Derya Kömürcü
AKP Seçmeni Ne Kadar Rasyonel?
AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, bu hafta içinde seçmenlerin oy davranışlarına dair değerlendirmelerde bulundu. Ünal’a göre AKP seçmeni rasyonel tercih modeline göre, AKP’nin karnesine, yaptıklarına bakarak akılcı bir biçimde oy davranışı sergilerken, CHP seçmeni kimlik temelli bir oy verme davranışı sergiliyormuş.
Rasyonel tercih kuramı bireylerin her zaman akılcı ve mantıklı kararlar vererek çıkarlarını maksimize etmeye çalıştığını varsayar. Seçmen davranışı söz konusu olduğunda bu yaklaşımın bir uzantısı olarak ekonomik oy verme davranışı gündeme gelir.
Türkiye özelinde ekonomik durum ile seçmenlerin oy davranışı arasındaki ilişki göz ardı edilemez bir gerçeklik. Ekonomi kötü gittiğinde seçmenlerin iktidar partisini cezalandırdığı, iyi gittiğinde, yani toplumsal refah büyüdüğünde desteğini artırdığı pek çok örnek yaşadık. AKP’nin 20 yıllık iktidarında en düşük oy aldığı 29 Mart 2009 yerel seçimlerinin, teğet geçtiği iddia edilen 2008 ekonomik krizinin hemen üstüne geldiğini hatırlayalım.
Bununla birlikte ülkenin özgünlüklerini göz ardı ederek salt ekonomik göstergeler ya da seçmenin ekonomik durum algısı üzerinden kestirme çıkarımlar yapmak çok sağlıklı değil. Türkiye siyasetinin son 10 yılını karakterize eden temel unsurun kutuplaşma olduğunu görmezden gelirsek siyasal tabloyu doğru analiz edemeyiz.
Erdoğan’ın Gezi eylemleri sonrasında yürürlüğe koyduğu toplumu kutuplaştırma siyaseti, AKP’nin yüzde 50 civarında bir halk desteğine sahip olduğu bir ortamda kendi kitlesini konsolide ederek çok sayıda seçim kazandırdı. Bu seçim başarılarının ardında kendi kitlesini konsolide etmesi kadar, siyasal mühendislik hamleleri ve kutuplaştırdığı karşı taraftaki yüzde 50’nin dağınık yapısının da payı vardı. Bugün değişen tam da bu durum.
Birincisi, Erdoğan’ın artık konsolide edebileceği bir yüzde 50’si yok. O kitle çözüldü ve elde yüzde 25-30’luk bir sadık seçmen kümesi kaldı. Bu yüzden kendisini yeniden cumhurbaşkanı seçtirebilmek için karşı taraftaki seçmeni ikna etmek zorunda olan Erdoğan.
İkincisi, bugün Erdoğan karşıtları eskisi gibi dağınık ve birbiriyle rekabet halinde değil. Bunu bir anlamda Türk tipi başkanlık sistemini dayatarak Erdoğan kendisi sağladı. Karşı cephedekiler, hiçbir konuda anlaşamasalar bile Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmemesi ve tek adam rejimine son vermek konusunda anlaşıyorlar.
Belki de bu yüzden yüzde 55-60’lık Erdoğan karşıtı konsolidasyonun ne kadar rasyonel ya da duygusal/tepkisel olduğunu şu aşamada kimse dert etmiyor.
Mahir Ünal’ın açıklamasına dönecek olursak, 24 Haziran 2018’de yüzde 42,5 oy almış ama bugün yüzde 30 seviyesine gerilemiş AKP’nin seçmenleri o kadar rasyonel ki Türkiye’nin kötü yönetildiğini düşünenlerin oranı ülke genelinde yüzde 63 seviyesinde iken AKP seçmenleri arasında yüzde 6’ya düşüyor. AKP’ye oy verme eğilimindekilerin yüzde 72’si ülke iyi yönetiliyor diyor.
Türkiye’nin son bir yıldaki ekonomik durumunun kötüye gittiğini düşünenlerin oranı ülke genelinde yüzde 82 seviyesinde iken AKP seçmenleri arasında yüzde 54’e düşüyor.
Türkiye için gelecek yıl bu yıldan daha iyi olacak diyenlerin oranı ülke genelinde yüzde 22 seviyesinde iken AKP seçmenleri arasında yüzde 57’ye çıkıyor.
AKP seçmeni o kadar rasyonel ki, kendi hane halkının durumu konusunda da Türkiye ortalamasından ciddi biçimde farklılaşıyor. Türkiye genelinde seçmenlerin yüzde 65’i son bir yıl içinde aile ekonomilerinin daha kötü olduğunu ve yüzde 55’i de gelecek yılın bundan da kötü olacağını düşünüyor. Buna karşın AKP seçmeninin sadece yüzde 28’i son yılın kendileri için ekonomik anlamda kötü geçtiğini, yüzde 47’si ise gelecek yılın daha iyi olacağını düşünüyor.
Tüm bunları AKP’ye oy verme eğilimindeki seçmenlerin oy davranışlarını belirleyen başlıca etkenlerin dini inanç, dünya görüşü ve lider olduğu verisiyle birleştirdiğimizde ortaya pek de rasyonel bir tablo çıkmıyor.