Bir virüs bizi eve kapattı.
Bizi birbirimize yaklaştırdı.
Bizi bir anlamda hapsedip giderek yok olan aile bağlarını güçlendirdi.
Yetmedi hovardaca harcadığımız, dikkate almadığımız maddi manevi değerlerin önemini hatırlattı.
Her şeyi özler olduk.
Kıymetini bilir olduk.
Tokalaşmayı, sarılmayı özledik.
Yardımlaşmanın, dayanışmanın önemi benimsetti.
Milli bayramların kıymetini anladık.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı ilk kez bu kadar çoşkulu kutladık. Üstelik hareket alanımız bu kadar sınırlı olmasına rağmen.
İsteyince oluyormuş demek. Bayraklarla, kırmızı beyaz balonlarla süslenmiş evlerimizin balkonlarından İstiklal marşı ile saat 21.00 de coşarak bayramı kutlamak çok güzeldi.
Bu birliktelik, anlayana çok şey anlatıyor. Keşke her alanda birlik olsak, tek vücut olsak. Milli - dini bayramlarda bu birlikteliği yardımlarla taçlandırsak. Aç, açıkta insanımız kalmaz.
Farklı partilerden seçilen belediyelerimizi aynı sevgi, saygı ile kucaklayıp üzerimizdeki yükün ağırlığını tabana yayabilsek.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı bunun nasıl olacağını, yapılacağını gösterdi. Çocukların saf ve temiz kalpleri bunu bize öğretti. Ulu Önder Gazı Mustafa Kemal Atatürk, geleceğin çocukların, gençlerin ellerinde olduğunu bir asır sonra bize yine kanıtladı. O çocukların evlerinde kendi duyguları ile hazırladıklarını yaşadıklarını görünce ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gördük.
Bize kalan ise onların öğrettiği bu duyguyu uygulamak.
100 yaşında öğrenmemiz üzücü, bizi evde bırakan virüs ile öğrenmek daha kötü.. Bin nasihatten iyidir bir musibet.
Gelin hep birlikte bunu değerlendirelim. Yıllardır özlem duyulan birlikteliği 100. yılda yapalım. Acı veren virüsten fayda çıkaralım.
Ne dersiniz iyi olmaz mı?