İ. Bülent Çelik
Hangi alkol zehirliyor?
Kimyada, karbon atomuna, doğrudan bir OH grubunun bağlı olduğu bileşiklere “alkol” ismi veriliyor.
Metanol ve Etanol her ikisi de ‘karbon’ ve ‘OH’ grubundan oluşan alkol molekülleri!
Bir iki küçük bağlantı ve atom sayılarında fark var.
Birinin bir bardağı öldürüyor, on gramı kör ediyor.
Diğeri, vur patlasın çal oynasın!
· · ·
Öldürücü olan metil alkol.
“m” ile başlayan! ‘mort’tan aklınızda kalsın!
Boya sanayiinde filan kullanılıyor.
Artık distilasyonla değil kimyasal olarak üretiliyor.
O yüzden ucuz!
· · ·
Diğeri etil alkol.
Şeker pancarı melasından, üzümden, erikten, elmadan her türlü meyveden, distilasyon yolu ile üretiliyor.
Biraz zaman alıyor. Meyvenin ucuz ve bol olduğu zamanı beklemek gerekiyor.
Ama sonuçta evde üretirsen bu da ucuz!
· · ·
3 kilo üzümden 1 litrelik rakı distile ediliyor.
Yani akşam pazarından aldığınız on liralık üzümle bir büyük rakı üretebiliyorsunuz.
Maliyeti on lira, market fiyatı 200 lira.. Yirmi kat fiyat farkı!
· · ·
Neredeyse bir hırsızın, kuyumcudan çaldığı altında bile böyle bir kar yok!
Bu fark, ev üretimi kadar kaçakçılığı da teşvik ediyor.
Ev üretiminden öldürücü metil alkol çıkmaz!
· · ·
Ama kaçakçı işin kolayına kaçabiliyor.
Hata yapabiliyor!
Basıyor metanole ‘anason’u, şişeleyip veriyor piyasaya!
Hayatlar kararıyor, gözler kör oluyor, böbrekler, karaciğerler bitiyor!
Neden?
· · ·
Çünkü dünyanın hiçbir yerinde böyle kolay bir kaçakçılık kazancı yok!
Çünkü hiç bir üründe malın üretim bedelinin neredeyse yirmi katı kadar vergi yok!
Aradaki bu müthiş fark, kaçak üretimi dünyanın en cazip işi haline getiriyor.
· · ·
Hiç kuşkunuz olmasın!
Vatandaşımızın sahte alkole bağlı ölümlerinin gerçek sorumlusu bu konudaki hükümet politikalarıdır.
Dünyanın hiçbir yerinde bizde olduğu gibi sahte alkole bağlı seri halde ölümler ortaya çıkmıyor!
Bu kadar pahalı ‘alkollü içecek fiyatı’ sahte üretimi tetiklemektedir.
Haa, “içmesinler kardeşim! İçen kendi bilir!” kafasında iseniz o başka!
Korona toto
Öğrene öğrene yürüyoruz.
Temmuz sonu, Ağustos ortası için iki bilimsel tahmin çarpışıyor.
Bilim Kurulu Prof. Levent Akın, diyor ki:
“Temmuz’un ikinci yarısında vaka sayısının düşeceğini, Eylül’de okulların açılma noktasına geleceğine göreceğiz. Bugünden sonra hasta sayısını belirleyen en önemli olgu, aşılanmaya gelen kişi sayısı olacak”.
· · ·
Klinik Derneği Başkanı Prof. Alpay Azap da diyor ki: “Temmuz ayın sonunda vaka sayısı artacak. Önlemleri bir anda kaldırırsanız ‘delta’nın daha hızlı yayılma özelliğinde oluşu, olgu sayının artmasını kaçınılmaz yapar.”
· · ·
Bekliyoruz!
Bakalım hangisi tutturacak
Seçim güvenliği, hemen!
Sözüm, yarınını, çocuklarının yarınlarını bu ülkede tasarlayan herkese!..
