Haldun Solmaztürk

Haldun Solmaztürk

“Dürüst olun be.!”

Bir ‘yeni’ Anayasa, millete verecekleri “En güzel 2023 hediyesi” olacakmış.
Böyle diyor—Meclis kürsüsünden.
Heyecanla alkışlıyorlar. Bu yazı onlar—alkışlayanlar—için…
Yakın siyasi tarihimize damga vuran iki anayasa referandumu var: ‘Yetmez ama evet’ referandumu ve ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’ referandumu.
Hoca Efendi Hazretlerinin (!) mezardan ‘ölüleri’ bile kaldırıp oy kullandırmaya götürdüğü ilki 2010 yılındaydı. Yargıyı FETÖ’ye teslim ettiler—sonra el değiştirdi, AKP devraldı.
İkincisi 2017’deydi. “Buna karşı çıkacağım derken dünyanızı da, ahiretinizi de tehlikeye atmayın” deyip, demokratik Cumhuriyet’i ‘patrimonyal sultanlık’ devletine dönüştürdüler.
Arada, 2013’te bir ‘paket’ denemeleri daha oldu ama o zaman hayvan terliydi.
Hepsinin propaganda süreçlerine çatışmacı dil, kamplaşma, ‘biz ve onlar’ anlayışı hakimdi.
Ama en çok kullanılan kavramlardan biri ‘dürüstlük’ oldu.

-Dürüst ol, dürüst.!

-Yahu dürüst olun be.!


Dürüstlük ‘özü sözü bir olma’, ‘gerçeği saklamama’, başka türlü ‘görünmeye’ çalışmama demek.
Önce, “Demokrasimiz buradan sadece daha ileri gidecektir. Dürüst olalım, samimi olalım” dediler, Anayasa Mahkemesi ile Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu demokratik (!) hale getirdiler.
Vesayetçi anlayış, darbeci anlayışı tarihe karışmıştı, artık darbe heveslilerinin hevesleri kursaklarında kalacaktı. Hatta 12 Eylül 2010’u ‘demokrasi bayramı’ ilan ettiler.
“Oy kullanmak için yurt dışından gelen (getirilenleri)”, “Destek veren sanat camiasını [ve aslan liberalleri]” kutladılar—elbette okyanus ötesinden (!) sürece destek verenleri de…
“Maksadı aşan beyanlar da oldu. Birilerini incittiysem, özür diliyorum. Geçmişe takılıp kalmadan, iktidarı ile muhalefeti ile birlikte samimiyetle çalışalım” dediler—dürüstçe.
Tam da öyle yaptılar; ‘Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü’ diye diye yargıyı siyasi silaha dönüştürdüler, siyasi ve toplumsal muhalefete karşı tepe tepe kullandılar.
Bu arada meydanlarda “Benim ya da arkadaşlarımın bir terörist başıyla masaya oturduğunu ispat edemezseniz şerefsizsiniz” diye bas bas bağırıyorlardı. (O sıralarda Oslo’da görüşüyorlarmış.)
Darbeci anlayış tarihe karışmıştı ya; karışmamış…!
Okyanus ötesindeki ‘kardeşleri’ 2016’da darbeye teşebbüs ettiler. O zaman, “Orada yanlış yapmışız. Aynı menzile farklı yollardan gidiyorduk [halbuki]” dediler—dürüstçe.
Ama, yanlışı (!) düzeltmek yerine pekiştirdiler—bir anayasa değişikliği daha getirdiler.
İlk defa ‘sivil siyaset’ eliyle yönetim sistemimiz değişecek, yürütme, yasama, yargı birbirinden ayrılacaktı. “16 Nisan'da artık Türkiye'de yasama organı yok' diyorlar. Dürüst olun.!” dediler.
Ama insanları ‘ahiretle’ korkutmaktan da geri durmadılar.!
İnsanlar yine de karşı çıktılar—dürüstçe. Ama Yüksek Seçim Kurulu’nun laik Cumhuriyet’in baskılarından (!) şikayetleriyle tanınan İHL’li başkanı, oylama devam ederken kafasına göre kanun icat etti (!) ve sonucu ‘Evet’ olarak ilan etti—dürüstçe.
“Bir dakika, bu tam kanunsuzluk halidir” diyenler oldu ama "Boşuna uğraşmayın, atı alan Üsküdar'ı geçti" dediler ki en dürüst (!) ifade buydu…!
Halk oylaması geride kalmıştı. Gereksiz tartışma yerine, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma hedefine odaklanmalıydık—bir kez daha. Şimdi vites değiştirip uçacaktık…
Uçtuk da.!
“Başkanlık [a.b.] sistemiyle aldığımız mesafe ortadadır. Olay bu kadar basit.” diyor ya…
Ülke, enflasyon, faiz, sürekli yükselen döviz kıskacına girdi. İşsizlik yüzde 10—gençlerde 25.
Cumhurbaşkanlığı örtülü ödeneği, beşli ‘hayırseverler’, çok maaşlı parti komisarları, diyanet, uluslararası faiz lobisine (!) para yetişmiyor. Yani tulumbada su bitti.!
Dış politikada da deniz bitti—son ABD, Rusya seferlerini ve sonuçlarını gördünüz.
Avrupa Konseyi 2017’de Türkiye’yi demokratik kurumların işleyişindeki ciddi bozulma nedeniyle tekrar izlemeye aldı. Artık ‘özgür olmayan’ bir ülkeyiz. Hukukun üstünlüğünde 107’nci, yürütmenin denetiminde Afganistan’ın bile 15 puan gerisindeyiz.
Birileri şehirlerimizin, yaylalarımızın, kıyılarımızın, ormanlarımızın, tarihimizin, Salda’nın, Patara’nın, Assos’un—ve karettaların—üzerinden silindir gibi geçtiler.
Hepsi, malum, sizlerin desteğiyle—kabul edenler-etmeyenler-kabul edilmiştir yöntemiyle—oldu.
İşte ‘ortada olan’ budur ve olay hiç de ‘bu kadar’ basit değildir.!
Şimdi “Biz başkanlık sistemini getirdik ve bu yeni sistemden de memnunuz” diyor—dürüstçe…
Ama memnun değil ki “Yeni bir Anayasa kazandırma teklifi” getiriyor—ne kadar dürüstçeyse.
“Seferle mükellef olduğu(n)uz inancıyla” bu girişimi başlatmış…?
O ‘sefer’ nereyeyse, bizi nereye getirdiğine bakarak nereye götüreceğini tahmin etmek zor değil.
Bu sevdadan vazgeçin, onu da vazgeçirin. Hepimizin selameti için…
Bizden söylemesi.
Dürüstçe.!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Haldun Solmaztürk Arşivi