İ. Bülent Çelik

İ. Bülent Çelik

HABERLERDEN ÖZETLER

Tarikat şeyhi isyan etti: “Beni de kandırdılar?”
12 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz ettiği iddiası ile tutuklanan tarikat şeyhi F.N., çıkarıldığı mahkemede hakim karşısında isyan etti. “Beni de kandırdılar!.. Hani sistem değişmişti? Sistem değişmiş olsa bunun için tutuklanır mıydım hakim bey? Görüyorum ki memlekette hala eski tas eski hamam! Usul yönünden itiraz ediyorum!.. Yargılanmadan önce, yüce mahkemeden, sistemin değişip değişmediğinin teyidini istiyorum!” şeklinde konuştu! Mahkeme, konunun usulden incelenmesi gerekçesi ile kararı bir sonraki celseye bıraktı.
Korona aşısını bulan Rus bilim adamı acı konuştu!
“Koronadan korkma altta kalmaktan kork!”
Aşı’ya, halkın sevinmesi için erken olduğunu belirten ve Bulduğu aşının 3 aşamadan geçtikten sonra halka ulaştırılabileceğini söyleyen rus bilim adamı Alexander Filankoviç, aşının ilk aşamada siyasilere ve onların eş dost ve akrabalarına; ikinci aşamada, yakın devletlerin yöneticilerine, onların eş dost ve akrabalarına; üçüncü aşamada ise Rusya ve komşu devletlerdeki iş adamlarına, onların dost ve akrabalarına yetecek sayıda üretilip dağıtılacak şekilde planlandığını ve bu üç aşamanın tamamlanmasının en az üç seneyi bulacağını belirtti. “Ürettiğimiz aşı bu üç aşamayı geçtikten sonra sıradan vatandaşlara ulaşacak. Onlar da halen sağ kalmışlarsa aşıdan ücreti mukabili yararlanabilecekler” dedi.
Yakalanan IŞİD Diyarbakır Emiri, Canan Karatay’ı suçladı
Diyarbakır’da Kelle Paçacıda yakalanan IŞID Diyarbakır Emiri Nihat Turan’ın, alınan ilk ifadesinde, Canan Karatay’ı suçladığı belirtildi. Basına sızan bilgilere göre: “Ben normalde ocakbaşı müdavimiydim. Canan Hoca diye derin bir hoca var dediler. Kelle paça çorbası içmenin koronayı def ettiği, üstüne dil, beyin ve yanak ile cila yapmanın kaza, bela, fitne, nazar, sihir ve düşmanların şerrinden koruduğu şeklinde fetvaları varmış dediler.. Biz de tebdili mekan eyledik. Lakin her gün kelle paçacı; dikkat çektik tabi!” dedi.
Vatikan, arazisiyle birlikte Diyanete devredildi
Resmi gazetede yayınlanan bir kararname ile Vatikan Şehir Devleti’nin, Papa dahil, olduğu gibi Diyanet İşleri Başkanlığına devredildiği ilan edildi.. Sosyal medya hesaplarından ve AB Meclisi’nden gelen yoğun tepkiler üzerine kararnamenin geri çekildiği açıklandı. Konu ile ilgili konuşan CB. Hukuk danışmanlığı üyesi Şakir Dalkılıç; “Maddi bir hata sonucu arazi planları karışmış.. Kaldı ki ufacık bir arazi için bu kadar tepkiyi anlamadık. Yine de Papa ve katolik cemaatten özür dileriz!” dedi.
Formula1 Pistinde radar ile hız kontrolü uygulaması hazırlık aşamasında engellendi
13-15 Kasım’da İstanbul Grand Prix’sinin yapılacağı bildirilen İstanbul Park pistinde, hız ihlallerinin engellenmesi amacıyla Tuzla Trafik Kontrol şubesi tarafından konulmaya çalışılan Radar kontrolü ve ceza uygulaması hazırlıkları iptal edildi.
Kontrol Şube Başkanı Komiser Tayyar Düdük yaptığı açıklamada: “Verdiğimiz ceza kotalarını aşamayan birkaç memur arkadaşımız işgüzarlık yapmış, Buradan açığı kapatırız diye düşünmüşler! Yok bişey, dağılalım arkadaşlar!” dedi.

