İ. Bülent Çelik
Görüntü çok şey anlatır!
Can havliyle ülkelerinden kaçmaya çalışan Afgan gençlerin, önünden arkasından koştukları Amerikan askeri nakliye uçağının kanatlarının altına, tekerlek boşluklarına tutunarak havalandıkları ve ardından sapır sapır düştükleri görüntüleri birileri bize anlatsa bu kadar etkilenir miydik?
Etkilenmezdik!
Bir şehir efsanesi gibi yalar geçerdi zihnimizi ve kulaklarımızı…
· · ·
Fotoğraflarını videolarını gördük.
Beşyüz metre yükseklikten, uçağın gövdesinden kayıp düşen canlara gözlerimizle şahit olduk. Şaşkınlık ve dehşetle izledik…
Çünkü görüntü çok inandırıcıdır!
· · ·
Bütün gazeteciler bilir.
Haber, fotoğrafı, görüntüsü var ise çok daha değerlidir.
Fotoğraf tarihe kanıt bırakır!
· · ·
Einstein, “Işık, büyük güçlerin çekimiyle eğiliyor” diyor ama kimseyi ikna edemiyordu.
Onu ilk anlayan matematikçi Planck olmuştu.
Planck, Einstein’e “Genel izafiyet teorisini belki kanıtlayabilirsin ama buna kimseyi inandıramazsın” demişti. “Çünkü kimse seni teyid edecek bilgiye sahip değil!”
· · ·
Bunun üzerine Einstein, ‘teorisinin fotoğrafını’ çekmeye karar verdi.
Bu fotoğrafı, tam güneş tutulmasında, o anda Güneş’in arkasında bulunduğu bilinen bir yıldızın, Güneş’in yanında görüldüğü bir fotoğrafını çekerek kanıtlayacaktı.
Tıpkı fotoğraf çekilirken babasının arkasında olan bir çocuğun, fotoğrafta babasının yanında görülmesi gibi bir şey!
· · ·
Birkaç güneş tutulması kovalamacasından sonra, 1914’te, Rusya’da bu fotoğrafı çekti.
Bu fotoğraf ile Einstein; Planck’ın “Kimseye anlatamazsın!” dediği ‘Genel İzafiyet Teorisi’ni, yaşlı teyzesine bile anlatabilmişti…
· · ·
Görüntü çok şey anlatır!
Einstein’in yaşlı teyzesine göstererek izafiyet teorisini bile anlatabildiği bir güçtür görüntü..
· · ·
Bu hafta tarih; zihnimizin boşluklarına, ancak film sahnelerinde görülebilecek türden, bir askeri kargo uçağının kanatlarının altındaki imkansız kaçma görüntülerini kazıdı.
· · ·
Amerikan desteği ile palazlanmış Taliban’ın ve yine Amerikan desteği ile güya onu durdurmak için kiralanmış sahtekar Eşref Gani iktidarının ortaklaşa yarattığı bu görüntüler dünyanın tarih hafızasına bir zulüm peşrevi daha çekti.
Bu görüntüler göz merceklerimizde; karmaşık hikayeleri, anlaşılmaz hesapları, hayal ötesi bilinmezlikleri; Einstein’in yaşlı teyzesine gösterdiği, ‘en anlaşılmazı anlatmayı başardığı fotoğraf kadar’ netleştiriyor!
· · ·
Bu görüntüyü yaratanları biz lanetliyoruz!
Kuşkunuz olmasın, tarih de lanetleyecek!
Eczacıların el yazısı
‘Kim milyoner olmak ister’ yarışmasında:
“Raftan aldığı kutuyu, üzerine okunaksız bir el yazısıyla ‘sabah akşam tok karnına!’ yazarak karşısındakine uzatan kişi muhtemelen kimdir?” sorusu soruluyor…
Doğru cevap şıkkı ise “Eczacı” olarak veriliyor!
· · ·
Pandemi sürecinin en riskli mesleklerinden birini olağanüstü fedakarlıkla icra eden sağlık sektörünün en cefakar üyelerine karşı bir özensizlik, bir saygısızlık olması bir yana sorunun cevabı doğru da değil!
· · ·
Bir kere ‘okunmayan yazı klişesi’ eczacılara değil doktorlara aittir.
