Derya Kömürcü
İktidarın seçmen desteği gerçekten artıyor mu?
Merkez Bankası’nın faiz oranını indirme kararı aldığı eylül ayından itibaren döviz kurundaki dalgalanmalar ve Türk Lirası’ndaki değer kaybı, gündemi belirleyen temel parametrelerden biri oldu. Aralık ayında da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları ve Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararı sonrası 18 TL’ye kadar yükselen dolar, 20 Aralık’ta yürürlüğe konulan “kur korumalı mevduat” tedbirinin ardından 11 TL’ye kadar geriledi. Bu müdahale iktidar tarafından son derece başarılı ve sihirli bir dokunuş olarak lanse edilirken kamuoyunda Erdoğan ve AKP lehine olumlu bir gündem oluştuğu gözlemlendi.
Hem dövize yapılan müdahale hem de asgari ücrete yapılan yüzde 50’ye yakın zam, iktidarın oy oranında anlamlı bir artış olup olmayacağı tartışmasını beraberinde getirdi. Nitekim 2022’nin ilk verileri, AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik seçmen desteğinde bir miktar artış olduğunu gösteriyor. Bu yılın, para musluklarının sonuna kadar açıldığı, popülist politikaların tereddütsüz bir biçimde yürürlüğe konulduğu bir seçim ekonomisi yılı olacağı öngörüsüyle birlikte değerlendirildiğinde bu artış, muhalif seçmenler üzerinde merak, endişe ve panik karışımı bir duygu durumunun hâkim hale gelmesine yol açıyor.
Peki ocak ayı başında yapılan kamuoyu araştırmalarının tespit ettiği bu oy artışını nasıl anlamlandırmalıyız?
Öncelikle bu artışın konjonktürel mi yoksa yeni bir trendin başlangıcı mı olduğunu görmek gerekir. Türkiye gibi gündemin çok hızlı ve radikal bir biçimde değiştiği toplumlarda, aydan aya seçmen tercihlerinde kayda değer değişiklikler ölçmek şaşırtıcı olmuyor. Nasıl ki ağustos ayındaki yangınlar ve felaketler karşısındaki kötü yönetim ya da eylülden itibaren yaşanan ekonomik dalgalanmalar, iktidarın oy oranına hızla olumsuz etki yaptıysa durum toparlandığında ya da toparlandığı algısı yaratılabildiğinde hızlı geri dönüşler olabiliyor. Bu yüzden, aralık sonu – ocak başında ortaya çıkan tabloyu, AKP ve Erdoğan’ın ileri doğru bir sıçrayışından ziyade kasım ayındaki kayıpları geri kazandığı bir durum olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır. Bununla birlikte içinde bulunduğumuz siyasal, ekonomik ve toplumsal kaos ortamında aylık verilerden ziyade genel trendi izlemenin, çok daha sağlıklı olduğunu da vurgulamak gerekir. Dolayısıyla ekonomiyle ilgili tüm değişkenlerin belirli bir dengeye oturup seçmen tercihlerine ne şekilde yansıdığını gerçek anlamda tespit edebilmek için bahar aylarını beklememiz daha doğru olacaktır.
Yine de şu anki durumla ilgili olarak birkaç tespitte bulunmak mümkün. Birincisi, AKP ve Erdoğan’a yönelik tepkide bir azalma, destekte bir artış var, ama bu seçim kazandıracak bir artış değil. Genellikle bir partinin belirli bir sebeple seçmenlerin tepkisini çekerek kayda değer bir oranda oy kaybettiği bir ayın ardından bir miktar seçmenin geri dönmesiyle yaşanan doğal salınımın yarattığı bir artış olur. Şu an olan büyük ölçüde budur.
İkincisi, AKP oyundaki artışın muhalefet seçmeninden iktidara bir geçişle gerçekleşmediğini görmek gerekir. Geçen ay partisine öfkelenip kendisini kararsızlar ya da oy kullanmayacaklar arasında konumlandırmış bir seçmen kümesinin AKP’ye geri döndüğünü görüyoruz. Millet İttifakı’nın oy oranı düşmediği gibi MHP’nin de oy oranında bir artış gözlemlenmiyor. Dolayısıyla muhalefet bu tabloyu koruduğu, kendi yüzde 50’sinde bir erimeye izin vermediği sürece, AKP bir yükseliş trendi yakalasa da bunun cumhurbaşkanlığı seçiminde bir zafer getirmesi çok zor görünüyor.
Son olarak, 20-31 Aralık arası dönemde bir miktar sarsılmış olsa da psikolojik üstünlüğün hâlâ muhalefetin elinde olduğu görülüyor. Muhalefetin gündem belirleme kapasitesinde son bir ayda belirgin bir zayıflama olduğunu kabul etmek gerekir. “Sokağa çıkma” polemiğinden İBB teftişine, cemaatler meselesinden Sezen Aksu gündemine kadar pek çok konu, bilinçli bir şekilde kutuplaşmayı arttırmak ve halkın gerçek sorunlarını perdelemek için kullanılırken muhalefetin de adeta kendi sözünü söyleyemez hale gelmesine yol açıyor. Ancak yine de seçmenlerin yüzde 60’ın üzerinde bir kısmının, hem Meclis çoğunluğunu hem de cumhurbaşkanlığı seçimini muhalefetin kazanacağını düşünüyor olması önemli bir psikolojik üstünlük göstergesidir. Dahası, her dört seçmenden üçü, iktidarın yaptığı hamlelerin var olan sorunlara çözüm getirmeyeceğini düşünürken, iktidar adına yaratılan pozitif havanın süratle terse dönebileceğini söyleyebiliriz. Faturalara yeni yeni yansımaya başlayan yeni yıldaki fahiş fiyat artışlarının etkisi önümüzdeki aylarda daha sağlıklı ölçülecektir.