O istakozu da yemem,
o kuyruğu da görmem!

Biz fakirler pek bilmeyiz ama dünya gurme sosyetesinde hiç eskimeyen bir ‘istakoz’ muhabbeti vardır.
Öldüklerinde hızla zehirli bakteri üretme riski olduğu için canlı canlı pişirilip yenilen o ‘Catarpillar 909’ görünümlü mükemmel mekanizma, o derin deniz savanlarının yenilmez zırhı, balık restoranları ya da süper market akvaryumlarında, bantlanmış kıskaçlarıyla küçük hareketler yaparak, içinde bulundukları ıstıraplı durumdan kurtulmak için haşlanmak üzere içine girecekleri tencerenin kapağının, sanki bir an önce açılmasını beklerler..
• • •
Soru şudur: “Ay, acaba hayvan pişerken çok acı çekiyor mu?”
Acı çekmek ne kelime?
Acı çekmeseydi, hayvan pişerken, canlıların çoğunda ortak bir kaçış refleksi olan “kuyruk titretme” hareketini yapar mıydı?
Yemek uzmanları, hayvanı buzla şoklayıp bu hareketi 20 saniyeye indirerek acıyı azaltmayı keşfetmişler..
Ne büyük başarı!
İstakoz, pahalı bir menü! Ama her yıl yüz binlercesi acı içerisinde haşlanarak, parası çok olanlar tarafından elit bir yiyecek olarak tüketiliyor, ya da kıymetli misafirlere bir ‘üst segment jest’ olarak ısmarlanıyor. Ama nedense bu menüleri tüketen sosyetikler, yedikleri naneyi ‘canlı maymun beyni’ yemiş gibi gizlemeyi tercih ediyorlar. Çünkü aslında yedikleri herzenin farkındalar.
Hatırlarsınız, Abdullah Gül Cumhurbaşkanı iken bir Washington ziyaretinde, eşi Hayrünisa Hanım’a Cafe Milano’da, Büyükelçilik tarafından ısmarlanan makarnalı ıstakoz menüsü, basına sızdırıldı diye gariban Türk garson çocuğun işinden kovdurulmasına kadar gitmişti olay!..
“Neden gizliyorlar?” sorusuna yanıt olarak ben de bunu “Halkımızı özendirmemek!” için yanıtıyla çizmiştim o vakitler…
• • •
Sözün özü; Bütün medeni ülkelerin kabul ettikleri Hayvan Hakları beyannamesi “Besin olarak kullanılacak hayvanların, acı çektirilmeden, korkutulmadan, en hızlı ve hissetmeyecekleri metodlarla öldürülmesini yasal güvence altına almışken, akvaryumlarda günlerce esir edilen ve dakikalarca haşlanan ıstakoz için bu yasa neden işlemiyor?
Damağınız bu kadar mı rutinden bıkmış?
Zıkkımın kökünü yeyin!

