Mehmet Şandır
“ÇÖKÜŞ YILI” ÇIKIŞ YILINA DÖNÜŞÜR, UMARIM
Yeni bir yıla başlıyoruz.
Geçen yıl, bir önceki yıldan devam eden sorunlarla bizi çok yormuştu.
Yeni yıla güzel, umutlu bir başlangıç yapmayı umuyordum, buna ihtiyacımız vardı.
Akşam bu umutlarla yattık; “sabah ola hayrola” dedik.
Ne yazık ki yeni yılın ilk sabahına zamlarla uyandık; ülkeyi yönetenler, yaşamın temel girdilerine 1 Ocak 2022 tarihinden geçerli olmak üzere “kallavi” zamlar yapmıştı.
Benzinin litre satış fiyatına 60 kuruş, motorine 1 lira 30 kuruş, LPG’ye 78 kuruş, elektrik fiyatlarına yüzde 50 ile yüzde 125 arası, doğalgazın mesken tarifesine yüzde 25, sanayi aboneleri için yüzde 50 ve elektrik üretim amaçlı tarifeye yüzde 15 zam yapılmıştı. İstanbul’daki Marmaray’a yüzde 36, Avrasya Tüneli ve iki köprünün gidiş-geliş ücretlerine ilk günden yüksek zamlar ilan edilmişti. Osmangazi köprüsünden geçişlere yüzde 25 zam yapıldı.
Yapılan tüm zamlar, ücretler ile maaşlara yapılacak artışlara yansımayacak şekilde (2021 yılının son gününde değil) yeni yılın ilk gününde ilan edilmiş; çalışanların ücret veya maaşlarına yapılacak zammın hesaplanmasında itibar edilecek enflasyon oranına yansıması engellenmişti.
İnsan aklıyla alay eden bu zam işkencesi ve hesap kurnazlığı ağzımızın tadını kaçırdı; yeni yıla tam bir hayal kırıklığı ile başladık.
Umut yerini korkuya, öfkeye bıraktı.
Üretimin/üreticinin temel girdileri olan enerji kalemlerine Devlet tarafından yapılan bu yüksek zamlar, kısa zamanda hayatın her alanına yani tüketiciye, çarşıya/pazara, raflara katlanarak yansıyacaktır. Piyasaların/ekonominin referans faktörü/nirengi noktası olan enflasyon/hayat pahalılığı yüksek olmanın ötesinde hiperenflasyona dönüşecek, toplumun tansiyonu yükselecek; ülke yöneticilerine güven/güven endeksi iyice sıfırlanacaktır. Türkiye yönetilemez hale gelecektir.
İkinci yılını doldurmak üzere olan Covid-19 salgını dolayısıyla uzun süre kapalı kalan iş yerleri esnafın geçim düzeyini aşağıya çekmiş, son aylarda TL’nin neredeyse yarı yarıya değer kaybetmesi ile emeklilerin ve çalışanların ücretlerinin satın alma gücü yarılanmış, işi olmayanların iş bulma ümidi tükenmişti.
Bunalan, yorulan insanımıza yeni yılın yeni umutlar, beklentiler getirmesi beklenirken 1 Ocak sabahı “şaka gibi”, “dalga geçer gibi” ZAM müjdesi ile uyandık! Ülke yöneticilerinin feraseti bağlandı, muhtemelen güç zehirlenmesi ile siyasi intihar ettiler.
Umut yerini daha kötü olacak korkusuna, “bizim kaderimiz değişmez” bedbinliğine/teslimiyetine ve öfkeye bıraktı.
Korkarım ki 2022 yılı “Çöküş Yılı” olacaktır.
Yeni yıl başlangıcında içine limon sıkılan umutlarımızı, kaybettiğimiz yaşama sevincimizi, hayal kırıklığımızı ve korkularımızı bir parantez içine hapsederek 2021 yılında yaşanan olumlu bazı gelişmeleri ve bir başka “çöküş yılı” tespitinden bahsetmek istiyorum.
2021 yılı iklim değişikliğinin yarattığı tahribatın zirve yaptığı bir yıl oldu.
Türkiye de bu felaket yılından nasibini çokça aldı; 11 Ağustos’ta Kastamonu, Sinop ve Bartın illerinde seller yaşandı, 82 kişi hayatını kaybetti. 28 Temmuz ile 12 Ağustos tarihleri arasında 49 ilde 300 civarında orman yangını meydana geldi. Yaklaşık 200 bin hektar orman yok oldu.
Araştırmalar, 2021’de dünya genelinde gerçekleşen doğal felaketlerin sigorta kapsamındaki 100 milyar doları aşkın kayıp eşiğini altıncı kez aştığına dikkat çekiyor.
“İklim değişikliğinin bu yılki maliyeti, dudak uçuklatan mali kayıpların yanı sıra dünyanın dört bir yanında birçok insanın hayatını kaybetmesi ve göç etmek zorunda kalması açısından da oldukça yüksek oldu.”
Christian Aid Örgütü tarafından yayınlanan “2021’in Maliyeti: İklim değişikliğinden kaynaklanan çöküş yılı” başlıklı yeni analiz raporundan aldığım bu tespitler, dünya gündeminin birinci sırasına yerleşti. Küresel ısınma sonucu oluşacak göç olgusunun 21. yüzyılın küresel sorunu olacağı artık herkes tarafından kabul edilmektedir.
Emisyon oranlarının azaltılması konusunda bir önlem alınmaması durumunda çöküşün yıkılışa evrileceği ihtimali dünya liderleri tarafından ciddiye alındı; Glasgow’da yapılan 26. Taraflar Toplantısı’nda önemli kararlar aldılar.
-İklim değişikliği sonucu oluşan kalıcı kayıp ve hasarlarını karşılamak üzere bir fon oluşturulması, kömür kullanımının aşamalı olarak azaltılması, metan emisyonlarının 2030’a kadar yüzde 30 azaltması, dünya alanının yüzde 30’unun koruma alanı ilan edilmesi gibi kararlar umut verici oldu.
Ayrıca, ABD’nin Paris Anlaşması‘na geri dönmesi ve Türkiye’nin Paris Anlaşması’na taraf olması 2021 yılının sevindirici gelişmeleri oldu.
BENCE
Hayat devam etmektedir; ümitsiz olmak çare değil; Türk toplumu çok daha kötü durumlardan başarı ile çıkmasını bilmiştir. Gecenin en karanlık vakti şafak sökmesinden önceki andır.
İnanıyorum ki o zamana hızla gidiyoruz: Çöküş, yıkılışı değil yeni bir dirilişi getirecektir!