Sanki her şey normalmiş gibi siyaset kazanının içinde cilveleşmeyi bırakın!
Şu anda Türkiye’nin çözmesi gereken en önemli sorun ‘seçim güvenliği’dir.
Seçim güvenliği için muhalefet partilerinin oluşturacağı bir şemsiye yapı altında herkes çalışmalı, herkes elini taşın altına koymalıdır!
· · ·
Model belli:
Son yapılan İstanbul Belediye seçimleri!
Tabi bu kez iş daha zor ama oluşturulmuş bir iz var!
Yöntemler belli, uygulamalar belli, uygulayanlar belli!
Sadece ölçek farklı.
Bu kez satıh sadece İstanbul, Ankara değil bütün Türkiye..
Geç yola çıkan geç kalır!
Caz yapma!
Türkiye’de çok sayıda caz festivali ya da şenliği yapılıyor.
En uzun solukluları İstanbul Caz Festivali (1994). Akbank Caz Festivali (1991) ve
Afyonkarahisar Caz festivali (1999)..
· · ·
Anadolu’nun bağrında 21 yıldır yapılagelen Afyonkarahisar Caz Festivali benim terazime göre en değerlisi!
Neden derseniz, “caz yapma!” tabirinin deyim olduğu bir atmosferde caz festivali yapmak kolay iş değil de ondan!
Gidin, yıllardır o festivali kotarmaya çalışanlarla konuşun.. Nelerle, kimlerle uğraştıklarını onlara sorun!
· · ·
Nitekim 21 yıl sonra ne diyor Afyonkarahisar Kent Konseyi Başkanı Şemsettin abi?
“Caz festivali gereksiz ve lüzumsuz!”
· · ·
21 yıl sonra nereden toplamış ise cesaretini toplamış! Diyor ki:
“Caz festivali halkta karşılığı olmayan bir etkinlik.. Bize yani çoğunluğa gereksiz ve lüzumsuzdur!”
· · ·
Halbuki Afrika kökenli ‘çalışma müziği’ olarak gelişen Blues’dan evrilen caz, tam da halkın bağrının ortasından çıkma!..
Diğerlerinden bir farkı var!
Caz müziği yapabilmek için tabiri caiz ise önce müziği yalamış yutmuş olmak gerekiyor!
Çünkü cazın en önemli unsuru ‘doğaçlama’.
Öyle, hem doğaçlama yapıp hem de dinleyeni kendinden geçirebilecek nameler, tınılar üretebilmek her “müzisyenim” diyenin harcı değil.
Hem rotasız gideceksin hem de hata yapmayacaksın!
· · ·
Ha, karşılığı olmaması savı bir şekilde doğru olabilir; çünkü ‘caz’ için sadece iyi müzisyen yetmiyor, ortamda iyi dinleyici bulunması da şart!
· · ·
Afyonkarahisar’dan Kent Konseyi Başkanı Şemsettin abi, 21 yıl sonra ne diyor?
“Caz bize uymaz!”
Yani?
Yani bizde caz dinleyecek kulak yok!
· · ·
Bu cümle yapısını başka yerlerden de hatırlıyoruz!
“İstanbul sözleşmesi bize uymaz!”, “İnsan hakları bize uymaz!”, Maastricht kriterleri bize uymaz!”.. Uymaz oğlu uymaz!
· · ·
Halbuki ‘caz’ bir mertebedir.
Ulaşılabilecek en üst noktadır.
Hangi sanat kolu ile uğraşırsan uğraş, hatta hangi iş kolunda olursan ol, o işte yetenekliysen ve işini çok iyi yapıyorsan sonunda o işin ‘caz’ına ulaşırsın!
Caz zirvedir!
Caz en iyi noktadır!
· · ·
“En iyi nokta”da değilsek de, en iyi noktaya doğru yolculuk çabası bize neden uymuyor Şemsettin abi?