleniyor. Veya bir başka sebepten Suriyeliye kızan palalı vatandaşın saldırısından kurtulan Suriyeli, palalı gittikten sonra efeleniyor; sandalyesini yolun orta yerine koyuyor ve polisin gözü önünde geride kalanların erkekliklerini test etmeye kalkışıyor(!) Tam bir sinema…

Türkiye’nin hemen her şehrinde buna benzer manzaralar hemen her gün yaşanır oldu. Kişisel tartışmaların kitlesel çatışmalara dönüştüğü oluyor, çoklu ölümler ve yıkımlar yaşanıyor.

Belediye başkanları Suriyeli sığınmacılardan kaynaklanan muhtemel tehlike ve tehditleri televizyonlarda açıklayarak devletin acil tedbir almasını istiyorlar.

Suriyeli sığınmacılar meselesi artık taşınamaz bir boyuta ulaştı. Bugün özellikle bazı şehirlerde veya büyük şehirlerin bazı semtlerinde mevcut sayıları ve gelecekte ulaşacakları nüfus yoğunlukları ile sığınmacıların bir toplumsal soruna hatta bir milli güvenlik sorununa dönüşeceği tartışılmaz bir kesinlik kazanmış görünüyor.

Suriyeli sığınmacılar, azınlık psikolojisi ile kendi değerlerini, kıyafetlerini, dillerini, örf ve kültürlerini bir kimlik ifadesi olarak inadına yaşatıyorlar. Adeta Suriye’yi Türkiye’ye taşıdılar. Çözülmesi zor sorunlar içinde yaşıyorlar, hayata ve herkese küskün, öfkeli ve çok gerginler; etraflarına saldırgan davranıyorlar. Aslında bu sonuç meselenin kendisinden kaynaklanıyor; yeni bir dünya/yaşam kurmak veya var olana uyum sağlamak çok zor. Zaman içinde uyum ihtimali de görünmüyor.

İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, bu ve buna benzer kabadayılardan bu güne kadar 20.636 kişinin sınır dışı edildiğini açıkladı. Ancak mesele bir asayiş meselesi olmanın çok ötesine geçmiş bulunmaktadır. Artık ensarlık da muhacirlik de misafirlik de bitti. Hatta özellikle Suriye hududundaki bazı illerimizde bir işgal ve istila hareketine dönüştü. 40 yıldır boğuştuğumuz bölücü terör sorunundan sonra hızla yeni bir toplumsal çatışmanın, düşmanlığın zemini hazırlanıyor.

Türkiye, yeni yüzyılın en yakıcı sorunlarından biri olan göç ve göçmen sorununun kuluçkası olmaya namzet bir ülke; Asya’dan Afrika’dan her milletten milyonlarca göçmen yurdumuza sığınmakta veya geçici sığınma yeri olarak kullanmaktadır. “Yol Geçen Hanı” olduk.

Ülkeler sınırlarını bu türlü kontrolsüz göç hareketlerinden korumak için günümüzde her türlü önlemi alıyor; yüksek duvarlar örüyor, dikenli veya elektrikli teller çekiyor, hendekler kazıyor. Geçmişte de böyle olmuş. Meşhur ÇİN SEDDİ, “Kuzey’den Gelen Düşmanları” engellemek için MÖ 221 ile MS 608 yılları arasında tüm kollarıyla birlikte toplam 21.196 km uzunluğa sahiptir. Bu gün ABD milyarlarca dolar harcayarak ülkesinin Meksika hududuna kilometrelerce beton duvar dikmektedir.

AKP İktidarı ise göç ve göçmen sorununu yok saymış, "Açık Kapı” politikası uygulayarak Suriyelileri ve Afganları ülkemize davet etmiştir.

BENCE
Bu sorunun ve bu sonucun sorumlusu AKP iktidarıdır!

AKP’nin Suriye politikası bir hesap hatası olmaktan öte bilinçli bir davranıştır; “Türk devletinin demografik yapısını değiştirerek millet kimliği yerine ümmet kimliğine dayanan yeni bir sosyoloji yaratmak amaçlandığı” görüşüne artık ben de katılıyorum.

Ortadoğu’ya demokrasi getirmek yalanıyla ABD tarafından başlatılan Arap Baharı denilen yıkımı planlayan Büyük Orta Doğu Projesi’nin (kendi ifadesiyle) Bölgesel Eş Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. “Obama ile Türkiye’nin dış politika tercihleri ve öncelikleri tamamen örtüşmektedir” diyen, sonradan dışişleri bakanı ve başbakan olan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu’dur. ABD’nin bölgemizdeki hedeflerinin ne olduğunu ve bunun için PKK ile işbirliği yaptığını Türkiye’yi yönetenlerin bilmediğini söyleyebilmek mümkün mü?

Suriye Arap Cumhuriyeti ile stratejik ortaklık kurmuş Türkiye’nin Ortadoğu’da tüm dengeleri değiştirmesi küresel güçlerin oyun planlarını bozdu. Suriye ile bir gecede düşman konumuna düşmemizin haklı ve ülkemizin geleceği açısından tutarlı bir gerekçesi olabilir mi?

Bugün bir “Milli Güvenlik Sorunu” haline gelen Suriyeli sığınmacılar meselesi bütünüyle AKP iktidarının ihaneti değilse gafletidir. Bundan herhangi bir pişmanlık da duymuyorlar. “Biz iktidarda olduğumuz sürece Suriyeliler ülkelerine dönmeyecektir” diyen Sayın Cumhurbaşkanıdır.

Ne yapılmalı?

Acilen, Rusya’nın garantörlüğünde Suriye Cumhuriyeti ile bir güvenlik ve işbirliği anlaşması yapılmalı; Suriyeli sığınmacılarin en geç bir yıl içinde ülkelerine geri dönmeleri temin edilmelidir.

Toplum olarak, bunu vadetmeyen siyasi partiyi sandıkta cezalandırmalıyız.

Aksi halde erkeklikleri test edilmek istenen gençlerimizin başı derde girecektir.

Bu milletin delisi, velisi kadar değerlidir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi