İ. Bülent Çelik
Dört ayda on bin mektup?
Reyiz, o pür-nur sesiyle şarkı, türkü söylediği Adana Gençlik toplantısının, soru-cevap bölümünde, gençlerden birinin “Cezaevi günlerinde ne yapıyordunuz?” sorusuna:
“Gündüz ziyarete gelenlerle görüşüyor, geceden sabah ezanına kadar bana gelen mektuplara cevap yazıyordum dedi ve “Böyle böyle tam on bin mektup yazdım!” diye, on binin üzerine vurgu yaparak ekledi.
· · ·
Ortada, ‘süre ve adet’ cinsinden bu kadar ‘net veri’ olunca bize de hesap yapmak şart oldu.
· · ·
Tayyip Erdoğan, Kırklareli, Pınarhisar Cezaevinde tam 4 ay 10 gün yattı!
Cezaevinden gönderdiği mektupları bilgisayarla değil, bilfiil elle yazdığını örneklerinden biliyoruz.
Şahsen simüle ettim; en seri hareketlerle bir mektubu açıp okumak, ona en kısasından bir yanıt yazmak, zarfın arkasına alıcı adresini filan eklemek, zarflamak, pul yalamak hariç minimum 20 dakika sürüyor.
Reyiz’in cezaevinde kaldığı 4 ay 10 günlük süre saat bazında gün 24 saatten, “3120 Saat” yapıyor.
Günün 24 saati hiç uyumadan, sadece uyumadan değil, yemek yemeden, tuvalete gitmeden, gündüz gelenlerle görüşmeden, beş vakit namazını eda etmeden yazsa bile 4 ay 10 günlük bu mahdut sürede 10 bin mektubu yine yetiştiremiyor.
· · ·
“Yahu ben lafın gelişi ‘on bin’ demiştim” derse eyvallah!
· · ·
Aksi halde buna “mektup yazdım” demekten ziyade “mektup saydım” demek daha doğru olurdu.
Galiba Reyiz, bu memlekete; buzdolabı ve çamaşır makinesi ile birlikte elektronik hesap makinesi denilen şeyi de şahsen ve bizzat getirdiğini unuttu!
Kadın erkek fark etmez!
Vücudumuzdaki kıl sayısı maymunların vücudundaki kıl sayısı ile aynıdır.
Sadece biz o kılların tamamını göremeyiz.
Evrimde insanın vücudundaki kıllar o kadar incelmiş ve renkleri açılmıştır ki bir çoğu ancak mercek altında ayırt edilebilir hale gelmiştir.
· · ·
Oysa biz gördüğümüz kadarıyla yorum yaparız!
İnsan eşittir: çıplak maymun!
Ne çıplağı?
Merceği al da saysana vücudundaki kılları!
Evrende başka davarlar var mı?
Var!
Evren davar dolu!
Sanki çoğunu bizim buralara dağıtmışlar!
Davar aşağı davar yukarı.
Bize biraz fazla gelmiş…
Niye, işinde “en iyi” olmuş, abide gibi kadının ödülünü bir davara verdirmişler.
Hayır o zaman bu davarı seçende de biraz davarlık yok muymuş!
· · ·
Yahu şu davardan bir özür dileyin be!.
Hayır ondan değil!
Hakiki davardan!
Etini vermiş, sütünü vermiş, yününü, kellesini paçasını, sakatatını bile vermiş yine yaranamamış.
Kaside mısralarında altın kelime olacağına, küfür cümlelerini birbirine tutturan zıvana olmuş!
İnsanoğluna iyilik yaramaz!
Manda şifalığı
Sinirlerimiz elektrik kablosu gibidir. Bir kılıf ve içinde ince ince teller..
Teller de aynı elektrik telleri gibi elektrik taşır.
Beyinden organlara, organlardan beyine!..
Elektriğin iletim hızı insanda 100 metre/saniye’dir.
Yani birisi ayağınızı gıdıklasa saniyenin yüzde biri kadar bir sürede bu his beyninize ulaşır ve bir o kadar sürede de yanıt gelir ve toplamda saniyenin yüzde ikisi kadar bir sürede ayağınızı çekersiniz.
· · ·
Manda hayvanının sinir ileti hızı bize göre oldukça yavaştır.
Manda’nın ayağını dürterseniz, yanıtı birazdan verir. Ayağını geç kaldırır.
Çünkü, dedik ya elektrik beyine gidip geri gelene kadar biraz fazla vakit geçer!
· · ·
Eskiler, bu elektrik ileti hızını ölçemeseler de mandanın gecikmeli yanıtı nedeniyle, anlama sıkıntısı çekenlere, geç anlayanlara “Allah manda şifalığı versin!” demişler…
· · ·
Neden yazdım bunu?
· · ·
AKP; ‘aya sert iniş’ peşindeyken hatları karıştırıp, dünyaya doğru sert inişe geçince, doğrudan saf değiştirmeyi kendilerine yediremeyen bazı uyanıklar, yumuşak geçişlerini bazı özgün uyarılarla bezeyerek yapmaya çalışıyorlar..
“Biz geç anladık ama bunlar ortalığı karıştıracaklar!”
İşte nöroloji biliminden onlara gelsin!
“Allah manda şifalığı versin!”
Göz -telef-onu!
“Gözünün görmediğine inanma!”
Tamam da gözün görmüyorsa nasıl olacak?
