Derya Kömürcü
İmamoğlu’na Siyasi Yasak
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen hapis cezası ve siyasi yasak kararı Türkiye siyasetinin ana gündem maddesi olmaya devam ediyor. Konu çok çeşitli boyutlarıyla ele alınmış olsa da, ilk anda edinilen izlenimler üzerinden değerlendirmeler yapmak insanı yanılgıya düşürebiliyor. Dahası, bu tür kararların toplum üzerindeki etkisine dair aceleci analizler, o an için doğru görünse bile kısa sürede gerçeklikten oldukça uzak bir noktaya savrulabiliyor.
Örneğin kararın açıklandığı günün akşamı İmamoğlu’nun Saraçhane’de yaptığı konuşmayı dinleyen ve sosyal medyadaki rüzgârı hisseden biri kolaylıkla “muhalefetin cumhurbaşkanı adayı kesinlikle İmamoğlu” yorumunu yaparken, bir gün sonra aynı yerde ama Altılı Masa liderleri önünde yaptığı görece sakin konuşmanın ardından İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı konusunda daha temkinli bir değerlendirme yapabilmektedir. Tam da bu yüzden, bu türden sıcak konuları toz duman dağıldıktan sonra ele almakta fayda var.
Benzer şekilde, bu tür konuları irdeleyen kamuoyu araştırmalarının da sağlıklı bir ölçüm yapabilmesi için olayın üzerinden biraz zaman geçtikten sonra yapılmasının daha sağlıklı olduğunu vurgulayalım.
Bana göre mahkemenin İmamoğlu kararının en önemli boyutu, AKP-MHP koalisyonun iktidarda kalabilmek için yapabileceklerinin sınırı olmadığını tüm topluma göstermiş olmasıdır. Bu sınırsız cüretkârlığın ulaşabileceği boyutlara dair muhalefetin gerçekçi bir analiz yapabildiği konusunda şüphem var. Çünkü konu süratle muhalefetin cumhurbaşkanı adayının kim olacağı tartışmasına düğümlendi. Oysa bu kararın ardından gelmesi muhtemel İBB Başkanı İmamoğlu’nu “açığa alma” hamlesine karşı bugünden çok belirgin bir yol haritasının muhalefet tarafından dile getirilmesi, bu hamlenin yapılmasını imkânsızlaştıracak bir hattın çizilmesinin hayati önemde olduğu görülüyor. Benzer bir cüretkârlığın HDP’yi kapatma konusunda da sergilenebileceğini artık çok daha fazla öngörebiliriz.
İmamoğlu’na siyasi yasak kararını önümüzdeki seçime etkisi üzerinden değerlendirecek olursak, iktidar açısından yaratabileceği en önemli fayda, İmamoğlu’nun aday olup olamayacağına dair yarattığı bulanıklık bir yana, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yeniden ele geçirmek olacaktır. O yüzden “AKP büyük hata yaptı, seçmen bunu cezalandırır” umudunun ya da “bu iş kime yaradı” sorusunu takip eden komplo teorilerinin peşine takılmadan önce böyle bir kararın iktidar tarafından arzu edilen sonuçları nasıl boşa çıkarılabilir üzerine kafa yormak daha akılcı olacaktır.
Kısa vadede bu kararın Altılı Masadaki dağınıklık görüntüsünü perdeleyen, muhalefete yeni bir rüzgâr sağlayan bir etkisi olduğu görülüyor. Bu durumun, önümüzdeki birkaç ay AKP’nin oy oranındaki artışın durması ya da oy kaybı şeklinde araştırmalara yansıması söz konusu olabileceği gibi, açıklanan yeni asgari ücretin iktidarın oy oranı üzerinde olumlu bir etkisi de olabilir. Her hâlükârda İmamoğlu kararının seçime kadar uzanan uzun vadeli etkileri olup olmayacağını önümüzdeki süreçte göreceğiz.
Seçmenin bu tür mağduriyetlere uğrayan siyasetçilere özel bir sempati beslediğini geçmiş deneyimlerden biliyoruz. İmamoğlu, hâlihazırda azımsanmayacak oranda seçmenin ilgisini ve sempatisini kazanmış bir siyasetçi olarak bu karar nereye evrilirse evrilsin Türkiye siyasetinin gelecek on yıllarına damga vurma potansiyeline sahip görünüyor. Bununla birlikte, siyasi yasak kararının İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığını neredeyse imkansızlaştırdığını, muhalefetin verili yapısıyla “adaysız kalma” riskini almayacağını da görmek gerekir. Kararın çok kısa sürede istinaf mahkemesi ya da Yargıtay’da bozulma durumu söz konusu olmadığı sürece, İmamoğlu’nun aday olabilmesiyle ilgili bulanıklık, onu denklem dışına itecek gibi görünüyor.