Mehmet Şandır
AKP gerçeği
AKP, 22. yılını kutluyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi, bir aldanma/aldatma hikâyesidir.
Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, içinde doğdukları ve her şeylerini borçlu oldukları baba evini(!) 2001 yılında terk ettiler.
Milli Görüş gömleğini çıkarttılar.
Kendilerini “Erdemliler Hareketi” diye tanımladılar; İslam öncesinde, Mekke’de, aralarında Hz. Muhammed’in de olduğu güvenilir insanların kurduğu Hilfü'l-Fudûl (Faziletlilerin İttifakı) kuruluşuna benzetildiler. Güya, Hilfü'l-Fudûl gibi güvenliği sağlayacaklar, zayıfları koruyacaklar ve zulmü önleyeceklerdi.
Adlarını Adalet ve Kalkınma Partisi olarak belirlediler; adaleti sağlamayı, ülkeyi ve insanımızı kalkındırmayı misyon edindiklerini söylediler. Yoksullukla, yolsuzluklarla, yasaklarla mücadele edeceklerini ve artık bundan sonra Türkiye'de hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını iddia ettiler; toplumu aldattılar.
Ne yoksulluk bitti, ne yolsuzluk. Ne de yasaklar kalktı. AKP öncesinde var olup da bugün unuttuğumuz bir sorunu hatırlayan var mı içinizde?
Ne değişti hayatımızda iyiden, güzelden yana? İşimiz mi arttı, aşımız mı arttı? Adaletin olduğuna inanıyor musunuz? Can ve mal güvenliğinizden emin misiniz, sokağınızda, şehrinizde asayiş yeterli mi? Eskiden sokaklarımızda Afgan, Afrikalı, Suriyeli sığınmacılar diye bir sorununuz var mıydı?
İktidar olduklarında ilk icraatları Nerden Buldun Yasası’nı iptal ettiler ve mali suçlara AF çıkardılar. “Tüccar siyaset” yapacaklarını ve Türkiye’yi “babalar gibi satacaklarını” övünerek anlattılar. Cumhuriyet döneminin kurduğu birçok milli kuruluşu özelleştirme adıyla elden çıkarttılar. Türkiye’yi borç bataklığına sürüklediler.
“Milli ve yerli” olduklarını iddia ediyorlardı; Avrupa’da tüm başkentleri ve ABD’yi iktidar olunca hemen ziyaret ettiler; 1906'da kurulan Yahudi dayanışma ve savunuculuk topluluğu olan Amerikan Yahudi Komitesi’nden “cesaret karakteri ödülü” aldılar. “Tanrı’nın Kuzusu” armalı papaz cüppesi giydiler.
2002 Kasım ayında “tek başına” iktidar oldular. TBMM’de CHP’den başka siyasi parti kalmamıştı; dikensiz gül bahçesine girdiler.
IMF’nin onayladığı ve Kemal Derviş’in uyguladığı, kendilerinden önceki 57 Cumhuriyet hükümetinin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’nı 2010 yılına kadar eksiksiz uyguladılar ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmak kararına (Katılım Ortaklığı Belgesine) bağlı kaldılar. Sonra AB ve IMF tarafından aldatıldıklarını iddia ettiler; kendi gündemlerine dönüş yaptılar; yeni şer odakları (PKK ve FETÖ) ile işbirliğine giriştiler; bugün anladık ki birlikte hepimizi aldatmışlar!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 2005 yılında Diyarbakır’da “Kürt kimliğini tanıyorum” diyerek başlattığı süreç, 2008 yılında “Çok güzel şeyler olacak” diye PKK ile Çözüm Süreci’ne dönüştü. PKK silah bırakacak, “anaların gözyaşları dinecekti”. Diyarbakır meydanında negri negri (ağlama ağlama) diyerek APO’nun mektubunu Barzani ile birlikte ağlayarak dinlediler. Başbakan yardımcısı başkanlığındaki bir AKP heyeti PKK adına konuşan HDP heyeti ile APO’nun 10 maddelik anlaşma protokolünü Dolmabahçe Sarayında açıkladılar.
PKK silah bırakmadı, aksine sokak savaşlarını başlattı. 793 asker-polis, 378 sivil şehit olurken, 4 binden fazla güvenlik görevlisi ve 2 binin üzerinde vatandaş yaralandı.
Aldatılmışlardı; vatandaştan helallik istediler. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 22 Mart 2015 tarihinde bir dış gezi dönüşü, uçakta, çözüm sürecini bitiren açıklamalarda bulundu; toplum olarak AKP iktidarı tarafından aldatılmıştık.
15 Temmuz 2016 tarihinde Cumhuriyet tarihinin en acı ve dramatik olayını yaşadık. FETÖ’ye bağlı paralel devlet güçleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne saldırdılar; Cumhurbaşkanı’nı öldürmeye kalkıştılar, TBMM’yi bombaladılar.
Hâlbuki Muhterem Hocaefendi(!) AKP’lilerin çok kıymetlisiydi; ne istedilerse vermişlerdi, Ankara’yı parsel parsel tahsis etmişlerdi, bakanlıkları bile paylaşmışlardı; TSK, Emniyet teşkilatı, yargı, üniversiteler kısacası devlet içinde devlet olmuşlardı.
AKP, Allah üzerinden aldatılmıştı, o da din üzerinden milleti aldattı.
Müttefikimiz/stratejik ortağımız(!) ABD de AKP’yi aldatmıştı; Önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı ilan ettiler; Suriye, Mısır, İsrail, B.A.E. ile Türkiye’nin arasını açtılar sonra PKK ile Suriye’de Yunanistan’la EGE ve Akdeniz’de Türkiye aleyhine işbirliği yaptılar. Parasını ödediğimiz, üretimine katıldığımız savaş uçaklarımızı vermediler.
Kısacası AKP, bir aldanma ve aldatma hikâyesidir.
BENCE
Ülkeye bir gram hizmet eden her iktidara şükranlarımı sunarım.
Ancak AKP, bir iktidardan öte bir başka hikâyedir.
AKP’nin gerçeğini Sayın Hamza Dağ şöyle açıklıyor;
“Ülkemizde çok büyük bir zihniyet devrimini gerçekleştirmenin haklı gururunu yaşamaktayız. AK Parti'nin en büyük başarısı vesayet ve zulüm zihniyetinin iktidarını yıkmış olmasıdır.”
Yıkılan bu zulüm zihniyeti nedir? Onu da Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıklıyor;
"Biz bu toplumun içinde yeni bir nizamı hâkim kılmanın mücadelesi içindeyiz. Neydi o mücadele? Zamana ve zemine göre değişmeyen doğrunun iktidar olmasıdır.”
“Zamana ve zemine göre değişmeyen doğru” İslam değil mi?
Kendimizi kandırmayalım!
AKP gerçeği budur!