Alaaddin Dinçer
Belediyelerde Kamucu Sosyal Hizmet, Demokratik Yönetim
Kamusal ve sosyal yerel yönetim anlayışı esas olarak sosyal refah devleti anlayışına dayanan paradigmadan beslenmektedir. Çoğulculuk ve katılımcı demokrasi, bu paradigmanın ikinci ayağını oluşturmaktadır. Sosyal refah devleti, toplumun sosyal refahını maksimize etmek amacıyla ekonomiye müdahalelerde bulunulması gerektiği anlayışıyla oluşturulan politikaların uygulandığı yönetim modelinin adıdır. Bu modelin uygulandığı yerel yönetimlerin politika stratejilerinin sosyal hizmet alanlarının bir bölümünü, eğitim, (okulöncesi, tamamlayıcı, yetişkin vb gibi) engellilere sunulan hizmetler, çocuk hakları ve bakıma muhtaç çocuklara yönelik hizmetler oluşturur. Cinsiyet, yaş, performans durumu, kültürel arka plan, etnik köken ya da cinsel yönelimi ne olursa olsun insanların eşit değere sahip olduğu fikrinden hareketle ihtiyaç duyan bütün yurttaşlara sosyal hizmet ve destek verilmelidir.
Çocuklara Yönelik Hizmetler
Çocuğun üstün yararı, tehlikelerden korunması ve refahı temel ilkesinden hareketle çocuklara yönelik bakım, okul öncesi ve tamamlayıcı eğitim, barınma, koruma, beslenme, sağlık, spor ve oyun parkları kurulmalıdır. Yerel düzeyde çocukların istismara uğramasının önüne geçebilmek adına belediyeler, il düzeyinde bulunan alanla ilgili devlet kurumları ile işbirliği yaparak diğer önleyici ve destekleyici tedbirleri almaya katkı sağlamalıdır. Toplu taşıma araçlarında, alışveriş merkezleri dahil her yerde çocuklara yönelik özel bakım hizmetleri ve çeşitli faaliyet alanları oluşturulmalıdır. 1 ile 7 yaş arası her çocuk bakım fırsatlarından faydalanmalıdır. Bu çocukların ebeveynleri toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlanmalıdır. Çocuk bakımıyla görevli olan personelin mutlaka yüksekokul veya üniversite mezunu olması ve çocuk gelişimi ile ilgili bilim programları eğitimlerinden geçmiş olmaları gerekmektedir.
18 yaşından küçük olup hırsızlık, yankesicilik, saldırganlık alışkanlığı olan ve olumsuz davranışlar geliştiren çocukların mahkeme kanalıyla terapi görmesinin sağlandığı çocuk merkezleri kurulmalıdır. Bu merkezlerde sosyal çalışmacı, psikolog, çocuk ve ailesi ile birliktedir. Sosyal çalışmacı, çocuğu okulda sokakta eğlence yerlerinde sürekli gözlemler, çocuğa olumlu davranışlar kazandırmak üzere yoğun mesleki çalışma yapılmalıdır. Eğer yapılan tüm faaliyet ve çalışmalar sonrası çocukta olumlu davranış değişiklikleri gözlemlenmez ise çocuklar belli bir süre sonra daha geniş olanaklara sahip kurumlara yönlendirilmelidir.
Kadınlara Yönelik Hizmetler
Ülkemizde kadının aşağılanması ve şiddet görmesi, cinsel tacize ve tecavüze uğraması ve çocuk yaşta evlendirilmesi, sıradan olay (vaka-i adiye) sayılıyor. Kadın dokunulmazlığı konusunda suç işleyenler şu ya da bu şekilde korunuyor ve bu korunma nedeniyle de cesaretlendiriliyor.
Kadınlara yönelik tüm çalışmalara oldukça önem verilmelidir. Asıl hedef, zor koşullarda yaşayan bütün kadınlara hizmet vermek olmalıdır. Tüm belediyelere bağlı kadın kurumları ve sığınma evleri kurulmalıdır. Belediyeler, bu kurum ve kuruluşların tüm finansal giderlerini karşılamalı, her bakımdan desteklemelidir. Beraberinde mağdur durumda olan kadınların ekonomik ve sosyal olarak hayatını devam ettirebilmesi için belediye maaş ve konut sağlamalı, kira yardımı yapmalıdır. Belediyeye bağlı oluşturulan kadın kurumlarında kendi alanlarında belirlenen hizmetleri vermek üzere sosyal hizmet uzmanları, sosyolog, psikolog, sağlık, hukuk gibi kurum çalışanları yer almalıdır. Kadın konukevlerinde resmi görevlilerin yanında alanında uzman gönüllülere de hiçbir kazanç beklemeden çalışma olanağı sağlanmalıdır.
