İ. Bülent Çelik
Bir taş atma olayının anatomisi
Vali Bey ilk açıklamasını yaptı:
“Atılanlar taş değil su şişesidir!”
…
Su şişelerinin, otobüsün camlarını kırması, insanların kafasını gözünü patlatması akla yatmadığından pek karşılık bulmadı.
…
Taş’ı kabullenmek şart olmuştu.
Üstelik kameralar tarafından havada görüntülenen ve kırmızı daire içine alınan taşlar öyle ufak tefek çakıl taşları değil, bildiğin baba parke taşlarıydı.
Kafası gözü yarılmış vatandaşları, ağzına burnuna kan durmuş çocuklar hastane kayıtlarına girmişti.
…
Bu kez Belediye Başkanı açıklama yaptı:
“Taşları sopaları bizzat CeHaPe grubu içinden şahıslar alana otobüsle taşıdılar!” dedi..
Başkan’a göre CeHaPe’liler kendi kendilerini taşlayıp suçu başkalarına atmaya çalışmışlardı.
…
İçişleri Bakanı o anda devreye girdi.
“Miting yapılması gereken yerde yapmazsan oraya provokasyon yapmaya gelirler!” dedi.
Sonra provokasyonu üstlenmekten vaz geçmiş olmalı ki, “Provokasyonu İmamoğlu yaptı!” diye açıklama yaptı.
…
Bu arada Vali fikir değiştirdi.
“Bize sadece esnaf ziyareti yapacaklarını söylediler. Mitingden haberimiz yoktu!” dedi.
Mitingden haberleri yoktu ama her nasılsa, daha miting başlamadan, ellerindeki taşları gizleme gereği görmeden bekleşen yeni yetme çocuklarla otobüsün arasına, olaya müdahale etmeyen polis ekiplerini, taşlama boyunca bir bardak su sıkmayan tomaları dizmeyi planlayabilmişlerdi..
…
Belediye Başkanı, taş atanların CeHaPe’liler olduğu konusunda ısrarını, “işte ispatı!” diyerek bazı dövizleri kameralara doğru tutmak suretiyle sürdürdü. “Taş atanların amaçları Sayın Cumhurbaşkanımızın İstanbul mitingini sabote etmekti!” dedi.. Ancak bunu nasıl becerebileceklerini açıklamadı.
…
İçişleri Bakanı önce, kendisine ayaküstü sorulan sorulara: “Şimdi biraz sonra televizyonda anlatacağım. Şu anda Erzurum'da binlerce insan sokakta, tahrik etmiş, provoke etmiş, karıştırmış, binlerce insan şu anda sokakta, onları teskin etmeye çalışıyoruz.” şeklinde girizgah yaptıktan kısa bir süre sonra televizyona çıkınca “Abartıyorlar!” dedi.
Kimin neyi abarttığı anlaşılamadı.
…
Bu arada Mustafa Destici de görüş beyan etti ve “Senin ne işin var Erzurum’da?” sorusuyla, İmamoğlu’nu, adeta ‘taşların doğal uçuşlarını yaptığı göç güzergahı üzerinde’ bulunmakla suçladı!
…
Belediye Başkanı tekrar açıklama yaparak bu kez mitingden haberi olmadığını söyledi.
“Peki, miting yapılacak alana, günün erken saatlerinde neden belediye otobüslerini yığdın?” sorusunu soranlara “Yeni otobüslerimizi halka sergilemek için!” cevabını verdi.
…
Olay, mitinge katılanların karşılık vermemesi üzerine büyümemiş, ancak ülkenin her yanından tepkiler büyümüştü. Durum, beklenmedik biçimde AKP’nin aleyhine dönmüştü…
…
Bunun üzerine, klasik sihirli formül tekrar devreye alınmış, taş atma olayının ‘bir Çavuş tarafından başlatılarak provoke edildiği’ sonucuna bağlanmıştı. Velakin bu çavuşun Deli çavuş ya da Uzun Çavuş ile bir irtibatı bulunamamış olmalı ki, Fetö ile iltisaklı olduğu ortaya konulmuştu.
…
Fetöcü denilen çavuş, her nasılsa Jandarma İstihbaratta çalışmakta olan bir askerdi ve fetöcü fetöcü orada yıllardır nasıl çalıştırılabildiği konusunda bir izahatta bulunan olmamıştı.
…
Nihayet, mesele tatlıya bağlanmış, sorumlu ‘yalnız çavuş’ tutuklanmıştı ama, çavuş tarafından kışkırtılan 300 -400 kişinin hangi saik ile kışkırmaya teşne, orada, ellerinde parke taşlarıyla hazır bulunduğunu kimse açıklamamıştı.
…
Seçimin hemen önünde siyasi tarihimize nakşedilecek yeni bir “taşlama” olayı da bu şekilde yaşanmış, bize de ol hikayeyi bilene bilmeyene ayniyle, zahiren aktarmak düşmüş oldu.
Her ne kadar sürçü lisan ettik ise affo...
Ah Kafam!...
Haa!.. neyse yav!.. İki elmadan biriymiş!
—
İki de keklik
Seçim için saat saymaya da az kaldı ama zararın neresinden dönsen kârdır.
…
Bu anlamda, benim sayın Bahçeli’ye naçizane bir önerim var.
