Derya Kömürcü

Derya Kömürcü

AKP’nin oy oranını tartışmak

20 Aralık’taki kur garantili mevduat hamlesinin ardından Türk lirasının görece değer kazanmasıyla yaratılan zafer havası, asgari ücrete yapılan yüksek orandaki zam ve nihayetinde ocak ayı içinde yapılan kamuoyu araştırmalarında AKP’nin oy oranında gözlemlenen artış üzerinden yeni bir tartışma başladı. Yaklaşık bir aydır AKP’nin iktidarını koruyup koruyamayacağını, yeni bir yükseliş trendine girip girmediğini, AKP’den kopan ve kendisini kararsız ya da oy kullanmayacak seçmen kümesi içinde konumlandıran seçmenlerin geri dönüp dönmeyeceğini tartışıyoruz. Tabii ki tüm bu “gelişmeler” ya da varsayımlar karşısında muhalefetin yetersizlikleri de öne çıkarılan bir gündem maddesi haline geldi. Peki herkesin seçime odaklandığı bir ortamda tartışmanın ana eksenini buradan kurmak ne kadar anlamlı?

Öncelikle olgular ile varsayımlar arasında ayrım yapmamızı sağlayacak birkaç tespitle başlayalım. Birincisi, AKP’nin oy oranında gözlemlenen artışın önemli bir kısmı bir ay önce yaşadığı kayıpların geri dönüşünden kaynaklı. Bu anlamda AKP’nin oy kazanmaktan ziyade daha önce yaşadığı kayıpların bir miktarını telafi ettiğini söylemek daha doğru olur. Nitekim artış miktarı, AKP’ye seçim kazandırmanın çok uzağında görünüyor.

İkincisi, AKP’nin oy oranı artmış olsa da muhalefet cephesinden iktidar bloğuna doğru bir seçmen geçişinden bahsetmek mümkün değil. Muhalefetin toplam oy oranında bir azalma gözlemlenmiyor. Kararsızların ve oy kullanmayacakların dağıtılmadığı bir tabloda bile seçmenin yüzde 50’den fazlasının muhalefet cephesinde konsolide olduğu ve bu konsolidasyonun temel motivasyonunun “Erdoğan karşıtlığı” ya da “başkanlık sistemine karşıtlık” olduğu görülüyor.

Üçüncüsü, kararsızlar ya da oy kullanmayacaklar içindeki her üç seçmenden birinin son seçimde AKP’ye oy vermiş olduğu doğru, ama bunun AKP açısından bir avantaj gibi yorumlanması yanlış. Tüm seçmenler içinde zaten son seçimde AKP’ye oy vermiş olanlar üçte birden fazla. 24 Haziran 2018’deki toplam seçmen sayısına AKP’nin aldığı oy sayısını oranladığımızda AKP’ye oy vermiş olanların oranı tüm seçmenlerin yüzde 35,5’i çıkıyor. Yani kararsızlar içinde ciddi oranda bir AKP seçmeni çoğunluğu olduğunu söylemek mümkün değil. Son seçimde AKP’ye oy vermiş olanların Türkiye ortalaması ne kadarsa kararsızlar içindeki oranı da yaklaşık olarak o kadar.

Türkiye’nin içinde bulunduğu kutuplaşma, baskı ve adam kayırmacılık ortamında bir miktar muhalif seçmenin, özellikle de gençlerin ve Kürtlerin, oy tercihlerini açıkça ifade etmek yerine kendilerini kararsız ve oy kullanmayacaklar içinde gizlemeyi tercih ettiklerini de gözlemliyoruz.

Kararsızlar konusunda dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, kararsızların aslında o kadar da kararsız olmadığı gerçeği. Oy tercihleri sorulduğunda yüzde 10’u geçen kararsız oranı, yakın hissettikleri parti ve ittifak tercihleri sorulduğunda yüzde 3’e kadar geriliyor. Yakın hissedilen parti yanıtlarında AKP ağırlıklı değil, dengeli bir dağılım söz konusu. Kararsız seçmenlerin ittifak tercihlerinde ise Millet İttifakı’nın tercih edilme oranı Cumhur İttifakı’nın oldukça önünde.

Daha da önemlisi, AKP’ye geri dönme ihtimalinden bahsedilen bu seçmen kümesine cumhurbaşkanlığı seçimi tercihleri sorulduğunda gerçekte o kadar da kararsız olmadıklarını görüyoruz. Milletvekili seçimindeki parti tercihi konusunda kararsız kalanlara önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili tercihlerini sorduğumuzda Erdoğan karşısında olası muhalefet adaylarını daha çok desteklediklerini tespit ediyoruz. Bunun da ötesinde kararsızların yaklaşık olarak yarısı, Erdoğan’a “asla oy vermem” diyor. Aynı soruyu muhalefetin ortak adayının oy potansiyelini ölçmek için sorduğumuzda muhalefet adayına “asla oy vermem” diyen kararsız seçmen oranı yüzde 18’e geriliyor. Yine bu seçmen kümesinin yüzde 45’i muhalefet adayına, yüzde 28’i Erdoğan’a oy vereceğini ifade ediyor.

Tam da bu yüzden Türkiye’de günümüz siyasetinin ana eksenini doğru okumak gerekiyor. Bugün siyasetin ana ekseni partiler arası yarış değil, cumhurbaşkanlığı yarışıdır. Önümüzdeki seçimin esas sorusu, hangi partinin kaç milletvekili çıkaracağından çok kimin cumhurbaşkanı olacağıdır. Hatta daha da açık ifade etmek gerekirse kimin cumhurbaşkanı olacağının da ötesinde Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı olup olamayacağıdır. Ve önümüzdeki dönem siyasal alanı her boyutuyla şekillendirecek olan şey, bu sorunun yanıtıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Derya Kömürcü Arşivi