Kadın konuk evine giden kadınlar yanlarında çocuklarını da götürebilmelidir. Kız çocukları için yaş sınırı olmamalı, erkek çocukları için ergenlik yaşı olan 12 yaş sınır olmalıdır. 12 yaşın üstündeki erkek çocukları sosyal hizmetlere gönderilmelidir. Konuk evine gelen kadınlardan dil bilmeyenlere dil öğretimi desteği sağlanmalıdır. Kadın konukevlerinde kalma süresi en az 3 en fazla 6 ay olmalıdır.
Gençlere ve Yetişkinlere Sunulacak Hizmetler
Yetişkinler için eğitim fırsatları verilmesi ve öğrenmenin yaşam boyu süren bir görev olduğu olgusu temel bir ilkedir. İl genelinde nerede yaşıyor olursa olsun bütün genç ve yetişkin nüfusun eğitim düzeyinin yükseltilmesi amaçlanmalıdır. Yetişkin eğitimi için yerel yönetimler mali destek sağlamalıdır. Yetişkin eğitimine kamusal sosyal hizmet anlayışı ile yaklaşılmalı, eğitimler yüz yüze eğitim ve uzaktan öğretim verilecek şekilde, adı yurttaş okulu veya halk okulu, dayanışma evleri, enstitü/akademi veya eğitim merkezleri olarak örgütlenmiş kurumlarda verilmelidir. Yetişkin eğitimleri; sosyal etkileşim, iletişim ve dayanışma becerileri bağlamında, kişisel gelişim ve hobi faaliyetleri, dayanışma kooperatifleri, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetler. Mesleki teknik eğitim kursları bağlamında, iş piyasası kursları, sosyal/sağlık bakımı, idare/ekonomi, gıda/su/enerji, yurttaşlara ve göçmenlere ikinci dil becerileri ve diğer meslek edindirme eğitimi kursları olacak şekilde planlanmalıdır. İşsiz gençlere ve yetişkinlere mesleki ve teknik eğitim alanında yapılacak yatırımlar ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerini destekleyerek küreselleşen dünyada güçlü, yenilikçi ve teknolojik hamleler yapmalarını sağlayabilirler. Bu eğitimlere katılanlara eğitimleri süresince “asgari temel geçim ücreti” ve “sosyal güvenlik” ödemesi yapılarak kurslara istikrarlı bir biçimde devamları sağlanabilir.
Sonuç olarak, yerel yönetimler özellikle çocuklar, kadınlar, gençler, yetişkinler, yaşlılar ve göçmenler için yerel ölçekte kamusal hizmetleri ve sosyal destek/dayanışmayı güçlendirecek politikalar geliştirmelidir. Bu politikalar eğitim, istihdam, bakım, koruma, barınma, psiko sosyal, sağlık ve güvence politikaları ve uygulamaları ile toplumun en dezavantajlı kesimlerinin ayakta kalmalarına ve yaşama daha umutla tutunabilmelerine katkı sağlayabilirler. Kamucu sosyal hizmet belediyeleri yukarıda sıralanan hizmetlerin yanında, teknoloji alanında yaşanan gelişmelere paralel, artan ve farklılaşan ihtiyaçları dikkate alarak yenilikçi politikalar oluşturmalı, oluşturduğu bu politikaları yenilikçi bir anlayışla uygulamaya koymalıdır.
1980 darbe sonrası uygulamaya başlayan kapitalist küreselleşmeci neoliberal politikaların etkisi ile 1984 yılında çıkarılan bir yasa sonrası belediyelerde şirketleşme yolu seçilerek yerel yönetimlerde kamucu hizmetlerin ticarileşmesi ve güvencesiz istihdam ile sosyal belediyeciliğin yerine “yardımseverliğe” ve “hayırseverliğe” dayanan iaşe ve iane belediyeciliği ikame edilmiştir. Oysa kamusal hizmetlere ve sosyal belediyeciliğe yurttaş hakları temelinde yaklaşmak gerekmektedir. Hak temelli sosyal belediyecilik modelinde her çeşit dışlanmanın, ayrımcılığın ve yoksulluğun önlenmesine yönelik politikaların varlığı dikkat çekmektedir.
Belediyelerde kamucu sosyal hizmet ve demokratik yönetim; toplumun yaşadığı sorunların çözülmesi, refah içinde insanca bir yaşam sürdürmeleri, sosyal barış ve sosyal adaletin sağlanması, halkların karşılıklı güven ve birbirini anlama zemininde bir arada yaşayabileceği bir ortamın sağlaması açısından sunduğu katkı dikkate alındığında uygulanması gereken bir modeldir. Değişen ve dönüşen dünya düzeninde, kapitalist küreselleşmenin getirmiş olduğu çeşitli olumsuzluk ve sosyal yıkımların önüne ancak böyle bir yerel yönetim anlayışı ile geçilebilir.