Derya Kömürcü
AKP’deki oy kaybını nasıl anlamlandırmalı?
Hemen hemen tüm kamuoyu araştırmaları yaklaşık iki yıldır AKP’nin oy oranında bir gerileme olduğunu tespit ediyor. Bu gerileme, aydan aya baktığımızda çok da büyük anlamlar çıkarılamayacak, bindelik oranlarla ifade edilen küçük oy kayıpları olarak gerçekleşiyordu.
Bu yüzden AKP seçmeninde bir kopuştan değil, tereddütten bahsetmek siyasi tabloyu analiz edenler için daha anlamlı ve korunaklı görünüyordu. Nitekim bu durum, pek çok yorumcu tarafından AKP’den vazgeçme eğilimindeki seçmenlerin kendilerini kararsızlar ve oy kullanmayacaklar içinde konumlandırdığı, muhalefet partileri arasında gönül rahatlığıyla oy verecekleri bir alternatif bulamadıkları, bu yüzden seçim sürecinde büyük çoğunluğunun AKP’ye geri dönebileceği şeklinde yorumlanıyordu.
Söz konusu yorumlar, psikolojik üstünlüğün iktidarın elinde kalmasına katkı sağlıyor, muhalif seçmenler üzerinde bir tür “öğrenilmiş çaresizlik” hissiyle “Yine mi kaybedeceğiz?” kaygısının tetiklenmesine yol açıyordu. Bu hissiyat, en somut biçimde muhalif seçmenlerin cumhurbaşkanı adaylığı konusunda açık ara kazanacağını düşündükleri ismi ön plana çıkarmak için diğer olası adaylara daha az destek vermesi şeklinde tezahür ediyordu.
Şimdi öyle görünüyor ki yeni bir sürecin eşiğindeyiz.
Bu yeni durumu tarif etmeden önce birkaç noktanın altını çizmekte fayda var.
Birincisi, AKP oyundaki gerileme küçük küçük de olsa istikrarlı bir gerileme ve toplamda ciddi bir oy kaybına tekabül ediyor. Son seçimden bugün on puanın üzerindeki bu kayıp AKP’yi 2002’deki oy seviyesinin altına indirmiş durumda. Bu seviye, AKP’nin önümüzdeki seçimden birinci parti olarak çıkamama ihtimalini güçlendiriyor.
İkincisi, iktidarın oy kaybettiği, ama muhalefetin oy kazanamadığı iddiası sadece bir söylence. Bu iddia, gerçeklikle hiçbir şekilde örtüşmüyor. Hem CHP ve İYİ Parti’nin oy oranlarında yaklaşık beşer puanlık bir artış olduğunu görüyoruz, hem de AKP ve MHP seçmeninden DEVA, Saadet, Yeniden Refah, Zafer gibi partilere geçişler olduğunu ölçüyoruz.
Üçüncüsü, son bir yılın bulgularını dikkatli bir biçimde incelediğimizde AKP’deki oy kaybının devam ettiğini, buna karşılık kararsızlar ve oy kullanmayacakların oranında bir artış olmadığını tespit ediyoruz. Eğer AKP ve MHP’den kopanlar, iddia edildiği gibi muhalefet partilerine yönelmiyor olsa, kararsızların ve oy kullanmayacakların her ay biraz daha artması gerekirdi.
Bugün geldiğimiz noktayı yeni bir eşik olarak değerlendirebileceğimizi düşünüyorum, çünkü AKP’nin oy oranını kararsızlar ve oy kullanmayacaklar dağıtılmadan önce yüzde 25’in altında ölçüyor olmamız bu partinin artık çekirdek ve sadık seçmen kümesi içinden de oy kaybetmeye başladığının bir göstergesi.
Bazı seçmenlerin hiçbir koşulda destek vermekten vazgeçmeyeceği, geçmişte hep desteklediği ve gelecekte de destekleyeceğini ifade ettiği partiler vardır. Bu seçmenler o partilerin çekirdek seçmen kümesini oluşturur ve ilgili partinin olağanüstü koşullar haricinde o çekirdek seçmen oranının altına düşmeyeceği varsayılır. Çekirdek seçmenlere ilave olarak bir de partilerin uzun süredir kendilerini destekleyen ve desteklemeye edeceğini beyan eden, ama o partiyi hiçbir koşulda vazgeçilmez bulmayan sadık seçmenleri vardır. Çekirdek ve sadık seçmenlerin toplamı, o partinin bir sonraki seçimde alabileceği minimum oy oranına işaret eder.
Bundan bir buçuk yıl kadar önce AKP’nin çekirdek ve sadık seçmen oranını yüzde 25,5 olarak hesaplıyorduk. Bu oran, Eylül 2021’de yüzde 23’e, Haziran 2022’de ise yüzde 17’ye geriledi.
Bu durum, AKP’nin birinci parti konumunu yitirme ihtimalini beraberinde getirdiği gibi, ölçtüğümüzün de ötesine geçen bir dip dalganın olabileceğe işaret ediyor.