Derya Kömürcü
Depremden Sonra Seçmen Eğilimleri
Seçim yaklaşırken seçmen eğilimlerini ölçmeyi hedefleyen araştırmaların yapılma sıklığı arttı. Geçtiğimiz dönemde ayda bir yapılan araştırmaların iki haftada, hatta haftada bir yapıldığı bir sürece girdik.
Son dönemde yapılan kamuoyu araştırmalarının hata payı dahilinde gösterdiği şey AKP’nin oy oranının deprem sonrasında yapılan sıcak yorumların, iddialı öngörülerin aksine, pek de düşmediği. AKP ile MHP destekçileri arasında aydan aya geçişler olabiliyor, bir parti düşerken diğeri artabiliyor, ama iki partinin toplam oy oranı belirli bir aralıkta seyretmeye devam ediyor.
Öngörülenin aksine Cumhur İttifakı oylarında deprem sonrasında kayda değer bir düşüş olmamasını iki nedene bağlamak mümkün.
İlk neden, toplumun iktidar tarafından bilinçli olarak çok sert biçimde kutuplaştırılmış olması. Bu kadar birbirinden uzaklaşmış toplum kesimleri arasında geçişler çok zor gerçekleşiyor. Ekonomik kriz neden Erdoğan etrafındaki çelik çekirdeği kıramadıysa, deprem sonrası ortaya çıkan başarısız tablo da o yüzden kıramıyor.
İkincisi, vatandaşların büyük felaketlerin ardından yaşanan panik ve kaygı ortamında geçmişten çok geleceğe bakarak oy tercihlerini belirliyor olması. Yalnızca deprem bölgesi değil, ülkenin İstanbul dahil çok büyük bir kısmı depreme hazırlık ve olası depremin ardından yaşanabileceklerle ilgili müthiş bir kaygı içindeyken, vatandaşların en azından üçte biri sorunların çözümünün daha önceden ne yaptığını bildikleri bir güçlü liderde olduğunu, kendi içinde çekişen çok parçalı muhalefetin yeterince güven vermediğini düşünüyor. Erdoğan iktidarı, depreme hazırlık, arama-kurtarma ve yardım konularında çok başarısız bir sınav vermiş olsa da içinde bulunduğumuz koşullar, destekleyenin daha çok desteklediği, karşı olanın da daha çok karşı olduğu bir ortam yarattı. İktidar da muhalefet de konsolide oldu.
Deprem sonrasında hemen her şeyini kaybetmiş ya da olası bir depremden sonra kaybedeceğinden endişe duyan geniş kitlelerin önceliği, geleceği inşa etmek, bir an önce kaygılarını gidermektir. Bu yüzden kimin suçlu olduğu, kiminle nasıl hesaplaşılacağı toplumun büyük bir kesimi için ilk anın değil, sonranın konusudur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deprem sonrasında yaptırdığı araştırmalarda bu eğilimi net bir biçimde gördüğünü, seçimi ertelemek yerine olabilecek en erken tarihte yapmayı tercih ettiğini söyleyebiliriz.
Depremin orta-uzun vadeli etkileri, Türkiye toplumunun değişimi, dönüşümü açısından çok daha belirleyici olacaktır. Ancak iki ay gibi kısa bir süre içinde seçmenlerin oy tercihlerini radikal bir biçimde değiştirmediği, değiştirme olasılığının da oldukça düşük olduğu görülüyor.
Dolayısıyla AKP’nin seçimden birinci parti çıkma olasılığı giderek güçleniyor. Ancak yine de Cumhur İttifakı’nın TBMM’deki çoğunluğunu yitireceği bir tablonun ortaya çıkmasını bekleyebiliriz. Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı’nın birbirine yakın sayılarda milletvekiline sahip olduğu, 300 milletvekili çıkarabilenin Türkiye siyasetinin geleceğinde büyük avantaj elde edeceği, tam da bu yüzden “ortak liste” çalışmasının daha da hayati bir önem kazandığı bir tablo var karşımızda.
Öte yandan önümüzdeki seçimin seçmenler tarafından öncelikli olarak bir cumhurbaşkanlığı seçimi, hatta onun da ötesinde bir rejim referandumu gibi algılandığını göz ardı etmemek gerekir. Seçmenler, cumhurbaşkanlığı seçimi üzerine çok daha fazla kafa yorarken, partiler alanına ilgisizliklerini sürdürüyor. Bu yüzden milletvekili seçimine dair ölçümlerde kararsız ve oy kullanmayacak seçmen oranları cumhurbaşkanlığı seçimine göre çok daha yüksek çıkıyor.
Partiler alanına dair seçmende gözlemlenen bu kayıtsızlığın seçimin milletvekilliği ayağında bazı sürprizleri de beraberinde getirmesini bekleyebiliriz. İktidar partilerinin oylarının radikal bir biçimde düşmesi şeklinde değil ama Genç Parti’nin yükselişine referansla 3 Kasım 2002 seçimlerine benzer bir seçim yaşayabiliriz. Bu bağlamda dört partiyi dikkatle izlemekte fayda var; Memleket, TİP, Yeniden Refah ve Zafer. Bu partilerden bir veya ikisi beklentilerin ya da araştırma ölçümlerinin üzerinde bir oy oranıyla seçimlerden çıkabilir.