Haldun Solmaztürk
Devlet Harşit Çayı’na aktı.!
Birisi “Özlenen devlet nerede?” diye sorarsa, “Giresun Dereli’de kepçenin içinde” diyecekmiş. Kepçenin içinde üç bakan var.!
‘Özlediğimiz’ devlet buymuş…? Breh breh breh.!
‘Devlet’ kurumları, kuralları, kültürüyle vardır, bunlar yoksa devlet yoktur..
Bu yağışlar yüz yıllardır yaşanıyor. Farkı yaratan ‘devletin’ varlığı—ya da yokluğu…
Geçen yıl da, aynı coğrafyada yıkılan köprüleri, okulları, evleri, taşan HES’leri, kapanan yolları, kopan su ve elektrik hatlarını VE kaybolan insanlarımızı konuşuyorduk.
Geçtiğimiz haftaki yağışlardan sonra Aksu Deresi taştı, Dereli kent merkezi tümüyle çamura boğuldu. Tirebolu-Doğankent yolunda göçen menfez yüzünden beş jandarma, bir sivil görevli, iş makineleri Harşit Çayı’nda kayboldular.
Giresun’da ‘devlet’ var mı yok mu şimdi gelin siz kendiniz karar verin…
‘Orantılı güç’ bakanı AFAD İl Müdürlüğü’nde—elinde harita—yağışın düştüğü bölgeleri, kapanan yolları anlatıyor; kaç kişi öldü, kaç kişi kayıp, kaç bina hasarlı..
Böyle bir anda devleti temsil eden vali, belediye başkanları, kaymakamlar misafir (!) gibi dinliyor, Ankara’dan koşup gelen bakan-lar sözde iş (!) yapıyorsa devlet yoktur.
Bu arada Bakan Bey Dereli kaymakamını görevden alıp yerine Kemaliye kaymakamını atıyor—Erzincan’dan. Yeni kaymakam felaketin ortasında göreve (!) başlıyor. Eski Dereli kaymakamı da Kemaliye kaymakamı yapılıyor—aynen böyle.!
Önceki kaymakam beş yıldır bölgede görevde… Valiyi tanıyor, vali de onu tanıyor. Belediye, DSİ, Karayolları, AFAD, UMKE, AKUT ekiplerini, jandarmayı, polisi yıllardır böyle afetlere hazırlayan—hazırlamış olması gereken—kaymakamı, bu bilgi ve birikime en çok ihtiyaç olan anda görevden alıyorsanız orada devlet yoktur.
Dereli Belediye Başkanı aslen eczacı, sonradan siyasete girmiş—AKP kurucu üyelerinden, 2009’dan beri görevde. DSİ—Devlet Su İşleri oluyor—226. Bölge Müdürü 11 Ağustos’ta Dereli Belediyesi’ni ziyaret etmiş. ‘Projeler ve sorunları’ değerlendirmişler. Gelin görün ki belediyenin ‘projeler’ sayfası bomboş.! Ama Dereli Belediye Meclisi’nin 5 Ağustos tarihli ‘İmar Planı Değişikliği’ var. “Dere kenarına yapılacak Küçük Sanayi alanının ihtiyacına binaen yapı yüksekliği 7.50 m.den 12.50 m.ye” yükseltiliyor. Alanın ‘dere kenarı olması’ sebebiyle…
Karar 12 Eylül 2020’ye kadar belediye ilan tahtasında askıda, merak eden gider bakar.
İstanbul Belediye Başkanı’nı bile görevden almakla tehdit edenler Dereli Belediye Başkanı’na dokunmuyorlar. ‘Özlenen’ devlet ya..!
Kıyıdaki Tirebolu’yu iç kesimlere bağlayan yol Harşit Çayı’nı takip ediyor. Yamaçlardan inen sular yolun altından menfezlerle dereye veriliyor. Bir vatandaş—Ahmet Karadeniz—birilerinin çakıl çekerek bir menfezin altını boşalttıklarını görüyor. Uyarıyor, dinletemiyor. Baş edemeyince Giresun Karayolları 104. Bölge Şefliği’ne gidip anlatıyor. “Bir şey olmaz” deyip gönderiyorlar.
Vaz geçmiyor, ısrar edince “Sen en iyisi bir dilekçe ver” diyorlar, öyle yapıyor. Trabzon’daki Karayolları 10. Bölge Müdürlüğüne dilekçe veriyor, 14 Şubat’ta—altı ay önce..
“Menfezin altı açıldı, 1980/1988 senelerinde menfez taşkını kaldıramamış, balçık dolmuştu. Olası bir selde felaket yaşanır. İllaki Çorlu tren kazası gibi olur. Menfezden önce ve sonra 50-75 metre dolguya ihtiyaç var” diyor. “Saygılarımla arz ederim” diye de bitiriyor.
Cevaben “Talebiniz imkanlar ödenekler, öncelikler ve imkanlar nispetinde değerlendirilecektir” diyorlar sıkılmadan—sanki ‘şahsi’ talebiymiş gibi—teşekkür bile yok.
Çünkü devlet yok.! AMA HES’ler ve ondan fazla çakıl ocağı var..
Sonra menfezin önüne bir kaç beton blok koyuyorlar. Telefon açıyor, “Bu iş böyle olmaz, sel gelirse bu bloklar bir işe yaramaz” diyor—'ilkokul’ mezunu vatandaş..
Sonrasını hepimiz biliyoruz. Öncesini belki bilmiyordunuz, artık onu da biliyorsunuz..
Tirebolu kaymakamı da, Giresun valisi de görevde yeniler. KGM 10. Bölge Müdürü geçen Aralık ayında gelmiş. ‘Devlete’ yapılan her atama gibi ‘siyaseten’ icazetli olduğuna şüphe yok. İşini bilir, liyakat sahibi midir, tanımam; ama vahim ihmal ortada.
Çakıl ocakları dereyi bu hale getirirken jandarma ne yapıyordu derseniz, İl Jandarma’da bir Çevre Koruma Timi bile var—maden kanunu kapsamına giren kabahatlerle ilgili sorumluluk bölgesinde gerekli denetimleri yapmak üzere… Jandarma var ama yok—devlet gibi.!
Devlet olsaydı ne KGM Bölge Müdürü, ne Bölge Şefi, ne İl Jandarma Komutanı, ne de o menfeze bakan (!) jandarma karakol komutanı görevde tutulurdu. Ne de Dereli Belediye Başkanı.. VE o menfezin ihale sürecini de kapsayacak adli ve idari soruşturma başlatılırdı.!
Başlatılır mı…?
Bakanlar niçin her seferinde pürtelaş koşup ‘işe’ el koyuyorlar sanıyorsunuz.?
Bugün Cumhurbaşkanı bölgeye gidiyor. Karşılamada valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, Karayolları, DSİ hepsi yanyana arz-ı hürmet edecekler.. Belki ‘çakılcılar’ bile gelirler.
‘Devlet yaralarınızı saracaktır’ der herhalde—her zaman öyle diyor…
Ama aslında devlet yok.! Olsaydı Dereli çamura boğulmaz, o menfez de göçmezdi.
Devlet olsaydı Cumhurbaşkanı Karaahmetli Köyü’ne gider Ahmet Karadeniz’in alnından öperdi.
Devlet menfezle birlikte aktı, aynı iki yıl önce Çorlu’da olduğu gibi…
İki jandarma ve iş makinesi operatörü hâlâ aranıyor.
Devleti de aramalıyız.!