Bu yazı stili doktorlarda, uzun ve sürekli hızlı not tutarak geçirilmiş bir eğitim hayatının ve ardından üç dakikada bir hasta muayene edip kalan beş on saniyede onlarca satır evrak doldurma zorunluluğu gerektiren bir “acele acele acele” sürecin defosu olarak yerleşir.
· · ·
Ayrıca doktorlar bu şifre gibi yazıları reçetelere, hastalar okusun diye değil eczacılar okusun diye yazarlar.
Ne kadar hastanın eline verilmiş olursa olsun, tıpta reçetenin muhatabı eczacıdır.
Hatta eczacıların bu yazıları okumak için “reçete okuma dersi” bile aldıkları şehir efsanesi olarak ortalıkta dolaşır.
Yalan olmasın, sevgilisi doktor olup da ondan gelen mektubu eczacı arkadaşına okutan aşıklar bilirim!..
· · ·
Eczacıları suçlamanın manası yok!
Aha, suçlayacaksanız doktorları suçlayın!
· · ·
Yavrum, eczacılar ise, iş hayatları boyunca kutunun üzerine gayet okunaklı ve özenli hepi topu dört kelime yazarlar. “sabah, akşam, aç, tok!”
O kadar!
Beşinciyi arasanız da zor bulursunuz!
Ne okunaksızı?
· · ·
Ey milyoncular!
Eczacının bu dört kelimeyi yazarken gösterdiği özenin yüzde birini, siz şu sorularınızı hazırlarken gösterseniz ya!
Hiç diyet yapmadan haftada 15 kilo vermenin kolay formülü!
Başlığı böyle at, altına ne yazarsan yaz okutuyorsun!
Sağ olsun okurumuz böyle işe yaramaz ne varsa okur, bilgi alabileceği içerikli, anlamlı ama velev ki biraz uzunca yazılara, sanki Babıali yokuşunda, kitap kolisi taşıyacakmış gibi mesafeli durur.
· · ·
Şimdi bu başlığı okuyup, yazının bu noktasına kadar gelmiş olan bir kısım okurların hâlâ: ”Hadi be adam açıkla şu formülü de okuyup işimize bakalım!” dediğini duyar gibi oluyorum.
Çok beklersiniz!
Kaçak mülteci biriktirmek neye yarar?
“Bak hepsini salarım ha!” demeye yarar.
“Benimle iyi geçinin ha!” demeye yarar.
“Beni iktidarda tutun!” demeye yarar.
Kaçak göçmen biriktirmek, “Benim mal varlığını açıklamayın” demeye yarar.
Bir sürecik daha koltuğu altında tutmaya çalışmaya yarar!
· · ·
Peki işe yarar mı?
· · ·
Yaramaz…
Beyhude çaba!
Tuz kokarsa
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed görüşmesinin ardından, ortak basın açıklaması yapılıyor.
Abiy Ahmed, konuşmasının bir yerinde, “Great reformist charismatic leader Mustafa Kemal Atatürk…” cümlesini kuruyor.
· · ·
Online tercüman ise bunu, Mustafa Kemal Atatürk’ün adını geçirmeden: “…Son derece büyük reformist olan karizmatik liderinizden bu yana mevcut liderliğiniz çerçevesinde Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan… “ diye tatlıya bağlıyor!
· · ·
Simultane tercüman; çeviriyi yetiştirme telaşıyla, Mustafa Kemal Atatürk’ün adını uzun olduğu için atladı ve ondan üçüncü tekil şahıs olarak bahsetti desek; aynı cümlede geçen Recep Tayyip Erdoğan isminin de uzun olması, hatta başına Sayın Cumhurbaşkanı ibaresini koyarak daha da uzatılması bu tezi çürütüyor!
· · ·
Anlık bir hata olması da pek mümkün değil. Çünkü bu tür açıklamalarda, metnin daha önceden tercümana verildiğini biliyoruz.
· · ·
Biz İngilizce bilmeyen Türkler, Abey’in ‘Mustafa Kemal Atatürk’ dediğini duyuyoruz. Ama bunu tercümandan duymuyoruz!
İngilizce bilen yabancılar da zaten Türkçe çevirmenin ne dediği ile ilgilenmiyor, konuşmayı doğrudan Abey’den dinliyorlar.
· · ·
O halde işgüzar tercüman arkadaşa soruyorum: “siz, Mustafa Kemal Atatürk adını kimden gizlediğinizi düşünüyorsunuz?”