Cep telefonları sayesinde 40 yaşındaki insanların yarısının bileklerinde “karpal tünel sendromu” var! Ama esas arıza bu değil!
20 yaş üstü ahalinin tamamının gözleri bozuk!
Neden?
· · ·
Neden olacak!
Akıllı telefonların mavi ışığı yüzünden!
Gözün doğal filtreleri, doğada olmayan bu mavi ışığı tanımıyor ve ışınlar retinaya doğrudan ulaşıyor. Abi böyle bir ışık görmemiş; ona göre filtre geliştirmemiş; ‘ışığın konservesi’ gibi birşey!
Sonra gelsin retina hücre kaybı, makula dejenerasyonu!..
Günde on beş saat!..
Buna göz mü dayanır?
Neymiş, “Cep telefonu!”
Ne cep telefonu? Cepte durduğu gibi durmuyor ki?
Bu kez temkinli: Dolar 20 TL’yi geçerse yüzüme tükürün!
Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Danışmanlarından, Yiğit Bulut’un, daha önce yaşadığı tecrübeye istinaden yıl sonu dolar kuru tahmininde bu kez oldukça temkinli konuştuğu gözlendi.
Bulut, “Dolar, yıl sonu itibariyle 20 TL’yi geçerse harbiden yüzüme tükürün!” dedi.
Doların 9.40 bandını test ettiğini, 9.45’i kırdığı zaman tabutun çivisinin çıkacağını, 9.35’te musalla taşının bir bacağının kırılacağını belirten Bulut, 9.20’de ise TL’nin tur atlayıp Manchester United ile eşleşme ihtimalinin %90 olduğunu söyledi.
Beşli Konsorsiyum’dan Yozgat’a boğaz köprüsü
Hükümetin verdiği bütün yap-işlet-devret ihalelerini alan 5’li konsorsiyumun sözcüsü Babür Baskıbeton, ellerindeki yol ve köprü inşaatı çalışmalarının bitmesi ya da bir çoğunun bitmeye yakın duruma gelmesi üzerine, büyüyen ve gelişen Türkiye’de, boğazı bulunmayan illere de boğaz köprüsü yapılmasının artık bir zorunluluk haline geldiğini belirtti. Bunun için ilk olarak Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesine bir yap işlet devret asma köprü kurup, Boğazlıyan’ı, paralı “autobanne” ile İzmir’e bağlamayı, İzmir’e gelmişken, Seferihisar’a da bir havalalanı kurmayı planladıklarını belirtti. Gazetecilerin, “Ama orada boğaz filan yok ki!” şeklindeki itirazlarına,”Canım, biz önce köprüyü bir yapalım, zamanla boğaz da gelir, çinekop da gelir!” yanıtını verdi.
İnsansız hava aracından insan çıktı
Eskişehir’deki askeri üsten havalanan ve Batı Asya semalarında istihbari faaliyet amacıyla devriye yapan insansız hava aracının (İHA) piste dönüşünde içinden yarım düzine Afganlı mülteci çıktığı belirtildi. Mültecilerin uçağa nerede ve nasıl bindiği konusunda bir fikirlerinin olmadığını belirten yetkililer, araştırmaların sürdüğünü bildirdi.
· · ·
Pakdemirli: “Çiftçimizin maliyet ıstırabı bitiyor!”
Tarım Bakanı Pakdemirli bir açıklama yaparak önümüzdeki yıl hiç bir çiftçimizin maliyet ıstırabı çekmeyeceği müjdesini verdi.
OHA Muhabirinin, “Nasıl olacak bu?” şeklindeki sorusu üzerine Pakdemirli, “Bu yıl yaşanan anormal maliyet artışları üzerine bütün çiftçilerimiz ekip biçmeyi bıraktı, köylerini terk etti. Haliyle çiftçilik ve maliyetleri ile bir ilgileri alakaları kalmadı. Misal olarak söylüyorum. İnek beslemeyen adamın küspe fiyatı ile ne ilgisi olur? Artan gübre fiyatından tarla ekmeyen adama ne?” diye konuştu.
İktidardan yeni müjde: Karadeniz’de zengin laz yatakları
Yok ölünün kûru!
Ya arkadaş! Bu başlığı atıyorsunuz, tamam da, bu fakir bunun altını nasıl dolduracak? Hiç düşüneniniz var mı?..
Kafiye var mı? Var!.. Komik mi, evet komik! O zaman yaz başlığı gitsin!
Sonra yazar; eynine karınca girmiş gobel gibi kaşınsın dursun sabahlara kadar!..
Zengin laz yataklarıymış!!
Nasıl bağlayacağız biz bunu?
Alooo! Kime diyorum?
Pakdemirli: “Çiftçimizin maliyet ıstırabı bitiyor!”
Tarım Bakanı Pakdemirli bir açıklama yaparak önümüzdeki yıl hiç bir çiftçimizin maliyet ıstırabı çekmeyeceği müjdesini verdi.
OHA Muhabirinin, “Nasıl olacak bu?” şeklindeki sorusu üzerine Pakdemirli, “Bu yıl yaşanan anormal maliyet artışları üzerine bütün çiftçilerimiz ekip biçmeyi bıraktı, köylerini terk etti. Haliyle çiftçilik ve maliyetleri ile bir ilgileri alakaları kalmadı. Misal olarak söylüyorum. İnek beslemeyen adamın küspe fiyatı ile ne ilgisi olur? Artan gübre fiyatından tarla ekmeyen adama ne?” diye konuştu.