Sahte Google Add Tuzağı

Sözün, ünlü Gangster All Capone’a ait olduğu söylenir..
“Çocukken her akşam yatmadan önce Tanrı’ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. Bir gün Tanrı’nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Ertesi sabah gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce Tanrı’ya günahlarımı affetmesi için dua ettim.”
Ne kadar dokunaklı ve masum bir başlangıç!
İnsanın, hayatı boyunca tonlarca adam öldürmüş acımasız bir yeraltı figürüne, Scarface’e, acıyası geliyor..
• • •
Bu girizgahtan sonra asıl olaya gelelim.
En sonunda, yazının kuyruğunu da bu aforizma ile bağlayacağız.
• • •
Israrla arıyorlar!
Kapatıyorsun ertesi gün tekrar arıyorlar!
Numarayı yasaklıyorsun başka bir numaradan yine arıyorlar..
Google’ın böyle bir uygulama yapmayacağı besbelli. Tezgah olduğu aşikar.
Kontrol etmeye bile gerek yok!
Google, telefonla ürün satıp kapıdan kargo ile tahsilat yapacak!!..
Kaldı ki satmaya çalıştıkları şey, Google’ın varlık nedeni. Google robotunun tarayıp ücretsiz yayınladığı ‘Google arama sonucu listelemeleri.. Bu listeler olmazsa Google olmaz!
“Bu listede bulunma süreniz doluyor!” diye arıyorlar. Arıyorlar.. Arıyorlar..
• • •
Sonunda, madem bu kadar ısrar ettiler, bunu yazayım, insanları uyarayım diye düşünerek, aramaya karşılık vermeyi kararlaştırdım.
• • •
Hikaye şöyle akıyor:
Sizi önce 850’li bir numaradan arıyorlar.
“İşletmenizin Googla aramalarında görülme süresi bitiyor. Devam etmesini istiyorsanız 1’e basın!” diyerek kısa bir yönlendirme yapıyorlar.
1’e bastıysanız, tuzağın ilk aşamasını geçmiş oluyorsunuz.
Bir süre sonra 212’li bir numaradan bir çağrı merkezi görevlisi sizi arıyor.
Google’da yer almanın işletmeniz açısından nimetlerini anlatıyor.
Bir yıl ya da iki yıl uzatma yapabildiklerini söylüyor.
Ödemeyi kapınıza gelecek olan kargo görevlisine yapacağınızı, başka türlü ödeme kabul etmediklerini belirtiyor.
Ben bu aşamada ezberi bozmak için, 2 yıl değil 10 yıl uzatmak istediğimi, parası neyse onu ödeyeceğimi belirtince “Bunu şefime danışmam lazım!” diye bocalıyor.
Google’da ne şefi ise?..
Belli ki akışta böyle bir avangard isteğe yanıt kurgulanmamış.
Sonra ben, “Birinci sayfada ve birinci sırada çıkmak istiyorum!.. Parası neyse ödeyeceğim!” diye gerçek Google Add muhabbetine giriyorum. Yani Google’ın aslında para karşılığı yaptığı asıl iş.
“Bu şekilde konuşmaya devam ederseniz görüşmeyi sonlandıracağım!” diye cevap veriyor. Ben sakince, “Hanımefendi, sadece daha iyi hizmet istiyorum, parası neyse ödeyeceğim. Küfür ya da hakaret etmiyorum!” desem de fayda etmiyor. Görüşmeyi sonlandırıyor.
Pimpiriklenerek sizi arayan numarayı geri aradığınızda telesekreter çıkıyor. “Google Cloud’a hoşgeldiniz. Destek pininizi girerek görüşmeye devam edebilirsiniz” diye bir güven tazeleyici anons peşinden elbetteki böyle bir ‘pin’ olmadığı için görüşmeye geçilemiyor.
• • •
İşin garibi ne biliyor musunuz?
Türkiye, son yıllarda normal girişimden çok bu tür girişimlerin cenneti oldu.
Bu girişimcilik ruhu, bu proje zekası, bu organizasyon, bu sabır, bu çaba acaba doğru yönetilse Türkiye bugün olduğu yerde mi olurdu?
Ama en baştaki “imamlar”; yarın tarih kitaplarına vaka olarak kazınacak; Sülün Osman’ın hayranlıktan dip düşüreceği “Kanal İstanbul” gibi bir projeyi ortaya koyarlarsa cemaat ne yapmaz.
Aynı Scarface’in bisiklet hikayesi gibi..
Sonuçta “ilahlarımızın çalışma tarzının” sadece dua ederek istemek olmadığını görüyor herkes..

Önceki ve Sonraki Yazılar
İ. Bülent Çelik Arşivi