Mehmet Şandır
Dünyaya yeni düzen verilirken…
NATO, G7 ve AB teşkilatlarına üye olan ülkelerinin liderleri, Ukrayna Savaşı’nı görüşmek için geçen hafta Brüksel’de toplandılar. Küresel gündemin önemli ve öncelikli gündemi tabii ki Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin durdurulması ve savaşın 3. dünya savaşına dönüşmesini engellemek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesidir. Ancak, yaklaşık 40 ülkenin katıldığı bu olağanüstü toplantılarda savaşın ötesinde bazı konuların görüşüldüğünü; “Yenidünya Düzeni”nin temellendirildiğini biliyoruz.
Karadeniz’in kuzeyinde küresel bir satranç kuruldu, hamleler hızlandı…
Satrancın bir tarafında ABD ve müttefikleri diğer yanında Rusya ve ABD’nin mağdurları…
Tarafları kendi gerçekliği içinde tanımak gerekir.
ABD, 620 yılında bugünkü Evangelist inancının kaynağı olan Püriten mezhebine mensup; kendilerini “Arınmacılar” diye tanımlayan, “Tanrı tarafından seçilmiş ırk, mezhep, ülke” fikrine inanan, bundan dolayı kilisenin baskılarına uğrayan bir grup İngiltere vatandaşının günümüzdeki ABD'nin Massachusetts eyaleti sınırları içinde kurdukları kolonilerle başlayan bir tarih. 4 Temmuz 1776 tarihinde bağımsızlıklarını ilan ettiler ve Amerika Birleşik Devletleri adını aldılar. Aslında bir ada devleti olan ve Avrupa’nın işlerine karışmayan ABD, Başkan Woodrow Wilson tarafından 6 Nisan 1917 günü Avrupa’nın savaşına İngiltere, Fransa, Rusya tarafında müdahil oldu ve savaşı Almanya’ya karşı kazandılar.
O günden bu güne artık Avrupa’nın patronu ABD’dir; Kendileri bu patronajlığı tüm dünyaya yayma iddiasındadır. Akıl İngilizlerden, sermaye Yahudilerden…
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı, Soğuk Savaş, Sovyetler Birliği’nin dağılması onun eseridir.
90’lı yılların öncesinde ve hemen sonrasında ABD başkanları BUSH ve CLINTON, muhatapları Sovyetler Birliği liderleri GORBAÇOV ve YELTSİN’İ demokrasi ve pazar ekonomisi konularında teşvik ettiler, cesaretlendirdiler ve ekonomik yardımlarda bulundular, Hatta Rusya’yı Avrupa güvenlik şemsiyesi altına aldılar, sonunda Sovyetler Birliği’nin dağılmasını gerçekleştirdiler. Varşova Paktı üyesi 12 Sosyalist Sovyet Cumhuriyetini Rusya’dan koparıp birçoğunu NATO ve AB’ye devşirdiler. Orta ve Doğu Avrupa ve Karadeniz’in batısı Rusya’nın kontrolünden çıkarıldı, Batı İttifakı’na bağlandı. Dünya savaşlarının en büyük ganimeti ve bu sonuç 20. yüzyılın en büyük yayılmacılığı olmuştur.
Böylece, Rusya’dan kaynaklanan komünizm ve stratejik tehdit bütünüyle ortadan kalktı.
Ancak, ABD’nin hegemonyayı devam ettirebilmek için bir tehdit unsuruna ihtiyacı vardı. Önce 11 Eylül saldırılarını bahane ederek İslam’ı ve Müslümanları hedefe koydular; “Haçlı Seferi” ilan ettiler. Bu tehdit, çok hafif kaldı; müttefiklerini korkutmaya ve ikna etmeye yetmedi. Çin’e yöneldiler; mücadele etmek için müttefiklerini ve Çin’in komşularını ikna edemediler ve geri adım atmak zorunda kaldılar.
Sonunda tekrar Rusya’ya yöneldiler.
Ukrayna savaşı bir bahane, Rusya saldırısı bir bahane…
Konu, ayrı baş çekmeye niyetlenen müttefiklerine bir gözdağı vermek. Sonunda Avrupa’ya 100.000 asker konuşlandırdılar ve yüzlerce askeri üs kurdular.
Satrancın diğer oyuncusu Rusya’dır. Albay Vladimir Vladimiroviç Putin’in 1999 yılından bu yana yönettiği jeopolitik ve askeri bir başka hegemon güç olan Rusya; Avrasya coğrafyasının dışına taşarak Ortadoğu’da, Doğu Akdeniz’de, Kuzey Afrika’da, Balkanlar’da, Güneydoğu Asya’da ve Pasifik’te “Ben de varım” demeye başlamış ve ABD’nin düşmanları ve özellikle Çin’le stratejik müttefiklik oluşturmuştur.
RUSYA, 1283 yılında Moskova’nın kuzeyindeki steplerde kurulan Moskova Kinezliği ile başlamıştır tarihi yolculuğuna…1472 yılında Moskova Kinezi 3. Vasil, son Bizans imparatorunun yeğeni Sofia ile evlenince kendisini Roma İmparatorluğu’nun varisi olarak görmüş ve Sezar’ın karşılığı olarak çezar yani ÇAR unvanını almıştır. 1552 yılında Türk Kazan Hanlığı’nı yıkınca artık kendilerini büyük görmeye başlamışlar; Ortodoks inancındaki halkların koruyuculuğuna soyunmuşlar ve Akdeniz’e inmeyi ülkü haline getirmişlerdir.
Putin, kendisini Çar !. Petro’nun sıcak denizlere inmek ve Rusya’yı Avrupalılaştırmak hayalinin varisi olarak görmekte, Sovyetler’in dağılmasını, Lenin’in demokrasi yaklaşımını yanlış bulmakta ve yeniden imparatorluk rüyası görmektedir.
“Amerika’nın ruhunu kurtarmak” için aday olan ve “Amerika geri döndü” diyerek göreve başlayan ABD Başkanı BIDEN ile Deli Petro’nun varisi Çar Putin, insanlığın geleceği üzerinde satranç oynuyorlar. İnşallah oyunu Rus ruletine çevirmezler.
BENCE
Dünyaya yeniden yeni düzen verilirken oynanan satrançta, Türkiye, satranç tahtasında pozisyonunu kendisi belirlemeli; tarihi müktesebimiz, coğrafyamızın jeopolitik değeri, milletimizin özgül ağırlığı, devletimizin kuruluş ilkeleri ve gelecek iddiamız bu oyunda birilerinin PİYONU olmaya müsaade etmez! Etmemeli…
Kendi gerçeklerimizin idrakinde olmalıyız ve kararımızı kendimiz verebilmeliyiz. Bağlantılarımızdan vazgeçmeden mümkün olabildiğince ve olması gerektiği kadar bağımsız hareket edebilmeliyiz. Dostluktan, barıştan yana tavır almalıyız.
“Dünyada sulh” için “Yurtta sulh” gerektiğini de asla unutmamalıyız.