ÇÜNKÜ FUTBOL, FENA HALDE HAYATA BENZER

Bu bir futbol yazısı aslında. Ancak içim öylesine kabardı ki; söze nasıl başlarım, nasıl devam ederim hiç bilemiyorum…. 38 bin can yok artık… On günden bu yana, herkes gibi tadım tuzum yok… Hayat, sanki deprem bölgesinde olanlardan utanırcasına devam ediyor… Evet, hayat devam ediyor. Ve devam eden hayatın birleştiricisi futbol oluyor…

Futbol öyle bir birleştirici oldu ki bize, Trabzonspor tribünlerinde, her renkten forma vardı. Sarısı -Bordosu, Mavisi- Beyazı, Siyahı- Kırmızısı… Depremden önce, tüm deplasman taraftarlarına yan gözle bakanlar, on günden bu yana omuz omuza yaşıyorlar. Umarım, ezeli rekabet devam ederken kardeşliğe gölge düşmez.

Maç öncesi yapılan koreografi idi aslında her şeyi anlatan… Tasarlayanların, düşünenlerin emeğine yüreğine sağlık. Enkaz altından kurtarılan bir bebek, arama kurtarmacının baretinde yardımımıza koşarak gelen ülkelerin bayrakları ve can kurtarmak için gelip melek olan Proteo… Boğazım düğüm düğüm izledim o görüntüleri…

Tüm ülke Trabzon’da tek yürek oldu dün gece. Tüm Türkiye, acıyı bir kez daha paylaştı. Allah daha da beterinden saklasın inşallah…

En son oynadığı ve kaybettiği Galatasaray maçı sonrası ligde havlu atan Trabzonspor, Konferans Ligi Play-Off turunda Basel’i ağırladı maçı fazla zorlanmadan kazanmasını bildi: 1-0. Futbol, hayatın ta kendisi. Afet yaşanan bir ülkede, bu tip bir maça hazırlanmak çok zor. Abdullah Avcı’yı bu açıdan tebrik etmek lazım. Takımı psikolojik açıdan çok iyi hazırlamış. Takımın mental olarak hazır olması hem sahaya hem de skora yansıdı. Deprem öncesi, İstanbul deplasmanında kaybedilen Galatasaray maçından da ders çıkartmış Abdullah Hoca. Şapkadan tavşan çıkarmaya kalkmadan ayakları yere sağlam basan bir takım sürmüş sahaya. Macera aramadan takım sahaya dizilmişti. İlk yirmi dakika, her iki takım da birbirini tarttı. Bu zaman içerisinde, konuk Basel’in üç atağı vardı ki; top ağları bulsa sıkıntı yaşanırdı. Yirminci dakikadan sonra Trabzonspor, rakibine oyununu kabul ettirdi. İlk yarının sonuna kadar Trezeguet, Bakasetas ve Abdülkadir Ömür’ün yararlanamadığı pozisyonlardan biri gol olsa, daha farklı bir maç izlerdik.

İkinci yarıya sakatlanan Eren yerine Larsen girince, kanat bindirmeleri biraz daha arttı. Larsen, ortası olmayan bir oyuncu; ya çok iyi ya çok kötü… İdare ederek oynadığı maç yok. Ya döktürüyor ya da saç baş yolduruyor. Dün akşam da oyuna girerken hangi Larsen’i izleyeceğimizi bilemiyorduk. Gününde olan Larsen imiş sahaya giren… Kanat bindirmeleri artınca, golün ayak sesleri de gelmeye başladı Akyazı’dan. Gününde olan Larsen, kaleciden dönen topu tamamlayarak rahat bir nefes aldırdı takıma. Önümüzdeki hafta İsviçre’ye daha rahat gidebilmek için bir gol daha bulabilseydik harika olurdu doğrusu.

Eleme maçlarının hesapları, taktikleri 180 dakika üzerinden yapılır. Önümüzdeki hafta, Abdullah Avcı’nın kadro üzerinde çok fazla oynama yapmadan sahaya çıkmasını bekliyorum. Avantaj şu anda Trabzonspor’da. Her türlü galibiyet ve her türlü beraberlik Bordo Mavili takıma yarar. Sakin ama çok da geriye yaslanmadan, beraberliğe oynamadan dikine bir oyunla turun geleceğine inanıyorum.

Acıyı iliklerimize kadar hissettik depremden bu yana. Yaralar kanayacak hem de çok kanayacak. Kabuk bağlaması uzun sürecek. Sararken canımız acıyacak. Yeniden ayağa kalkarken, on bir şehir yeniden kurulurken, bilimin ışığında yapılsın her şey… Fay hattı üzerine bina yapılmasın, müteahhit malzemeden çalmasın, denetleyen işini doğru yapsın, ruhsat veren oy kaygısı taşımasın… Coğrafya kaderimiz olmasın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Temel Arşivi