…
Canım sıkıldıkça açıp açıp dinlediğim ve dinledikçe gam ve kasavetten arındığım, şu “İki keklik” single’ını kendisi de benim gibi başa sarıp, tarafsız bir gözle tekrar tekrar dinlesin.
Eminim, o da benim şu önerime hak verecektir!
…
Demem o ki, miting kürsülerine çıkıp “Vücutlarına mermi alırlar!” gibi aşırı sert ve nobran cümleler kuracağına, üst üste böyle türkü sözlerini terennüm etsin.
…
İddiasına girerim ki oyları en az birkaç puan birden yukarı fırlayacaktır.
Denemesi bedava!
—
Terör örgütü ne ister?
Bir terör örgütünün, nihai hedefi dışında en öncelikli çabası örgütün adını duyurmak üzerinedir.
…
Yaptığı bütün eylemleri, ismini bilmeyenlerin duyması, bilenlerin de hala varlığını sürdürdüğünden haberdar olması amacıyladır.
…
Peki bu durumda, terör örgütünün ekmeğine yağ sürenler, onu muhalefetle birlikte anmak için ismini terennüm edenler değil midir?
…
Öyle bir Kılıçdaroğlu-terör örgütü videosu kurgulatıp, bizzat Erdoğan’ın mitinglerinde göstermesini sağladılar ki, Murat Karayılan kendi reklamını bu kadar yapamazdı.
Kaybetme korkusu bu kadar mı hata yaptırır?
Vallahi pes!
—
AYANA
Biz Mustafa Mutlu ile uzun yıllar, gazetelerde, televizyonlarda birlikte çalıştık. Bu yoldaşlık, çoğu kez onun yazdığı köşede, yönettiği programda benim karikatür çizmem şeklinde gerçekleşti.
…
Meslek ahlakına sahip, ilkelerinden asla taviz vermeyen, paraya, patrona, makama göre eğilip bükülmeyen, işine sadece vicdanını karıştıran ender gazeteci ve yazarlardan biridir Mustafa.
Düşündüğü gibi yaşar, yaşadığı gibi yazar.
…
Ne demek istediğimi, Vatan Gazetesinin yandaş medya listesine katıldığı -ve gazeteden ilk kovulan kişi olarak benim de şahidi olduğum- süreci anlattığı “Dön Kardeşim” kitabını okuyan anlar!
…
Gelelim Mustafa Mutlu’nun bu son kitabına, AYANA’ya…
…
İnsanlığın ilk ve kadim dinlerinden biri olan Şamanizm hakkında bir çok kişinin fikri yok.
Benim gibi çeyrek porsiyon fikri olanların da ayrıntılara pek hakim oldukları söylenemez..
Roman formundaki bu anlatım ile Mustafa Mutlu, AYANA’da, insanlığın geçmiş dinlerinden en yaygın olanlarından birini, ‘Şamanizm’i daha yakından tanımamızı sağlıyor.
…
Bugün hala hayatımızın içinde yer alan bir çok ritüelin şaman geleneği olduğunu öğreniyoruz. Örneğin Nazar’a karşı evlerimizden, araçlarımızdan, bebeklerimizin zıbınından eksik etmediğimiz nazarlığın kerametinin, nazar boncuğunda değil onun çengelli iğnesinde olduğuna inanıldığını öğreniyoruz. Boncuğun, iğneyi işaret eden bir
navigasyon ikonundan başka bir şey olmadığını görüyoruz.
…
Ama daha önemlisi, kitabı okuyunca Anadolu’da yaşanan islamın ve Anadolu halklarının, onca bilinçli çabalara karşın araplaştırılamamasının önünde de şaman geleneğinden kalma ritüellerin serinletici etkisinin olduğunu anlıyoruz.
…
Aslında kökleri Arap olmayan Iraklıların, Mısırlıların, Suriyelilerin, Tunusluların, Libyalıların, Faslıların, Cezayirlilerin nasıl araplaştıklarını; Hatta, Kürtlerin, Çeçenlerin, Boşnakların bile araplaştığı bir tarihsel süreçte Anadolu halklarının Atatürk sayesinde bu akıntıdan kurtulduğunu, ancak yeniden bu girdabın kıyılarında salındığını hissediyoruz.
…
AYANA romanı, akıcı ve naif bir aşk hikayesi içerisinde bize farklı bir perspektif açıyor, bizi kaybolmakta olan bir kültürün sokaklarında gezdiriyor.
…
Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayınlanan 192 sayfalık bu kitabı bitirene kadar elinizden bırakamayacaksınız.
Sevgili Mustafa’nın eline emeğine sağlık..
—-
Büyük Felaket
Söz hazır kitaptan açılmışken;
Depremin neden büyük bir felakete dönüştüğünü yazılı tarihin kayıtlarına geçirmeye çalıştığımız “Büyük Felaket” kitabı raflardaki yerini aldı.
Yazar Yayıncı Aysan Doğaner ile birlikte, çeşitli tanıklıklar, yazılar ve karikatürlerle hazırladığımız 136 sayfalık bu kitabın sor bölümünde, konu ile ilgili karikatürlerden oluşan renkli bir bölüm de var.
Kitap: Kitapyurdu, Nadir Kitap, Dost Kitabevi gibi online kitap sitelerinden sipariş verilebiliyor.
—