Haldun Solmaztürk
“Bundan sonra size hayatta başarılar diliyorum!”
Tartışma, "limana güvenle yanaşma" üzerine…
Liman, Mart ayındaki yerel seçimler mi, 2028 seçimleri mi yoksa her ikisi mi, orası meşkuk!
Yine de geminin hangi "kaptana" teslim edileceği tartışılıyor!
Liman ve kaptan bir yana, gemi su alıyor…!
Gövde, Atlantik’te buzdağına çarpan Titanik gibi ağır hasarlı…
Seçim sonuçlarına bakıldığında açıkça görülüyor ki "ittifaksız" başarı şansı hiç yok!
Üç parti —DEVA, Gelecek, Saadet— kendi kimliklerini, politikalarını (!) yıpratacağı için parlamentoda "ortak grup" kurmaktan vazgeçtiler, üç partiye de zarar (!) verecekmiş…
Bu hesapta (!) ulusal çıkarları ve Altılı Masa’nın iddialı söylemlerini acaba nereye koydular?
CHP gemisini güvenle limana götürecek yardım ancak İyi Parti’den gelebilir ki sorun da orada!
İyi Parti de aynı buzdağına çarptı ama Akşener’in Kurultay konuşmasına kadar hasarın ne kadar büyük olduğunun farkında değildik.
"Abla" çok kızgın, öfkeli, kırgın ve de aşırı duygusal…
Belli ki "seçim yenilgisi" sürecinde çok bunalmış -- kendi ifadesiyle -- partideki şımarıklıklardan, hadsizliklerden, saygısızlıklardan, iftiralardan çok dolmuş, içini döküyor.
Pişmanlıklarını, hayal kırıklıklarını, çaresizliklerini paylaşıyor, tehdit ediyor…
Yakın tarihimizde böyle bir "Kurultay" konuşması yok; Adnan Menderes’in öfke nöbetlerini hatırlatıyor.
“On beş milletvekilinin diyetini ödeyemedik. Bize kuyruk siyasetine mâl oldu” ifadesi çok şey anlatıyor. En çok da 2019 yerel seçimlerindeki başarının HDP’ye bağlanmasına içerlemiş.
Açıkça CHP’ye —belki HDP’ye de— yönelttiği “Bundan sonra size hayatta başarılar diliyorum” lafı köprüleri bu kez dönüşü olmayacak şekilde attı.
Ama “Bundan sonra partimize zarar verenler hakkında gereğini bizzat ben yapacağım” diyor ya, aslında partiye en büyük zararı bu konuşmayla bizzat (!) kendisi vermiş oluyor!
Tüm ülkenin canlı izlediği Kurultay'da, “Ayıp be ayıp…!” diye kendi partisini tahkir eden bir genel başkandan artık sekiz ay sonraki seçimler için çok fazla bir şey beklememek gerekir.
İyi Parti bir şekilde bu krizi aşacaktır, aşması gerekir çünkü Türk demokrasisinin bu partiye ihtiyacı var. Ama önlerindeki süreç kolay değil ve gemideki hasarın onarımı zaman alacak.
CHP’deki hasarın büyüklüğünü de geçen hafta bir kez daha gördük.
Önce il başkanları toplanıp "Değişim, albenisi olan sihirli bir sözcüktür" diyerek açıkça "kişi bazlı kurtarıcı" diye tarifledikleri değişime (!) karşı çıktılar.
Aynı akşam Kılıçdaroğlu Tele1’deydi.
Bir buçuk saati aşkın program bir türlü temel konulara odaklanamadı.
İlginç bir şekilde, "değişim" ve "dönüşüm" sorularına “Zaten…” belirteciyle özetlenebilecek uzun, muğlak ama pek de anlamlı olmayan cevaplar veriyor.
Ne kişisel ne parti ne de ‘ittifak’ adına bir özeleştiri yok, öyle bir çabası da yok.
Medyayı—bağımsız kanallar dahil—ve aydınları, hatta kamuoyunu [a.b.], iktidarın ahlaki—ve siyasi—meşruiyetini “Tartışmadılar” diye suçluyor—sanki kendisi bunu yapmış gibi.
Kendisini tekrar ediyor, yeni ya da farklı hiçbir şey yok…!
Genel başkanlık için “Ben adayım demedim ama delegelerin iradesine ipotek koyamam” diyor.
Yine de İmamoğlu sorusuna cevabı, “Ben asla ve asla…”; yani ipotek (!) koyuyor!
Aynı genel başkan—ve yeni ama ‘eski’ MYK ile yerel seçimlerde başarı şansı var mı yok mu?
“Biz yerel seçimlerde başarılı olacağız” deyip kesip atıyor ama ‘nasıl’ sorusu havada kalıyor.
“Tartışma bitmiştir, yerel seçimlere odaklanacağız” diyor ama partinin ‘ittifak politikası’ gerçek-ötesi; “İşbirliği zaten seçim döneminde oluyor, seçim zamanı gelince konuşulur” diyor.
Bugünden (!) çok erkenmiş bunu konuşmak için…
Elbette Akşener’in “Bundan sonra size hayatta başarılar diliyorum” lafının anlamını biliyor…!
Kalyonlar devrinden kalma bir ‘kes ve ayrıl’ ifadesi vardır; İyi Parti’nin yaptığı tam budur.
CHP’nin yaptığı ise Titanik batarken orkestranın konser vermesine benziyor.
Bunlar olurken ‘hafriyat ve inşaat’ imparatorluğu ellerini oğuşturuyor.
Aslında hepimiz aynı gemideyiz ve birlikte batıyoruz.
Rahmetli Demirel “Neyin olacağını görmek için neyin olmayacağına bakmak lazım” derdi.
İyi Parti ile ittifak olmaksızın, CHP sekiz ay sonraki seçimlerden başarıyla çıkamaz, olmaz!
Mevcut ‘lider & kadro’ kompozisyonuyla da CHP-İyi Parti ittifakı olmaz, olamaz.
Neyin olabileceğini bulmak ve hayata geçirmek ise bu partilerin kadrolarına düşüyor!